İsrail'in Gazze'ye düzenlediği vahşi saldırılar sürerken, sivillere, ama özellikle çocuklara yönelen katliamların kamuoyunda ahlaki infiallere yol açmaması, belirlediği hedeflere ulaşıncaya kadar İsrail'in tolere edilebilmesi için çeşitli enstrümanlara baş vurulmaktadır. Ahlaki değerlerin çöküşüne şahit olduğumuz bu cinayet tablosu karşısında özellikle medya kuruluşları önemli rol oynamaktadır. Batı medyasını izleyenler CNN'in katliam görüntülerini vermediğini biliyorlar. Amerikan kamuoyu, ekranlarda sadece Hamas'ın İsrail'in güneyine fırlattığı füze kovanlarını seyredebiliyorlar. "Tarafsızlığı"yla ün salmış bulunan İngiliz yayın kuruluşu BBC de, katliam haberlerini görüntülü olarak vermekten özenle kaçınmaktadır. BBC'nin öne sürdüğü mazeret hakikaten çok ilginç, mazerete göre "İsrail Batılı gazetecilerin operasyonun sürdüğü Gazze'ye girişine izin vermiyor."

BBC'nin bu gerekçesi, Nasreddin Hoca'nın deyimiyle "ipe un sürme" ötesinde, aşağılayıcıdır. Oryantalizm hala Batılı kurum ve insanın zihniyetini derinden etkilemeye devam etmektedir. Çünkü Arap medyası, sözgelimi El Cezire'nin geçtiği görüntülü haberleri de "Batı süzgeci"nden geçmediği için referans olarak kabul etmeye değer görmemektedir. BBC'ye göre somut görüntüler, naklen yapılan canlı yayınlar dahi Gazze'de olup bitenleri yansıtmaya yetmiyor. Batılı kuruluşların teyidinden geçmeyen haberlere güvenilmez.

Belki BBC'yi "bir ölçüde anlamak" mümkün, daha dikkat çekici olanı Türkiye'de kendi kendini oryantalize edenlerin çizdiği resimler, İsrail'in vahşi katliamlarını mazur göstermek için ürettiği kirli dildir. Saldırının başladığı ilk günden bu yana ilk öne çıkarılan argüman "İsrail saldırı yaptı, ama Hamas da tahrik etti" cümlesi idi. İkinci argüman açık olarak örgütlü, sistemli ve organiza terör yürüten "İsrail'in devlet terörü" ile işgale uğramış topraklarını kurtarmaya çalışan, saldırgan bir güce karşı nefs-I müdaffa hakkını kullanan "Hamas"ın aynı kefeye konulması oldu. Maalesef bizim gazetelerimizde yazan milliyetçi-sağcı yazarlar dahi hiç vicdanları sızlamadan "İhvan, Hizbullah, Hamas, İsrail hepsi terör uyguluyor" türünden şeyler yazabildiler. İhvan-ı Müslim'in bir "terör örgütü" olduğunu söyleyenlerin sadece objektifliklerinin değil, adalet duygularının da mefluç olduğunu söyleyebiliriz.

Öteden beri İslami değerlere karşı sistemli bir tutum içinde olan malum medya ise, haberleri verirken kullandığı dille vahşi katliamların ölçeğini küçültmeye, hatta mazur gösterme oylunu tuttu. Bunun en tipik örneği Hamas'ın liderlerinden Nizar Rayan'ın bütün aile efradıyla şehit edildiği vahşi saldırı haberiydi. Haber 2 Ocak'ta Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında "Hamas liderine aile boyu bomba" başlığıyla yer aldı. Haberin iç sayfalardaki devamında da Rayan'ın "dört karısı ile birlikte" öldürüldüğü özellikle vurgulanmıştı. Haberin her yerine serpiştirilmiş bu vurgular yetmemiş olacak ki alakasız bir fotoğrafın ortasına büyük kırmızı puntolarla "İsrail, Rayan'ı dört karısıyla evinde vurdu" diye de ayrıca belirtilmişti. Yani Hürriyet için haberde öne çıkarılması gereken, bu masum kadın ve çocukların öldürülmesi değil, Yıldıray Oğur'un deyimiyle pespaye bir "dört karılı Arap" oryantalizmiydi.  Saldırıda "Rayan'ın 7-10 yaşlarındaki iki çocuklarının öldürülmesi ise haberin ancak ikincil unsuru olabilmişti. Hâlbuki bu haber o gün ajanslara çok acıtıcı kadın ve çocuk cesedi fotoğrafları eşliğinde düşmüştü. Ama o kadınların cesetleri "bir Hamas liderinin dört karısından" başka bir şey değildi Hürriyet için ve bu görüntüler Hürriyet'i "dört kadın ile evlilik" meselesinde fırsat bu fırsat modernist mesajlar vermekten alıkoyamamıştı.

1967 Savaşı'nda "Çölde Arapların cesetlerini köpekler yiyor" diye manşet atan aynı Hürriyet Gazetesi, Rayan'ın haberini  verirken " İsrail'e yönelik intihar saldırılarını savunuyor ve canlı bombalara akıl veriyordu" diye tarif ediyordu." İçimizdeki en kesif oryantalist kuruluş olan Hürriyet "böyle bir vahşeti bile İsrail yanlısı kodlar ve mesajlarla süsleyip vermekten" çekinmemişti.