ABD ordusunun işinin çok zor olduğunu herkes görüyor. TSK, güvenlik çıkarlarını korumak için Kuzey Irak'a girdiği takdirde ABD'nin Türkiye'yi karşısına almasının bir mantığı yok

ABD'de ulusal güvenlik ve savunma politikaları konularında düşünce üreten 'Center for a New American Security' adlı kuruluşun Haziran 2007'de "Shaping US Ground Forces for the Future: 'Geting Expansion Right' başlıklı raporu yayımlandı. Raporu hazırlayan Michele A. Flournoy ve Tammy S. Schultz, ABD'de güvenlikle ilgili devlet kurumlarında da çalışmış deneyimli birer uzman.

Rapora göre, kara ordusu, deniz piyade birlikleri ve özel harekât birlikleri dahil olmak üzere ABD kara birlikleri ciddi bir gerilimin altındadır. ABD'nin Irak'ta, Afganistan'da ve denizaşırı diğer harekât bölgelerinde yüksek birlik seviyelerini idame ettirmek zorunda kalması, kara birliklerinin sık sık tekrarlarla görevlendirilmelerini gerektirmiş ve bu durum kara ordusu, deniz piyade ve özel harekât birliklerinin harbe hazırlık seviyelerini düşürmüş, yani bu birliklerin intikal ve görevlerini etkin bir şekilde yerine getirme yeteneklerini ciddi bir şekilde azaltmıştır.
Ayrıca, raporda ifade edildiği gibi,

ABD kara birliklerinden, deniz aşırı görevlendirilmemiş hemen hemen bütün aktif tugaylar verilebilecek savaş görevlerini yerine getirme yeteneklerine sahip değildir;

Kara Kuvvetleri ulusal muhafız birlikleri, ihtiyaç duydukları teçhizatın sadece yarısına sahiptir;

Kısaltılmış eğitim süreleri nedeniyile deniz piyade birlikleri, ihtiyaç duyulabilecek farklı bölgelerdeki yeni görevleri yerine getirmeye hazır değildir;

Kara Kuvvetleri personelinin ve deniz piyadelerinin birçoğu Irak'ta veya Afganistan'da dördüncü veya üçüncü defa görev yapmaktadır, bir kısım ulusal muhafızlar ise ikinci defa göreve çağrılmıştır;

Özel harekât birliklerinin yüzde 85'i Merkezi Komutanlığın sorumluluk bölgesinde görev yapmaktadır, başka bölgelerde görevlendirmek için ise elde çok az birlik vardır.

Raporda da belirtildiği şekliyle Başkan George W.Bush, bu olumsuzlukları gidermek amacıyla Kongre'ye kara birlikleri mevcutlarının yüzde 8 (101 bin 200 ilave personel) artırılmasını öngören uzun vadeli bir politika teklifi göndermiştir; bu öneriye göre 2007-2013 yılları arasında savunma bütçesine 108 milyar dolar ek yük binecektir.

Rapor, ABD kara birliklerinin, sadece Afganistan'daki ve Irak'taki sorunlarla baş edecek şekilde yeniden yapılandırılmasının ve yetenekler geliştirilmesinin yeterli olmayacağını; bu birliklerin, konvansiyonel savaş ve kitle imha silahı imkânlarına sahip hasımlarla savaşma yeteneklerini muhafaza ederken, gayrinizami harekât için daha büyük kapasiteye sahip olacak ve çatışmanın bütün spektrumunu karşılayabilecek şekilde yapılandırılması gerektiğini de vurgulamaktadır.

11 Eylül'den sonra 'eşi görülmemiş ve benzeri olmaya bir askeri güce' sahip olduklarını iddia ve ilan eden ve bu askeri gücü, büyüklüğü ve yetenekleri nedeni ile kutsal deniz canavarı 'Leviathan'a, ülkelerini ise sahip olduğu askeri güç nedeniyle eski Roma İmparatorluğu'na benzeten ABD yetkilileri artık yanıldıklarını kabul etmek zorunda kalıyorlar. ABD, 11 Eylül sonrası askeri girişimlerini güç hesabı yapmadan, yeterli askeri güç hazırlamadan ve askeri gücünü savaş alanının yeni ihtiyaçlarına göre yapılandırmadan başlatmıştı. İsrail ordusu gibi teknolojinin sağladığı imkânlarla kısa süreli ve şiddetli manevra savaşlarını kazanmak için yapılandırılmış olan ABD ordusu, Afganistan'daki ve Irak'taki gayrinizami direniş karşısında hazırlıksız yakalandı. Çünkü, ABD askeri gücü Afganistan'a ve Irak'a giriş yaptığında ordunun gayrinizami harekâtı karşılamak için tutarlı bir askeri doktrini ve eğitilmiş birlikleri yoktu. Ayrıca ABD'nin, Afganistan'da ve Irak'ta karşı karşıya olduğu gayrinizami direnişle baş edebilmek için harekât alanlarında sayısal üstünlüğü sağlama yeteneği de yoktu. Uygulanan yanlış stratejiler de bütün bunlara eklenince ABD, 11 Eylül sonrası askeri girişimlerinde başarı sağlayamadı. Personel sayısının yüzde 8 artırılması ile ABD ordusunun tüm sorunlarının giderilmesini beklemenin ise gerçekçi bir yaklaşım olduğu söylenemez.

Askeri başarısızlıklarla birlikte renkli devrimlerin de ters tepmesi ABD'nin küresel üstünlüğünü sürdürme gayretlerini zora sokuyor. Oysa, ABD'nin küresel üstünlüğünü sürdürme gayretlerinde asıl rakipleri ne Afganistan'daki ne de Irak'taki direnişçiler. ABD'nin asıl rakipleri Çin ve Rusya. ABD'nin zafiyetlerini gören Çin ve Rusya, Avrasya satranç tahtasında ciddi inisiyatifler uygularken küresel dengeler de değişiyor. İşte bu şartlarda, eğer yaşamsal güvenlik çıkarlarını garanti etmek için TSK Irak'ın kuzeyine askeri bir harekât icra ederse, ABD'nin Türkiye'yi karşısına almasının bir mantığı olabilir mi, yani ABD Türkiye'yi karşısına alabilir mi?

 

Kaynak: Radikal