Türkiye’de bir deprem klasiği haline gelen manzaraları Van-Erciş depremi sonrasında da yaşadık. Yaşıyoruz.
Anadolu coğrafyasındaki fay hatları ve binlerce can alan deprem gerçeğine karşın; yerleşim ve yapılaşma anlamında onca acı tecrübeden hiç ders almadığımız ortaya çıktı. Erciş’in yaşadığı felaket, 7.2 büyüklüğündeki depremin merkezi, Van gölü çevresindeki gelişme havzaları arasındaki çarpık yapılaşmanın ölümcül sonuçlarını gösteriyor.
Erciş’in yeşillikleri arasında yükselen denetimsiz binalar, yüzlerce aileye mezar oldu.
Kente görev yapmaya gelen genç öğretmenler, öğrenciler çöken apartmanlarda yaşamlarını kaybettiler.
Yerle bir olan bu binalar muhtemelen 1999 Marmara depremi sonrasında inşa edilmişlerdi.
Rant uğruna göz yumulan bu çürük yapılaşma, Van merkeze göre Erciş’teki yıkımın katlanmasında etken oldu.
Sadece çatısı kalan okullarda boya badana yapan öğretmenlerin bu yaz çektirdikleri fotoğraflar depremin en trajik görüntüleri oldu. Kusur sadece rantçı müteahhitlerin ise kamu ihalesiyle yaptırılan bu okulların hesabı kimden sorulacak? Sosyal devlet, öğrencisine öğretmenine yurt sağlamakla yükümlü değil mi? Erciş’in tek sosyal mekânı olan internet kafede 22 genç can vermiş!
Deprem sonrası manzaralar da, yarım asır öncesinden farklı değil.
Yaşar Kemal’in 1952 depreminde Erzurum Hasankale röportajını aktarmıştık.
Çadır, o zaman da sorunmuş. Bugün de!
60 yıl sonra hâlâ “çadır sorunu” yaşayan bir Türkiye gerçeği insanı kahrediyor.
1999 Marmara depreminde devlet de çökmüştü.
Bu defa yıkım o boyutlarda değil, Van ve Erciş’le sınırlı bir alanda Kızılay’ın bölgeye çadır göndermesi 2-3 gün aldı! Arama kurtarma ekipleri “mucize”ler yarattılar ama bu amaçla ilk gün yardıma gelmek isteyen ülkelere neden izin verilmedi anlamak güç. Sonuçta birkaç saat erken davranmak bile can kurtarıyor.
Kaosa rağmen yine de bebekler, çocuklar, anneler çıkarıldı enkazdan.
Depremin ilk günü sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan kimi mesajlar ise utanç vericiydi.
“Ağlama sırası onlarda” şeklindeki ırkçı ve ayrımcı yorumlara tüm liderler tepki gösterdiler.
Keşke hükümet, Çukurca saldırısı ardından PKK’ya yönelik askeri harekâtı durdursaydı. O zaman Türkiye’nin depremin acılarını, yaralarını sarmak konusunda gösterdiği dayanışma çok daha etkin ve anlamlı olurdu.
Van ve Erciş’te yaşanan sıkıntıları fırsata dönüştürmeye çalışan “yağmacılar”a da dikkat edilmeli. CNN Türk’ün ekrana getirdiği kamyonların yağmalanması olayını kente dışardan gelen “çeteler”e bağlayan yerel yöneticilerin uyarısı çarpıcıydı. Depremin yıkımıyla baş etmeye çalışan insanlar bu tür manzaraları hak etmiyor.
Bu kaosa son vermek de kamu ve yerel yönetimlerin ortak sorumluluğu olmalı.
 
Kaynak: Milliyet