Bejan Matur geçenlerde çıkan son derece dikkate değer yazısında Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP), "eylemlerinin ve üyelerinin beyanlarının devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı" olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması halinde olabilecekleri şöyle yorumluyordu:
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, kapatma istemine "şiddeti teşvik eder" gerekçesiyle karşı çıkacak... Çünkü "şiddeti destekleyenler parti kapansın istiyor..." DTP'nin, başka bir partinin (AKP'nin) bölgede güçlenmesinin önünü kesmek için kapatılması, Güneydoğu'da "siyaseti siyaset olmaktan çıkaracak..." DTP'nin "şahin kanadı"na mensup bazı kimseler, "açıklamalarıyla sanki özel olarak (şiddeti savunan ve önerenler hariç siyasi partiler kapatılamaz diyen) Avrupa Konseyi'nin "Venedik Kriterleri'ni çiğnemek üzere mecliste bulunuyorlar...

"DTP kendi içinde Venedik Kriterleri'ne uyum tartışması yaşıyor... DTP'nin açık kalması "Kürt siyasetinde demokratik eğilimleri güçlendirir. Parti kapanırsa ılımlı kanat tasfiye olur... Son 30 yılda bölgede yaşanan şiddetin doğrudan muhatabı olanlar artık belli ki şiddeti bir seçenek olarak görmüyorlar... Bu çoğunluğun gözünde gerek devlet, gerekse DTP şiddeti dışlayan çözümler sunmak zorunda..." Güneydoğu'da yapılan seçimler "Devlet ile PKK arasında tercih olmaktan çıkmalı... liberal sağ bir parti ile demokratik çözüm öneren sol bir parti arasındaki tercih haline gelmeli... "(Zaman, 16 Eylül)

DTP'nin kapatılmasının siyaseten neden vahim bir hata olacağı, Kürt sorununa barışçı çözüm çabasına neden ağır bir darbe indireceği daha iyi anlatılamazdı. Ne var ki DTP'nin kapatılması, sadece siyasi açıdan bir hata olmakla kalmayacak, Türkiye'de demokratik hukuk devletini yerleştirme çabasına da ağır bir darbe indirecektir. Çünkü, demokratik hukuk devletinin esaslarına göre, yöntem olarak şiddeti savunan veya şiddete başvuran partiler dışındaki partiler kapatılamaz. Türkiye'nin de üye olduğu Avrupa Konseyi'nin Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu "Siyasi partilerin kapatılması ve benzeri önlemlere ilişkin esaslar" başlıklı (Aralık 1999 tarihli) raporu şöyle diyor: 1) Sadece ve sadece şiddeti savunan veya şiddete başvuran partiler kapatılabilir. Anayasanın barışçı yoldan değişmesini savunan partiler kapatılamaz... 2) Bir parti, tek tek üyelerinin, parti yönetimince yetkilendirilmeyen davranışlarından dolayı sorumlu tutulamaz... 3) Partilere karşı kapatma gibi ağır bir yaptırıma, daha hafif yaptırımlar uygulandıktan sonra, ancak son çare olarak başvurulabilir...

DTP "yöntem olarak şiddeti savunan veya şiddete başvuran" bir parti değil. Anayasanın ve yasaların demokratik yoldan değişmesini savunuyor. DTP yöneticileri "şiddetin karşısında durduklarını, silahlı mücadelenin hiçbir şekilde çözüm olamayacağını" çok çeşitli vesilelerle ifade ettiler. Anayasa Mahkemesi, Hak - Par davasındaki tarihi kararında şöyle diyor: Siyasi partiler demokratik rejimin olmazsa olmaz ön koşuludur... Ülke sorunlarına ilişkin farklı çözüm önerileri getirmeleri, demokratik siyasi yaşamda üstlendikleri işlevin doğal sonucudur...

Bütün bunlara rağmen, mevcut anayasa ve siyasi partiler kanunu hükümleri dikkate alındığında, DTP hakkında kapatma kararı çıkması, ciddi bir olasılık olarak önümüzde duruyor. Bu koşullarda, kendisi kapatılma tehdidinden kılpayı kurtulmuş olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti siyasi partiler mevzuatını demokratik bir hukuk devletinin gerekleriyle bağdaşır hale getirmelidir ve getirebilir. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) sözcüleri "Terör ve şiddeti siyasi amaç ve araç olarak gören partiler dışında siyasi partilerin kapatılmasına" karşı olduklarını söylüyor, "siyasi partilerin kapatılarak hükmi şahsiyetlerinin cezalandırılması yerine, suç sayılan fiillerden sorumlu olduğu tespit edilenlere cezai ve siyasi yaptırım uygulanması" gerektiğini savunuyor. O halde TBMM'de gereken irade mevcut.

 
Kaynak: Zaman