Türkiye hep reformdan geçiyor ve hiç reforme olmuyor; Erdoğan da Sarkozy yüzünden AB üyeliğine kişisel inancını yitirmiş olabilir. Fakat Türkiye öğretici bir örnek ve Batı'nın İslam'a bakışını yanlışlıyor.
Ortadoğu'daki en nüfuzlu iki ülkenin de (İran ve Türkiye) Arap olmaması uygunsuz bir gerçek. Fakat Barack Obama'nın dün İslam'la Batı arasındaki uçurumu giderme çabasında Türkiye'yi odak kılma tercihinde bir miktar umut bulunabilir. ABD'yle Müslüman dünya arasında varılabilecek bir uzlaşmanın örneği mahiyetinde Türkiye'yi öne sürmek, dış politika açısından cesur olduğu kadar, iç politika açısından riskli bir adım. Obama'nın kendisini ailesinde Müslümanlar bulunan biri olarak tanımlamasına yüklenecek sayısız sağcı var. Fakat ülkesinin İslam'la savaşta olmadığı ve asla olmayacağını söylemek için Türkiye meclisini seçmek, dünya sahnesinde giderek özgüven sergileyen bir adamı işaret ediyor.
Avrupa kapısını sürgülemiş olan Fransa cumhurbaşkanı ve Alman başbakanı topu Türkiye'ye atıyor. Obama'nın çoktan idrak ettiğini henüz görmüş değiller. Türkiye'nin en büyük serveti jeopolitik rolü ve bunu zekice kullanıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan'la Türkiye'nin acı tarihinde ilk kez
Erivan'ı ziyaret eden Türk lider oldu. Ankara Iraklı Kürtlerle ilişkisini de dönüştürmeye çalışıyor. Türkiye
Suriye'yle İsrail arasındaki dolaylı görüşmelere arabuluculuk yaptı ve Başbakan Tayyip Erdoğan İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres'e Gazze'de insanları öldürdüğünü söyleyip Davos'ta gürlediğinde, Filistin'in her yerinde Türk bayrakları açıldı.
AKP ilerici bölgeleri dinlemeli
Washington'ın çıkmazdaki İsrail-Arap barış sürecine yönelik politikasını gözden geçirdiği bir dönemde
Erdoğan'ın Hamas'ın barış masasında temsil edilmesi gerektiği mesajı ağırlık taşıyor. Bir yandan da Ankara'yla yakın bağları olan İsrail için endişe kaynağı oluyor. Obama'ya mevcut statükonun savunulur tarafı olmadığı mesajını güçlü şekilde verebilecek bir ülke varsa o da Türkiye.
Erdoğan'ın ülke içi sorunları da eksik değil. Partisi AKP son yerel seçimlerde oyların yüzde 39'unu aldı ve iki yıl önceki yüzde 47'lik oy oranını düşürdü. İstanbul'da ve kıyı kentlerindeki oy oranı yüzde 36'ydı ve bu, Erdoğan'ın ülkesinin ilerici bölgelerine kulak vermesi gerektiğine dair açık bir mesajdı. Erdoğan etnik ve dinsel özgürlükleri genişletme adımlarını tekrar başlatıyor ve yeni ve daha az otoriter bir sivil anayasa üzerinde çalışmayı vaat etti.
Bir sonraki durak İran
Türkiye hep reformdan geçiyor ve hiç reforme olmuyor; ve Erdoğan nihai AB üyeliği hedefine kişisel inancını yitirmiş olabilir, Sarkozy sağolsun. Türkiye diğer ülkelerden daha fazla bir model ülke değil. Fakat öğretici bir örnek. İslam ve modernitenin temelinden uyumsuz olduğuna dair Batılı mefhumu yanlışlıyor ve faydalı bölgesel bağlantılara sahip. Bir sonraki durak İran. (Başyazı, 7 Nisan 2009)
Kaynak: Radikal