Postmodern zamanda gerçekliğin bizi hakikate götürecek tek boyutu yok. Postmodernizm, hakikati parçaladığı için, onun tezahürü olan gerçeklik de parçalanmışlığı oranında belirsizleşiyor.

Türkiye-Kuzey Irak ilişkisi tam da belirsizliğin bizi içine ittiği bir gerçeklik alanıdır. Kendi inisiyatifleriyle strateji çizebilen güçler, birden fazla okumaya -elbette suistimale ve tahrifata müsait- postmodern gerçekliğin belirsizliğinden istifade edebiliyor, sağ gösterirken sol vurabiliyorlar. Bu teorik mülahazaları zihnimizin bir köşesinde tutup aktüel gelişmelere bakalım.

"Birden artan PKK terörü"nden sonra Türkiye, Kuzey Irak'a askerî operasyon düzenleme noktasına ge(tiri)ldi. İnfiallere paralel giden müdahale atmosferinde PKK üzerinden Barzani'nin asıl bertaraf edilmesi gereken hedef konumuna çıkarıldığı anlaşılmaya başlandı. Resmî konumundan dolayı açıkça telaffuz edilmese de Talabani de -Kuzey Irak'taki beşerî ve politik gücü itibarıyla- Barzani'yle aynı kefede tutuluyor. Demek oluyor ki, Türkiye'nin Kuzey Irak'a askerî müdahalesinin yöneldiği belli başlı amaçlardan biri, belki de en önemlisi Barzani (ve Talabani)'nin ekarte edilmesi olduğu ortaya çıkıyor. Askerî bir operasyonun kapsamı, etkisi ve amacı ayrıca üzerinde ayrıca durulmalı. Fakat salt askerî hedef tek başına gerçekliği anlamamıza yetmez, başka verilerin yardımına da başvurmak durumundayız. Ben tam da bu çerçevede mevcut gelişmeleri daha iyi anlamak için sosyolojinin bize sunduğu verilerin yardımına başvurmamız gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla sakin bir zihinle sosyolojinin bize hangi açıklayıcı imkânlar sunduğuna bakmamızda yarar var.

Kuzey Irak'ta kurulmakta olan Kürdistan Özerk Bölgesi'nin -ve muhtemelen yakın gelecekte Federe Kürt Devleti'nin- hakim rengi kırsaldır, kıra aittir. Şehirleşme ve şehir hayatıyla gelen çok yönlü kurumsallaşma, okullaşma, endüstrileşme, ticarileşme, bürokrasi vb. alanlardaki sosyo-ekonomik gelişme, çevre ülkelerle mukayese edildiğinde henüz yeterli aşamada değildir. Nüfusun önemli bir bölümü kırsal alanda yaşıyor. Sınırlı alanlarda tarım ve önemli miktarda hayvancılıktan bahsetmek mümkünse de, öteden beri süregelen çatışmalar ve savaş dolayısıyla ticaret gelişmiş değil. Kuzey Irak'ın ticaret ve yatırım potansiyelinin en iyi olduğu zaman dilimi son dört senedir. Kuzey Irak'ta üç önemli aktör vardır: Barzani, Talabani ve İslamî gruplar. Barzani ve Talabani geleneksel toplumun aşiret gücüne dayanırlar; biri geleneği temsil eder, diğeri tamamıyla pragmatist. Kendi aralarında üçe ayrılan İslamî gruplar sessiz, ama yüksek bir potansiyele sahiptirler, sahnedeki liderlerin dünya görüşünü paylaşmıyorlar, oy oranları yüzde 20'nin biraz üstünde.

Barzani ve Talabani, Körfez Savaşı'ndan beri Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtleri ayrı bir politik varlık haline getirmeye çalışan Amerika'nın desteğinde hızla mesafe alıyor. Çevrede dört önemli ülke (Türkiye, İran, Irak, Suriye) ve üç büyük Müslüman beşerî havza var: (Arap, Türk, Fars) var. Her dört ülkenin ve beşerî havzanın sosyo-ekonomik gelişme düzeyleri Kuzey Irak'ın hayli üstündedir. Artık Kuzey Irak'ta ve elbette artık bölgede Kürtleri özerk/ayrı varlık haline getirmeyi amaçlamış bulunan Amerika (ve İsrail) Kürt havzasının maddi ve sosyo-politik gelişmesini sağlamak için belli bir çaba harcıyor. 2003 işgalinden bu yana Kuzey Irak adeta bir şantiye gibidir, muazzam altyapı yatırımları yapılıyor, hatta henüz işler halde bir finans/banka sistemi olmadığından, dolar torbaları helikopterlerle taşınıyor.

Şu veya bu, öngörülen bir Kürt varlığının -tabir caizse- "hızlandırılmış bir sürece" tabi tutulması gerekir. Fakat, Kuzey Irak'taki 4 milyon Kürt'ün liderleri "aşiret reisi, geleneksel renkler" taşırlar. Kısaca mevcut kültürel, politik ve sosyal formasyonlarıyla "demokratik laik Kürdistan" kurulamaz. Birileri "bu iş buraya kadar" diyor. Bu liderlik kadrosuyla bu proje yürümez, yeni önderliğin ikamesine ihtiyaç var. Aktörler "beyaz" olmalı. Çarşamba devam edeceğiz.

 

Kaynak: Zaman