Türkiye Ortadoğu’yu değiştirmeye başlarken en büyük zorluğu İran ve İsrail’den göreceğini biliyordu. Nitekim İran, Türkiye’nin bölgesel işbirliği ve entegrasyon girişimlerini hep kendisine dönük bir tehdit olarak algıladı ve engelleyen taraf oldu. Mollalara göre Ortadoğu’da ve İran içlerinde artan Türk etkisi İran’ın aleyhineydi. Engellemeler İran’ın Türkiye’ye olan ihtiyacı ve Türkiye’nin alttan almaları nedeniyle çatışma düzeyine ulaşmadı, ancak taraflar en sıcak buluşmalarda bile birbirlerini kollamak zorunda kaldı.

Arap Baharı ise gerilimi tırmandırmaya yetti. Başbakan Erdoğan’ın Mısır ve Tunus gezilerindeki laiklik vurgusu İran’da ölümcül bir ideolojik saldırı olarak algılandı. Çünkü Türkiye’nin güler yüzlü ve dünya ile uyumlu İslam yorumu karşısında İran’ın yorumu çaresiz kalıyordu. Türkiye attığı bu adımla Ortadoğu’da İran’ın etki sahasına meydan okumakla kalmıyor, aynı zamanda Tahran’daki rejimin de fikri temellerini zorluyordu. Aslında Türkiye’nin İran’ı zora sokmak gibi bir hedefi hiç olmadı. Tam tersine Türkiye, İran’a en zor anlarında risk alarak yardım da etti. BM Güvenlik Konseyi oylaması buna iyi bir örnektir. Ancak değişen dünya ve bölgesel demokratikleşme İran’ı köşeye sıkıştırmaya yetiyor.

İran, Türkiye’ye saldırır mı?

Arap Baharı’nın İran’ın bölgedeki tek müttefiki olan Suriye’ye sıçraması ve Türkiye’nin de burada çok net bir tutum alması İran açısından bardağı taşıran son damla oldu. Bu noktadan sonra Türkiye’ye karşı PKK saldırıları sıklaştı, İran’dan gelen açıklamalar daha bir limonileşti. Hatta İran Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacizade kendilerine saldırı olması halinde ilk vuracakları yer olarak Malatya’daki NATO füzelerini işaret etti. İran Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanvekili Hüseyin İbrahimi de İran silahlı güçlerinin Malatya’daki NATO füze kalkanı sistemini etkisizleştirmek için planlarının olduğunu, yapılacak herhangi bir saldırı durumunda söz konusu kalkanın “kesinlikle” hedef alınacağını söyledi.

İlginçtir bu süreçte Lübnan Hizbullah’ı da Suriye’ye açık destek vererek Suriye-İran saflarında yerini aldı. Nihai hedef şüphesiz Lübnan’dan İran’ın Pakistan sınırına kadar bir blok oluşturabilmek ve bu blokta en önemli parçayı da Irak oluşturuyor. ABD’nin Irak’tan çekildiği şu günlerde İran Bağdat’ta etkisini daha bir sert hissettiriyor. Amerika’nın çekilmesinden güç alan İran bağlantılı Şiiler Irak’ta Sünnileri tamamen yönetimden dışlamaya, ülkeyi İran’ın nüfuzu altına almaya çalışıyorlar. Şii Başbakan Nuri El Maliki Sünni liderleri ‘terörist’ ilan edecek kadar ileri gitti. Eğer Şii ağırlıklı hükümet Sünnileri dışlamaya ve İran’a daha fazla yaklaşmaya devam ederse, Irak’ta asıl iç savaş işte o zaman çıkacak ve Sünniler ayrı bir devlet için mücadele edecektir.

İran ateşle oynuyor

İlginç olan ise Irak Hükümeti’nin, İran’a sevgi öpücükleri dağıtırken, Türkiye’yi Irak’ın içişlerine karışmakla suçlaması. Hatta Irak, Türk tırlarının Irak üzerinden Arap dünyasına geçmesine dahi mani olmaya başladı. Böylece Suriye kapısından sonra Arap dünyasına açılan Irak kapısı da kapanmış oluyor.

Tabloya baktığımızda tüm bu yaşananları İran’ın Arap Baharı’na cevabı olarak değerlendirmek mümkündür. Gelişmelere ayak uyduramayan Tahran tüm bölgeyi ateşe verme pahasına tehlikeli oyunlar oynuyor. Hatta Irak’ta Şii bölgelerinde gerçekleşen bazı saldırıların dahi İran tarafından Şiileri kendi yanına çekmek için planlandığı iddia ediliyor.

İran belki kendisini savunuyor, fakat olaylar ister istemez Türkiye ile İran’ı daha bir karşı karşıya getiriyor.

Kaynak: Star