Cameron ve Clegg'in yüzlerinden gençlik ve sağlık akıyor ve umut vaat ediyorlar, İngiltere'nin bu iki genç lideri sağ ile solu bir araya getiren tarihî bir koalisyona kalkışıyor.
Muhafazakâr yeni Başbakan David Cameron ve Başbakan Yardımcısı Liberal Demokrat Nick Clegg büyük ekonomik sıkıntıların yaşandığı bu dönemde ülkelerine ideolojik bir birlik sunuyorlar. Onların bu alışılmadık ortaklığı Churchill zamanının ya da koalisyon hükümetinin ağırbaşlılığına denk düşmeyebilir ama yine de içgüdüsel olarak insan bu ortaklığın başarılı olmasını diliyor.
Bu dilek, geçen yıl Washington'da ilk kez bir Afrikalı-Amerikalının Barack Obama'nın barış, değişim ve umut vaadiyle resmen göreve başladığı tarihî günü hatırlatıyor. Ancak, siyasetin keskin gerçekleri iki tarafı da destekleyen Obama'nın balonunu patlattı. Eğitim ve finansal reform dışında birçok konuda Obama'nın kadrosu kendi başına ilerliyor. Kin bir kez daha bastırıyor.
Cameron ve Clegg, farklı çizgideki siyasetçilerin sorunları çözmek için ortak bir ruhla birleşebileceklerini gösterme fırsatına sahipler. Ulusal krizler bu ruhu daha da güçlendirebilir. İngilizler bundan önce, İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler Almanyası'nın mevcudiyetlerine yönelik tehdidi ile karşı karşıya kalınca, sol-sağ koalisyonu yapmışlardı. Daha yakın bir geçmişte ise, Amerikalılar da 11 Eylül olayları sonrasında siyasi bir birlik dönemi yaşadılar.
Ancak, birlik yönündeki adımlar hayati saldırılara cevap mahiyetindeydi. Peki ya hükümet bütçesine ve aşırı harcama ve borçlanma sonucunda düşen yaşam standardına yönelik saldırılar ne olacak? Finans piyasaları Yunanistan gibi borca batmış ülkeleri sarsabileceklerini ve kargaşa çıkaran protestolarla yüz yüze bırakabileceğini gösterdi. Aynı finans piyasaları İngiltere'yi de titretebilir mi ve böyle bir tehdit siyasi farklılıkları aşmaya muktedir midir?
Bütçe açıkları ve borçlar Amerikalı siyasetçileri birbirlerinin kucağına itiyor.
Siyasi matematik, 6 Mayıs seçimlerinde herhangi bir siyasi partinin tek başına çoğunluğu kazanmasını engellemiş olsa da İngiltere'de yola koyulan koalisyon hükümeti için ekonomi önemli bir itici güç. ABD'den farklı olarak İngiltere'deki üç ana parti de beş yıl içinde gerçekleştirilmesi planlanan büyük bütçe kesintilerini (gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 12'si) destekledi. Koalisyon ortakları Cameron ve Clegg vergilerden ödün vererek halihazırda bu yıl bütçe kesintileri yapma konusunda anlaştılar.
Ortaklar, İngiltere'nin denizaltındaki nükleer Trident füzelerini muhafaza etmek (Washington güvenliğe yönelik bu güçlü duruşlarını takdir edecektir) dahil diğer konularda da mutabakata vardılar. Aynı zamanda idareyi halka verecek ve İngiltere'nin mevcut demokratik sistemi ile İngiltere'nin Avrupa Birliği'nde ileride oynayacağı rolü belirleyecek referanduma ilişkin kararlar alma konusunda da anlaştılar.
Cameron-Clegg ortaklığı, ikisinin de birbirinden hoşlanması ve aralarında iyi bir "kimyanın" olması gerçeğiyle güçlendi. Cameron en azından görünüşte, Thatcher'a sadık partisini merkeze doğru itti. Ve Başkan Obama'nın yeni başbakanı hemen tebrik etmesi, kendisini ve eşini Washington'a davet etmesi ve Amerika'nın İngiltere ile olan özel ilişkilerinin altını çizmesi iyi gelişmeler. Bu gelişmeler Obama'nın eski Başbakan Gordon Brown'a yönelik mesafeli yaklaşımını bir kenara bırakıp yeni başbakana daha sıcak davranacağını gösteriyor.
Bunlar yeni koalisyonun lehine olan bazı etmenler. Bazıları ise 2001'den beri sosyal politika, eğitim ve sağlık alanlarında harcamalarını ikiye katlamış olan bir hükümetin nasıl harcamalarını kısıtlayacağı konusundaki farklı görüşleri hatırlatarak koalisyon hükümetini yerin dibine geçirebilir. Aynı zamanda partilerin kendi içlerinde fikir ayrılığına düşmeleri işleri daha da zorlaştırabilir. (Obama benzer durumları gayet iyi biliyor.)
Böyle zor zamanlarda uzlaşmak ya da bir çıkış yolu bulmak imkânsız görünürken, siyaset uzmanları, parti üyeleri ve medya, koalisyonun dağılmasına yol açacak her bir nedene odaklanarak daha gerçekçi hareket edecektir. İşte o zaman, siyasi liderler yeni bir başlangıcın getirdiği umudu ve seçmenlerin hasret kaldığı alışılmadık siyaseti göz önünde bulundurmalıdırlar. Seçmenler sorunları çözebilecek siyasetçiler istiyor, gammazları değil. ChrIstIan ScIence MonItor Başyazı ZAMAN
Kaynak: Zaman