İslam kelamcılarının, özgürlük sorununu “yaratma ve yapabilme” kavramları ekseninde ele almalarına karşılık, İslam filozofları özgürlüğü nefse ait bir sıfat olarak nitelendirmişlerdir. Meşşailere göre özgürlük nefse ait bir sıfattır ve birden fazla türevi vardır. Mesela özgürlüğün önemli türevlerinden biri iffettir, iffet kapsamında erdemli davranışa (fazilet) baktığımızda, meşru (uygun) yollardan servet kazanmak ve yine meşru yollarda harcamak özgürlüktür.
Bu ilginç bir özgürlük tanımıdır. Filozoflara göre uygun yollardan mal kazanmayan, uygun yerlerde harcanmayan ve uygunsuz yerlerden kaçmayan hakikatte özgür değildir. Özgür insan nefsini ve kişiliğini kralların hazinesine karşı dahi korur. Bu açıdan özgürlük tanımına göre, modern insan hiçbir şekilde özgürlük değildir; oysa modernliği tarih sahnesine çıkartan üç önemli faktörden biri bireyi özgürleştireceği vaadidir. Benzer bir özgürlük tanımına eski Yunanlılarda da rastlamak mümkün. Yunan felsefesini iyi bilen İbni Sina özgürlüğü şöyle tanımlamaktadır: Özgürlük nefsin ulvi bir değeridir. Faydası olan işler için yapılması gereken bir harcamadır. Farabi ise özgürlüğü “kerem” olarak görür veya “kerem”le eş anlamlı sayar. Kerem ise, kibir ile aşağılık duygusu arasında orta bir noktada ortaya çıkar. Kibirli olan insan özgür değildir. Aşağılık kompleksine sahip olan insan özgür olamaz, buna göre özgürlük “itidal”dir. Bu ikisi arasında bir yerde gerçekleşmektedir. Kişinin fiillerinin kendisine sağlayacağı hazza, hazlarının çekiciliğine kapılmadan iyi ve kötü arasındaki farkı gözeterek seçim yapabiliyorsa, böyle bir kişi özgürlüğe sahiptir. Bu seçim sağlıklı düşünmeyi ve doğru bir istikamet takip ederek yaşamayı gerektirir. Bunun için özgür insanın, kararlılıkla irade göstermesi gerekir. İnsan bu vasıflara sahip değilse, kendini özgür zannetse de, gerçekte özgür değildir,o tutkularının esiridir.
İslam filozofları –ağırlıklı olarak Farabi- Yunan felsefesinin etkisinde, özgürlük kavramına siyasi ve sosyolojik bir anlam da katmayı ihmal etmemişlerdir. Medinetü’l-Fazıla ve Füsusu’l-Medeni gibi eserlerinde Farabi, bugün için hayli önemi ve anlamı olan terimler geliştirerek, insan-şehir/şehir-özgürlük ilişkisini ele almıştır. Cemai yönetim veya cahili şehir gibi kavramları üzerinde durulmaya değer. Farabi, siyasi anlamda kişiler istek ve arzularını gerçekleştirmek üzere özgürlüğe kavuşuyorsa, ahlaki bakımdan bunun çok da makbul olmadığını söyler. Cemai devlet biçiminin hem iddiası hem sorunu bu noktada toplanmaktadır. Eski Yunan, özellikle Eflatun’un devlet görüşünden mülhemle Meşşailer devlet yönetimlerinin üçe yarıldığını söyler. Bunu da “şehir-özgürlük” ilişkisi çerçevesinde ele alırlar:
1) Zorba şehirler (dikta yönetimler), bunlara “tiran yönetim biçimleri” diyebiliriz. Bu şehirlerde kimsenin özgürlüğünden bahsedilemez.
2) Özgür şehirler (demokratik yönetimler), bu şehirlerde geniş özgürlükler tesis edilmiş ve geliştirilmiştir. Özgürlükçü-demokratik devletlerde temel alınan ilke kişilerin istek ve arzularını gerçekleştirmeleri, bu yöndeki taleplerinin karşılanmasıdır. Böylesi yönetimler fertlerin diledikleri gibi davranmalarını hedeflemektedirler.
3) Erdemli şehir (ideal devlet). Bilgi ve ahlakta yetkin kişilerin yönettiği şehirler.
Cemai yani özgürlükçü devletin sorunu daha çok özgürlük vermek zorunda kalmasıdır. Bu ise yurttaşlarda istek ve tutkuları geliştirir, çeşitli ahlaklar üretir, hazları öne geçirir, halk devlet üzerinde daha çok hak ve talep ederek baskı kurma yoluna sapar. Farabi özgürlükçü, demokratik devletin görünürdeki cazibesine rağmen uygulamada iyi sonuçlar vermeyeceğini düşünür. Özgürlük taleplerinin daha çok özgürlüğü kışkırttığı devletlerde insanlar siyasi iktidardan her zaman daha çok şey talep edecekler, daha çok özgürlük isteyecekler, çeşitli ahlak biçimleri ortaya çıkacak. Bu sanki susuzluğun tuzlu suyla giderilmek istenmesi gibi bir şeydir. İhtirazi kayıtlarına rağmen üç şehir (yani üç devlet biçimi) arasında -zorba şehir, özgürlükçü şehir, erdemli şehir- seçim yapmak gerekirse, yine de özgür şehri tercih etmek gerekir. Çünkü zorba bir devletten erdemli bir devletle ulaşmak mümkün değildir, baskı insanın kişiliğini yok eder. Özgür bir devlet dezavantajlarına rağmen tercih edilebilir, zira buradan erdemli bir devlete geçilebilir.