Önümüzdeki yazıyla sonuca gideceğiz. Konu diğer sekülerleşme süreçlerinin bir göstergesi hükmündedir. Şimdi şu ayeti gözden geçirelim: ?Ahidleştiğiniz zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah'ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.? (16/Nahl, 91) Ayette geçen ?Nakz? kelimesi, ipi bükmek, bağlamak anlamındaki ?İbram?ın zıttı olup, bir şeyi dağıtmak, çözmek, parçalarına ayırmak demektir. Taberi, bu ayetin inişinde iki sebebin rol oynadığını söyler: Biri, müşriklerin yaptıkları anlaşma ve sözleşmelere atıf olup, Müslümanlara, cahiliyede yaptıkları anlaşma ve sözleşmelere bağlı kalmalarını öğütlemektedir. Bunların en meşhur olanı; haksızlıklara, hukuk ihlallerine karşı erdemlilerin ittifakı demek olan Hilfu?l-Fudul?dur. Bu anlaşma, İslamiyet?ten önce Haram Bölge?de Kabileler arasında haksızlık ve işkenceleri önlemek amacıyla yapılmıştı. Peygamber Efendimiz de anlaşma sırasında hazır bulunmuştu. İbn Sa?d?ın Tabakatı?nda yer alan kayda göre, Medine?de Peygamber Efendimiz (s.a.)?e bu anlaşma hatırlatıldığında ?İbn Ced?an evinde yapıldığına şahit olduğum bir anlaşmanın bozulması karşılığında birçok güzel devemin olmasını istemem. Böyle bir anlaşmaya yeniden çağırılacak olsam, hemen kabul ederim.? Ayetin inişine yol açtığı iddia edilen ikinci sebep, Mekke?de Peygamber Efendimiz (s.a)?e biat eden bazı kişilerin Müslümanların zayıflığını, sayısal azlığını gerekçe gösterip verdikleri sözden dönmeleri endişesinin ortaya çıkmasıdır. Ayet, güç karşısında yılgınlık gösterip ahdinden geri dönenleri uyarmaktadır. Ahde vefa en yüksek ahlaki erdemlerden biridir. Toplumsal hayatın devamı, istikrar ve barışın korunması ancak bu sayede mümkündür. Kur?an, bu ahlaki erdeme Müslümanların titizlikle riayet etmeleri gerektiğini vurgular. ?Allah?ın ahdi? iki şekilde anlaşılabilir: Biri, kişinin kendi hayatı ve ebedi geleceğiyle ilgili Allah?a verdiği söz. Kal-u bela?dan Peygamber Efendimiz?e yapılan biata kadar her şey bunun içine girer. Unuttuk veya bize unutturulduysa da, Kur?an bize, ezelde Allah?a söz verdiğimizi hatırlatıyor ve ahdimize vefa göstermemizi, misakımıza bağlı kalmamızı istiyor. İkincisi, kendi aramızda ?Allah?ı şahit göstererek? yaptığımız ahitler, verdiğimiz sözler, imzaladığımız sözleşmeler, akdettiğimiz anlaşmalar. ?Allah adına? yemin edilerek bir anlaşma yapılmışsa, bu, bir yönüyle ?Allah ile anlaşma? yapılmış, ?Allah?a söz verilmiş? gibidir. 3/Al-i İmran, 77. ayetinde ?Allah?a verilen ahid ve yemin? bir arada zikredilmiştir. Yemin yerine göre ahittir. Allah adına söz vermek, Allah?ı kefil kılmaktır ki, bundan daha büyük ve sağlam güvence olamaz. Allah, emniyetin en büyük teminatıdır. Yeminin bozulması, aynı zamanda ve hüküm olarak anlaşmaların bozulması anlamına gelir ki, bu, ?savaş sebebi?dir veya ?savaş durumunun ortaya çıkması?dır. (9/Tevbe, 12-13) Hayatın bütünü sözleşmelerden ibarettir. Kişi olarak devletle veya devlet başkanı ve yöneticilerle ilişkimiz ?biat? denen sözleşmeye, ticari ilişkilerimiz akitlere, evliliklerimiz nikah sözleşmelerine dayanır. Sözleşmelerde iki unsur önemlidir: Biri, sözleşmelerin meşru ve ma?ruf üzere akdedilmiş olmaları; diğeri, özgür irade sonucu (icab ve kabul) imzalanmış olmaları. Sözleşmeler, sadece Müslümanlar arasında değil, Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında da imzalanır. Bunlar ticaretten uluslar arası ilişkilere kadar uzanır. Kur?an, her ne olursa olsun, sözleşmelere titizlikle riayeti emretmektedir. Eğer Müslümanlar, bir sözleşmenin tarafı ise, açıkça belirtilmiş olsun olmasın, o sözleşmeye ?Allah kefil? kılınmıştır. Çünkü Müslümanlar, Peygamberleri gibi doğru ve güvenilir insanlardır ve bütün işlerinde güçlerini, güvenirliliklerini ve meşruiyetlerini Allah?tan, yani Allah?ın gösterdiği çerçevede hareket etmekten almaktadırlar. Bir sözleşme, ihtiva ettiği hükümler işlevlerini koruduğu müddetçe devam eder. Durup dururken Müslümanlar, tek taraflı olarak ve diğer tarafa zarar vermek maksadıyla sözleşmeyi bozamazlar. Sözleşmeler, eğer belli süreleri varsa, sürelerini tamamlamaları, yani miadlarının dolmasıyla biter, kendiliklerinden fesholunur. Veya belirlenmiş süre dolmadan her iki taraf ortak bir karar ve irade beyanıyla sözleşmenin feshini ister. Ya da karşı tarafın açık hükümleri ihlal etmesiyle (8/Enfal, 58) anlaşma ve sözleşmeler bozulur. (Ayrıca bkz. 2/Bakara, 224-225 ve 5/Maide, 89).