Sivil anayasa için ‘seferberlik’ sürüyor…
Kurtlar pusuda; yarasalar tetikte!
Fırtına öncesi sessizlik devam ediyor.
Vuruşa vuruşa çekilen bürokrasi bakalım bu millî ve sivil hamleye nasıl karşılık verecek?
Karşılık verecek gücü kalmasa da ecel derdiyle sanal güç alametleri gözükebilir.
Varsın olsun!
Bazı kesimlerin haklarını ve hayat standartlarını korumak ve sahte ve helal olmayan ‘egemenlik’ sahalarını kaybetmemek için kararlı görünmek adına adımlar atmaları güçlü olduklarını göstermiyor.
Millet iradesinin kazandığı ivme şayet isabetli adımlar atılırsa sağlıklı bir sürecin ardından, sakat olmayan bir anayasayı netice verebilir.
Şimdi biraz daha teorik çerçevenin altını çizelim.
***
Bir ülkenin demokratik gelişim süreciyle anayasası, anayasası ile de demokratik gelişim süreci arasında kuvvetli bir bağ vardır. Anayasanın evrensel hukuk kriterlerine uygunluğu ve uygulanırlığı demokratik gelişim sürecinin başat gücüdür. Demokratik bir anayasa, hukuk devletinin ve demokrasinin güvencesidir.
Bu itibarla anayasanın yapılış sürecinden değiştirilme yöntemlerine, anayasa maddelerinin uygulanma şeklinden yasaların anayasaya uygunluk denetimine varıncaya kadar anayasa ile ilgili pek çok faktör “anayasal demokrasi” hedefine giden yolda ayrı ayrı önemlidir.
Anayasal demokraside esas olan özgürlüktür. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kullanılmaya başlanılan “anayasal demokrasi” kavramı, anayasa teknikleriyle birey karşısında siyasal iktidarı sınırlandırarak temel hak ve özgürlükleri, insan haklarını güvence altına almayı ifade eder. Anayasalar özgürlükçü oldukları müddetçe demokratik, demokratik oldukları oranda da özgürlükçüdürler.
Anayasası olan her devlet anayasal devlet değildir. Aynı şekilde anayasal her devlet de demokratik devlet değildir. Anayasal demokrasi hem anayasal hem de demokrat devletin makul bir sentezidir. “Demokratik Hukuk Devleti” terimi de “anayasal demokrasi” manasını ifade eder. Demokrasinin tesisinde önemli bir faktör de hukuktur. Hukuk yoluyla demokrasiyi tesis etmekte anayasanın ve anayasal yargının önemli bir işlevi vardır. Dolayısıyla anayasa yargısı hem temel hak ve özgürlüklerin hem de hukuk devletinin güvencesi ve varlık sebebidir.
Evrensel hukuk ilkelerinin etkilerinin gittikçe arttığı günümüzde anayasaların demokratik ve özgürlükçü olmaları yönünde halklar siyasal otoriteleri zorlamaktadırlar. Modern anayasa ilkelerinin de özünde temel hak ve özgürlükleri ne kadar güvence altına aldığı ilkesi vardır.
Anayasal demokrasinin yerleşik olmadığı düzenlerde siyasal otoritenin iktidar sahasının sınırları çizilememekte, dolayısıyla otoritenin pekiştirilmesi pahasına temel hak ve özgürlükler alabildiğince sınırlandırılmaktadır.
Bu tür anayasal düzenlerde anayasalar, hiçbir koruma ve düzenleme gücü olmayan basit bir belgeden öteye bir anlam ifade edememektedirler. Anayasal demokrasinin varlığı anayasanın hem demokratik hem de güçlü oluşuna bağlıdır.
Anayasalar her ne kadar devletlerin emredici düzenleri olsalar da devlet egemenliğini hukuksal açıdan bağlayıcı güce sahiptirler. Bu bağlayıcı gücün daha açık görülebilmesi için devlet gerçeği ile anayasa arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılması gereklidir. Devletlerin egemenliği bu çerçeve içerisinde anlaşılmalıdır. Anayasa tarafından sınırları çizilmiş bir egemenlik yetkisi ancak bireyin hukukuna zarar vermeyebilir. Diğer bütün hukuki normların üstünde olan anayasa tüm kamu kurul ve kurumlarını bağlar. Tüm devlet organları gerek tekil işlemler yaparken gerekse kural işlemler yaparken anayasaya uymakla yükümlüdürler. Zaten yazılı bir anayasa yapmanın amacı da budur. Tüm devlet organlarını hukuki ve normatif bir çerçeve içerisinde disiplin altına almak ve böylelikle, devlet organları kayıt altına alınarak bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak anayasa yapmanın esas gayesidir.
Anayasa öncelikle hükümet, parlamento ve mahkemeler tarafından uygulanmalıdır. Zira anayasa öncelikle devlet organlarını kayıt altına almak için vardır. Kamu otoritelerinin yetkileri zaten anayasadan türemişlerdir. Dolayısıyla kaynağı anayasa olan yetki ve sorumlulukları ancak anayasa sınırlandırabilir veya genişletebilir. Bundan dolayı kamu makamları ve kamu görevlileri anayasa tarafından yetkilendirilmeden hiçbir işlem yapamazlar.