Dünyanın her tarafından hac ibadetini yerine getirmek için akın akın Mekke'ye gelen insanlar bu hafta itibariyle bir arada toplanmış bulunuyor. Medine'deki hacı adayları da Mekke'ye akın ediyorlar. Tek kelime ile ifade edilebilecek olursa, heyecan dorukta. Herkes büyük bir heyecan içinde. Haram bölgede olmamız hasebiyle dini yasakların söz konusu olduğu Mekke'de kimse kimseyle tartışmamaya, kavga etmemeye, durumundan şikayette bulunmamaya çalışıyor. Ama yine da bazan sinirlenmemek elde değil. Hakikaten hac tam bir imtihan alan, kurallara riayet eder nefsini terbiye etmiş olur. Ben şimdiye kadar 20 lira ceza ödedim, birine elimde olmadan çıkışır gibi oldum.
Kıran ve İfrat hacı yapanlar hala ihramda, sonuna kadar onlar için yasaklar devam edecek. Türk hacılarının büyük çoğunluğu Temettü hacı yapıyorlar. Temettü hacı yapanlar umre hacını yaptıktan sonra ihramdan çıkıyor, Arafat'a çıkıncaya kadar bir daha ihrama girmiyor, arada yasaklardan muaf o olduğundan birtakım şeylerden yararlanabiliyor, bu anlamda 'temettü' adı verilmiş. Çoğu kişi, temettü' hacının Hanefi mezhebinin tavsiye ettiği bir hacı şekli olduğu sanılır. Oysa öyle değil, Hanefiler Kıran haccını daha faziletli buluyorlar, Temettü' hacını daha faziletli bulanlar Hanbeliler.
Hangi türünü yaparsanız yapın, hac zor bir ibadet. Buna işaret olmak üzere Peygamber Efendimiz (s.a.) "Hacc meşakkettir" buyurmuş. Yolculuk zorluğu, izdiham ve edası sırasında ibadetin bedene verdiği yorgunluk bu meşakketi teşkil eder. Bunun dışında her an her türden sorunla karşılaşmak mümkün. Belki de yüzyıllara dayanan güzel bir gelenek olara hacılar arasında en çok kullanılan sözcük "Hacı sabır"dır. Gerçekten hac büyük bir sabır işidir. Sabır tahammül etmek, kararlı davranmak, azimli olmak ve en hoşa gitmeyen tutum ve davranışları dahi büyük bir hoşgörüyle karşılamaktır. Büyük bir yaşama sanatı. Hoşgörüyü insanlar arasındaki ilişkilerin temeli sayanların böyle bir sınavdan geçmeleri, yaşama sanatını ruhen tecrübe etmeleri gerekir. Hac zamanı sabır ve hoşgörü için önemli bir eğitim süreci.
Genellikle dışarıdan gelenler artık umrelerini tamamlamış bulunuyorlar. Arafat yaklaştıkça Mescid-i Haram'a gitmek neredeyse imkansız oluyor. Böyle günlerde Mescid-i Haram'a hacı götürüp getiren servisler seferden kalkar. Harem'e gitmek isteyenler Ka'be'yi Muazzama'ya olan uzaklıkları oranında kilo metrelerce yol tepmek zorundadırlar. Yollarda bastonları üzerinde yavaş yavaş yürüyen yaşlıları gördüğünde insan, Hacc denen ibadetin ne müthiş bir motivasyon ve güç kaynağı olduğunu daha iyi anlıyor.
Arafat'a bir iki gün kala Suud vatandaşları da Mekke'ye giriş yapmaya başlayacaklar. Mekke dışında olan Suud vatandaşlarına daha çok Arefe günü geliş izni veriliyor. Suud yönetimi, kendi vatandaşlarına da kota koyuyor. Mesela bir Suud vatandaşı ancak beş senede bir kere hacc yapabiliyor ve tabii hiç hac yapmamışlar öncelikle tercih ediliyorlar. Daha önce bir kere hac yapmış bazı Suud vatandaşları hac yapmayıp gelen hacılara hizmet veriyorlar. Su, yemek dağıtan, kaybolmuş hacıyı yerine ulaştıranlar var. Özellikle vakfe zamanlarında sivil yardım almak çok önemli bir hizmet, Suud vatandaşları bunu bir tür vakıf hizmeti olarak yapıyorlar. Bazı hizmetler ise yüzyıllardan beri bazı ailelerin uhdesinde veriliyor.