Madeleine, facebook aracılığıyla tanıdığım Iraklı bir genç kız. Facebook’a, bazı iletişimci, düşünür, edebiyatçı ve siyasetçilerle tanışabileceğimi söyleyen bir grup arkadaşımın tavsiyesi üzerine üye olmuştum. Bu site kanalıyla bazı Arap aydın, edebiyatçı ve medyacı arkadaşları buldum, ancak bu kişilerin sayısı benim kişisel sayfama giren genç kız ve erkeklere oranla çok azdı.
Bu sitede bizzat Irak’ın yanı sıra Suriye, Ürdün, Avustralya, Amerika ve Kanada’da yaşayan Iraklı genç kızların çokluğu dikkatimi çekti. Bu kişilerin bir kısmıyla konuştum ve niçin ülkelerinin dışında yaşadıklarını sordum. Çoğu, Amerikan işgal güçlerinden ve bu işgalle birlikte gelen suç çetelerinden dolayı hayatlarından, saygınlıklarından ve onurlarından endişe ettiğini söyledi. Bu korku, işgalin ve uşaklarının Irak halkına güvenli ve demokratik bir hayata dair verdikleri sözlerin üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen her geçen gün artıyor.
Vahşi kurtlara benzeyen işgal güçlerinden ve uşaklarından duydukları korku, Iraklı kadınları ülke dışına göçe zorladı. Bu cehennemden Irak dışına kaçamayanlarsa, ülke içinde kendilerinin ve ailelerinin hayatlarının yanı sıra onurlarını koruyabilecekleri güvenli yerlere göç etti. Bu kadınlardan biri de, diyalog kurduğum Madeleine. Kendisi bir zeka küpü ve ahlak meşalesi. Madeleine’e şunu sordum: İşgal güçlerinden, işgalin uşaklarından ve Ebu Garip deneyiminden duydukları korkuya rağmen, Iraklı kadınlar Bağdat’ta nasıl direniyor? Hiç beklemediğim bir yanıt verdi: Hıristiyan olduğunu ve ailesiyle birlikte ülke dışına göç etmeyi de düşünmediklerini söyledi. Kendi vatanından daha merhametlisini, kendisine veya ailesine de Iraklı Arap kimliği dışında bir başka kimlik bulamayacağını anlattı. Bu topraklarda doğmuştu, bu topraklarda ölecekti.
Söylentiler boşa çıkmış görünüyor
Onunla gurur duydum. İşgalin ve uşaklarının Irak’taki hedeflerinin gerçekleşmediğini anladım. Bu kişiler aynı halkın mensupları arasında mezhepsel, dinsel ve etnik fitne tohumları ekmeye çalıştı. İşgal, İslam ve Hıristiyanlık üzerine oyun oynarken de planladığı hedeflere ulaşamadı. Irak’taki Hıristiyanların zulme uğradığına, azınlık olduklarına ve çoğunluğunun Irak’ı terk ettiğine dair söylentiler yaymışlardı. Fakat Madeleine’nin tamamlanmamış direnişi beni sevindirdi. Kendisi üç ay sonra Bağdat’ı terk edip Erbil’deki ailesinin yanına, Kuzey Irak’a gideceğini belirtmişti. Evleneceği için orayı Bağdat’dan daha güvenli buluyordu.
Iraklı Hıristiyan Arap Madeleine’nin hikâyesi böyle. Şu an sormamız gereken soru şu: İşgalci ABD’nin ülkeden çıkmasından veya kaçmasından sonra Madeleine Bağdat’ta mutlu olacak mı? İşgal tanklarının sırtında gelen uşaklar kaçacak ve Irak yine istikrarlı, güvenli ve bağımsız olacak mı? Halkı korkusuzca sevinecek, kadınları acı çekmeden, işkence görmeden ve mahrumiyete maruz kalmadan mutlu olacak mı? (Katar gazetesi Şark, 24 Ağustos 2010)
Kaynak: Radikal