İstanbul'un en lüks otellerinden Conrad'a yaklaştıkça, olağanın dışında bir hareketlilik olduğu hemen anlaşılıyordu. Otel lobisinin her bir köşesinde çok tanınmış simalara rastladık. Salonda iki binin üzerinde davetli, şaşılacak bir düzen içinde oturuyordu. Bir siyasi etkinlikten ziyade, zengin bir ailenin düğününü andırıyordu, ortam. AKP yemeğinde, iki bin davetli, tek bir türbanlı yok.
Kapıda isminizi söylediğiniz anda, oturacağınız masanın numarasını görevliler size söylüyordu, yerinizi kolay bulasınız diye...
Sibel Çarmıklı arayıp, 'Başbakan'ın katılacağı bir yemek düzenledik' diyerek davet ettiğinde böyle bir manzarayla karşılaşacağımı tahmin etmemiştim.
Bir siyasi etkinlik olduğu değerlendirilince ilginç ve şaşırtıcı bir sosyolojik tabloydu doğrusu.
Sibel Çarmıklı, 'muhafazakar AKP'nin' zenginlerin gözde semti Beşiktaş'taki belediye başkan adayı. O, eski ANAP'lı, İstanbul İl Başkanlığı da yaptı... Dame De Sion mezunu, Türkiye'nin köklü ailelerinden Çarmıklıların gelini. Annesi ise bir Fransız. Çarmıklı'nın AKP'den aday olması başlı başına yoruma muhtaç. Ancak Conrad'daki davete katılanları görünce daha derin bir analiz ihtiyacı oluşuyor.
İstanbul sosyetesi AKP'nin belediye başkan adayı tanıtımına katılıyordu. Ben hemen ilk gözüme çarpanları sayayım. Mehmet Kutman, dünyaca ünlü müzik kanalı MTV'nin Türkiye temsilcisi Esra Oflaz, Mustafa Süzer, Serdar Bilgili, Yıldırım Demirören, Faruk Süren, Alinur Velidedeoğlu, Başaran Ulusoy, Adnan Şen, Leyla Alaton, Dalia Garih, eski Türkiye güzelleri, çok sayıda televizyon sunucusu dikkat çekiyordu. Çarmıklı'nın düzenlediği toplantı 'Beyaz Türklerle' AKP'nin buluşmasıydı.
KİM KURTULACAK, KİM BATACAK?
AKP, çevre-merkez gerginliği üzerine kurulmuş bir yapı. Kendini muhafazakar demokrat olarak tanımlıyor.
Anadolu sermayesi ile yakın, büyük sermayeyle çatışmalı bir ilişkisi var. Parti, TÜSİAD'la baştan beri soğuk. AKP'nin ekonomi politikalarında, ülkenin sermaye yapısında dengeleri değiştirecek yaklaşımlar hakim. İktidara geldikleri günden bu yana Anadolu ağırlıklı, KOBİ'lere dayalı, ihracat odaklı bir ekonomik modeli tercih ettiler, büyük sermayeyle daha mesafeli olmayı istediler. Aslında yaşam tarzlarındaki farklılık nedeniyle büyük sermaye de AKP'ye hep kuşkuyla baktı. Altı yıl içinde Anadolu büyüdü, gelişti, dünyayla bütünleşti. Bu süreçte İstanbul'a doğru da açılmaya başladı. Sosyal yaşamda, cafelerde, kayak merkezlerinde görünür oldular.
Şimdi bütün dünyayla birlikte Türkiye'nin ekonomik yapısında ciddi sarsılmalar yaşanıyor. Kurtarıcılık dönemindeyiz. Hem de tercihli kurtarıcılık. Devletlerin öne geçtiği bu süreçte 'kim kurtarılacak' sorusu önem kazanıyor. Bu sadece bizde değil bütün dünyada tartışmalı bir konu. Niye Lehman Brothers'ın batışına göz yumuldu da diğerleri kurtarıldı diye sorgulamalar yapılıyor ABD'de.
İstanbul sermayesinin de dış borcu yüksek. Salonda gördüğüm çok sayıda işadamının zorlukları olduğu da biliniyor. Olayın bir boyutu, bu ekonomik darboğazla ilgili. İktidara yakın olmaya çalışıyorlar.
AKP'NİN İMAJI DEĞİŞİYOR MU?
Öte yandan, Conrad'dan yansıyan sosyolojik kesit bize yeni bir ilişki ağının zeminini gösteriyor olabilir. Buluşma, acaba bir yakınlaşmanın miladı sayılabilir mi? Çünkü ayrışma gittikçe keskinleşiyor görüntüsü hakim hale geliyordu. Etkileşimler karşılıklıdır. 'Beyaz Türklerle' AKP ilişkisi de böyle değerlendirilmeli.
AKP kitle partisi olmak istiyor. Kapatma davasından bu yana irtica tartışmaları yok oldu. Parti yönetimi adeta sıkıyönetim uygulayarak bu yönde spekülasyon yaratacak her türlü söylem ve eylemi önlüyor. Beyaz Türklere kendini kabul ettirmenin arayışında. CHP'nin elindeki belediyelerde CHP'nin oylarının yükseldiği önbilgisi hayli manidar. Tüm Türkiye'de yükselirken sahil bandında AKP neden istediği ivmeyi yakalayamıyor?
İstanbul iş dünyası bir süredir yakın izleme durumunda. Anadolu'da serpilen sermayenin sahipleri yavaş yavaş İstanbul'a geliyor, çocukları kolejlerde okuyor. Türbanlı olsalar da kızlarını yurtdışında üniversite öğrenimine yolluyorlar. Bir taraftan da iktidara iyice yaklaşıyorlar.
Son günlerde Biricik Suden ve Defne Samyeli gibi renkli simaların da Emine Erdoğan'la kurdukları sıcak ilişki dikkat çekiciydi.
Şimdi soruyorum, AKP'nin imajında bir değişiklik mi başlıyor? AKP merkeze doğru yolculuk yaptıkça merkez de AKP'ye doğru mu adım atıyor? AKP, yedi yıllık iktidar serüveninin bu aşamasında bir türlü kendini kabul ettiremediği 'Beyaz Türklerle' taze bir başlangıç mı arıyor?
Kaynak: Akşam