Futbolun basit bir saha oyunundan ibaret olduğunu sanmak büyük bir safdillik. Haftanın yedi gününde ve günün her saatinde insanlar futbol konuşup duruyorlar. Kahvehanelerde, berberlerde, dükkan önünde ayak üstü sohbetlerde veya aile ziyaretlerinde belki de en çok konuşulan konulardan biri futbol maçları, maç sonuçları, maç sırasında futbolcuların pozisyonları, yaptıkları vs.’dir. Bunun cami cemaatini de içine çekmiş olması önemlidir. Elbette cami cemaati başka bir galakside yaşamıyor, onlar da diğer insanlar gibi gelişmelerden etkileniyorlar. Ancak cemaatin tuttuğu takımın renklerini esas alarak minareyi boyamaya kalkışıyorsa ve buna mahallin müftüsü ya da din yetkilisi “cevaz (?)” veriyorsa, elbette üzerinde durmayı gerektiren önemli bur durum var demektir.
Belirtmek gerekir ki, futbol hiçbir şekilde iddia edildiği veya özellikle öylece empoze edilmeye çalışıldığı gibi “basit bir saha oyunu”ndan ibaret değildir. Olup biten yeşil sahada meşin topun futbolcuların ayağında dolaşması ve birilerinin rakip kalenin filelerine topu göndermesiyle başlayıp bitmiyor. Öyle olsaydı, insanların stresle geçen gündelik hayatlarının bitiminde zamanlarının küçük bir bölümünü –ki aslında zaman bize verilmiş bir emanettir ve her anının hesabını vereceğiz- maç seyrederek geçirmelerini, bu sayede zihinlerini dinlendirmelerini bir şekilde “tolere etmek” mümkün olabilirdi. Ama mesele bu kadar basit değildir, yorgun insanların zararsız olarak kendilerini dinlendirdikleri, bir parça heyecan duyup eğlendikleri bir konunun çok daha ötesindedir. Giderek bütün dünyada kitlelerin ilgi alanına giren, milyonlarca insanı sahalara veya ekran başına çeken bu spor dalının politik olduğu kadar, toplumsal ve aynı zamanda ekonomik bir boyutu var. Bir maç birden fazla kalemin üretimi, dağıtımı mübadelesi ve tüketimiyle yakından ilgilidir. Dile kolay, kimse yeterince üzerinde durmuyor, ama küresel çerçevede sektörler sıralamasında futbol 15. sıraya oturmuş bulunuyor:
“Bilet satışları, saha kenarları, sanalları, bantları ile reklamları, başarılı futbolcu seçimindeki SMS'leri, devre arası etkinlikleri ve daha pek çok ayrıntı çarkın büyüklüğünü belirliyor. Gördüklerimizin dışında spor endüstrisinden beslenen diğer yan alanlarla kişileri de hesaba katınca dünyadaki 15. büyük sektör ortaya çıkıyor. Bir başka anlatımla futbol, 'show business/eğlence işi'nin bir parçası… Maç izlemek sadece 22 oyuncunun top peşinde koşuşturmasının ötesinde bir anlama geliyor. Futbol, dünya toplamında yüzlerce milyar dolar değerinde bir endüstri. Taraftarların renk tutkusu takımlarının renklerinde formaya, şorta ya da bir atkıya dönüştüğünde sadece bu ürünleriyle bile tekstile de katkı sağlıyor. Futbol medyası, futbol yazarı ve çalışanlarını da işin içine katarsak insanların takımdaşlık duygusunu tamamlayan 90 dakikalık mücadelenin oluşturduğu toplam değeri görebiliriz. Görünen o ki, konu takımı olduğunda taraftar satın alma konusunda cömert oluyor. Sporcuların sahada rakip oyuncu daha dokunmadan yerde yuvarlanması, kızması, tartışması bile taraftarların dikkatini çekmek için düzenlenmiş senaryolar olarak gelişiyor.” Bu satırların yazarı Günseli Özen Ocakoğlu’na göre, Beşiktaş Antrenörü Tigana'nın bütün bir maç boyunca ağzından çıkartmadığı kürdanın izleyenlere bir tür mesaj vermekte olduğu” dahi düşünülebilir. “Aklımda, bu akıllı futbol antrenörünün kürdan kullanacağını sözleşmesine dahil ettirdiği ve kullanmaması söylendiğinde de tazminat alacağına ilişkin varsayımlar var.” (Zaman, 16 Nisan 2007.)
Görülüyor ki, futbolun ekonomiyle ilgili boyutu dudakları uçuklatacak gibidir; ancak futbol salt ekonomik bir hadise de değildir, modern toplumun içinden geçmekte olduğu anlam kriziyle de yakın ilgisi var.