AK Parti Genel Başkan Yardımcılarından Edibe Sözen tarafından hazırlanan "Gençleri Koruma Kanunu Teklifi Taslağı" büyük tepkilere yol açtı. "Büyük tepkiler" derken, aslında mesela referanduma sunulsaydı, eminim, ezici çoğunlukla kabul edilirdi. Tepkiyi gösteren belli laikçi çevreler ve tabii liberal politikaları hangi düzeylerde başarıyla ve öngörüldüğü biçimde uyguladığını teftiş etmkle görevli bazı liberallerden geldi. Henüz kapatma davasından çıkmış bulunan AK Parti, üst kademe yetkilileri tabii paniğe kapıldı ve parti Merkez Yürütme Kurulu'nun (MYK) 11 Ağustos Pazartesi günü Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında gerçekleştirildiği bir toplantıyla bu kanun teklifiyle ilgili sert bir açıklama yapıldı. AA'nın 12 Ağustos günü geçtiği habere göre açıklama şu:
      "Sayın Edibe Sözen, bu çalışmanın bir kanun teklifi taslağı olduğunu, Almanya Hamburg Eyaleti Gençlik Koruma Kanunu'ndan Türkçe'ye çevrildiğini; bir grup basın mensubuyla yaptığı sohbet esnasında konunun açıldığını ve teklif taslağını bizzat kendisinin basın mensuplarına verdiğini, bunun bireysel çalışması olduğunu, çalışma hakkında partinin hiçbir yetkili organının bilgisinin ve onayının olmadığını; taslağa son eklini verdikten sonra partinin yetkili organlarıyla görüşmeyi düşündüğünü, ancak henüz taslak aşamasında yazılı ve görsel medyada yer alan haber, yorum ve eleştiriler üzerine kendisinin yanlış anlaşıldığını; bunun üzerine Gençleri Koruma Kanunu Teklifi Taslağı'nı kamuoyunun gündeminden süresiz geri çektiğini ve bunu da basın yoluyla açıkladığını ifade etmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda; Gençleri Koruma Kanunu Teklifi Taslağı'nın Sayın Edibe Sözen'in bireysel çalışması olduğu, partinin yetkili organlarının bilgisi ve onayı dışında hazırlandığı ve kamuoyu ile paylaşıldığı; bu çalışmanın parti tüzüğü, parti programı ve parti içi teamüllere uygun bir usulle hazırlanmadığı; Gençleri Koruma Kanunu Teklifi Taslağı'nda yer alan hususların partimiz tüzük ve programı ile uyumlu olmadığı; Gençleri Koruma Kanunu Teklifi Taslağı'nın partimiz yetkili organları tarafından benimsenmediği ve onaylanmadığı belirlenmiş ve bu hususların kamuoyu ile paylaşılması uygun görülmüştür."
       Bu açıklama metnini nasıl anlamak gerekir? Ben şu sonuçları çıkarıyorum:
      1) AK Parti, AYM'nin verdiği ceza ile sindirilmiş olup, bundan sonra siyasetle, siyasetin gerektirdiği sosyal ve kültürel politikalarla ilgili herhangi bir adım atmayacaktır.
      2) Bu yönde adım atmaya teşebbüs ettiği andan itibaren, Yargıtay başsavcısı, hemen hakkında yeni bir kapatma davası açacak ve bu sefer AYM'de davaya sıfırdan başlanmayacak, kalındığı yerden devam edilecektir. Medyada yer alan haberlere bakılırsa, Başsavcı bu işe, yani yeni bir kapatma için deliller toplamaya başlamış bile.
      3) AK Parti için çizilmiş bulunan hareket alanı, sadece ve sadece ekonomiyle sınırlıdır. Bu da reel ekonominin iyileştirilmesi, işsizliğe çare bulunması, istihdam alanlarının genişletilmesi veya daha önemlisi gelir bölüşümünün düzeltilmesi değil; faiz-borsa- döviz üçlüsünden müteşekkil mali piyasaların makro seviyelerde çalışır vaziyette tutulmasıdır.
      4) Dış politika zannedildiği ve öne sürüldüğü gibi, hükümetin yetki sahası dışında, yine küçük bir zümrenin öngörülerine göre şekillenmekte ve yürütülmektedir. Kendine ait sahici bir inisiyatif kullanamayan siyasetçilerin bir anda ülke yeni badirelere atılırken, önleyici herhangi bir tedbir almaları son derece zor görünmektedir.
     5) Temel hak ve özgürlükler, başörtüsü, imam hatipler, din-devlet ilişkisi, din ve vicdan özgürlüğü alanında yaşanan sıkıntıların yakın vadede gündeme gelmeyeceğini, AK Parti'nin bunlara sahip çıkmayacağını söyleyebiliriz.
     6) Kürt sorunu, bir kere daha siyasetçilerin elinden alınıp salt güvenliğe indirgenmiş bulunuyor. Türkiye'de yaşayan Kürtlerin tamamından yaklaşık yüzde 80 oy almış bulunan AK Parti –Güneydoğu'da bu oran yüzde 54'tür- Kürt meselesini de gündemine almayacaktır.
      Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur ki, Türkiye üstü örtülü bir biçimde Çin ve Güney Kore modelini benimsemiş bulunmaktadır. Yani küresel kapitalizmin isteklerine göre liberal ekonomik politikalar takip edecek; ancak kimse politik, idari ve hukuki özgürlüklerden  bahsetmeyecektir.
      Bu arada merak ediyoruz: Masum bir kanun teklifi hazırlayan Prof. Dr. Edibe Sözen, sahiden hala kendini AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve dahası milletvekili mi zannediyor? Bekleyip göreceğiz.