Türban, AK Parti'yi DTP ve BBP; MHP'yi de DSP ve ÖDP ile aynı safa topladı. CHP tek başına direniyor. Gerilim tırmanıyor

Siyasi parti liderlerinin son açıklamaları ardından dün itibarıyla türban konusunda parlamentoda ilginç bir saflaşma ortaya çıktı.
Şöyle özetlenebilir:


1- Kamu hizmeti alanla veren arasında ayrım yapılamaz. Türban serbestisi inanç özgürlüğü ile ilgilidir, üniversite öğrencileriyle sınırlanamaz diyenler: AK Parti, DTP, BBP.
2- Kamu hizmeti alanla veren ayrımı işlemez. Türban üniversitede serbest olursa, hizmet verenler de yararlanır, laiklik ilkesi zedelenir diyenler, daha doğrusu tek başına diyen: CHP
3- Kamu hizmeti alan ile veren ayrılmalı.

Siyasi ve dini simge ile kamu hizmeti verilmemeli, serbesti üniversitelerle sınırlı olmalı diyenler:
MHP, ÖDP. DSP de üniversitede serbestlikten yana, ama bunun 'Anayasa değişikliği değil hoşgörüyle' yapılmasından yana.
Doğrusu, Başbakan İspanya'ya giderken, dünkü yazıda ayrıntısıyla aktardığım arka plan gelişmelerle "Velev ki" diye başlayan türban açıklamasını yapmamış olsaydı, yeni atanan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın yaklaşımı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün zaten belli tutumu ışığında türban meselesinin süreç içinde yumuşak geçişle geride kalacağı tahmini yapılıyordu. Belki ünüversitelerde gerilim artacak, bu gerilim Meclis'e yansıyacaktı, ama orada kalacak, muhtemelen bir rejim tartışmasına dönüşmeyecekti. O sınırlar içinde muhtemelen yeni anayasa tartışmalarını da anaforuna çekmeyecekti.
Oysa geldiğimiz noktada, bırakalım anayasa tartışmalarının 10'uncu ve 42'nci maddelerin önceden değiştirilerek, türban sorunundan arınmış bir ortamda yapılmasını, anayasa tartışmasının bundan böyle neredeyse tamamıyla türban sorununun gölgesinde yapılacağını söyleyebiliriz. Sivil toplum girişiminin korktuğu başına gelmiş ve Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin ihtiyacı olan anayasa değişikliğini, laikliğin söz konusu edildiği 2'nci maddenin tartışıldığı bir zemine sürüklenmesine neden olmuştur. Gerçi dünkü Meclis grup konuşmasında 'iki ileri, bir geri' taktiğinin izlerini bulmak mümkün ama, İspanya demeciyle başlayan gelişmelerin anayasa çalışmalarını geciktirmesi artık sürpriz sayılmamalı.
Tabii Başbakan'ın bu kez sonuna dek gitme kararı alıp türban konusunu gerekirse referanduma taşımayı da göze alarak ilerlemesi ihtimali ortadan kalkmış değil. DTP'den geleceği anlaşılan türban desteğiyle 367'yi bulmak mümkün olsa da, Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül'ün her halükârda konuyu referanduma götürmesini tercih edebilir. Böylelikle yüzde 47'den ders almayan toplumun geri kalanına daha büyük bir ders vermeyi, sevdiği deyimle 'herkesin yerini bilmesini' amaçlıyor da olabilir.

Siyasi ve ekonomik riskler
Başbakan Erdoğan, her fırsatta öne çıkardığı yüzde 47 söyleminin giderek bir özgüven gösterisinden çıkıp, güç kullanımının sınırlarını arayan bir baş dönmesi izlenimi verdiğini görmek zorunda. Siyasetin niyet ve gerçeklerin ötesinde, bir algılama sorunu olduğunu en iyi bilmesi gerekenlerden biri kendisidir; AK Parti'nin kuruluş ve yükselişi bir izlenim, bir algılama ürünüdür.
Ama böyle bir adım çeşitli siyasi ve ekonomik riskleri de göze almayı gerektirecektir.
Bu riskleri şöyle sıralamak mümkün:


1- İç gerginlik: Türban zaten hükümet ve Meclis Başkanı ile yargı arasında ipleri gerdi. Bu gerginliğin sivil toplum dahil yerleşik düzen aktörlerinin kutuplaşmasına yol açabileceği göz önünde tutulmalı. Nisan ayındaki gerilimi, erken seçim kartını doğru ve başarılı şekilde oynayarak atlatan ve galip çıkan Erdoğan'ın, bugün böyle bir manevra alanı yok.
2- AB ile ilişkiler: Siyasi İslam'ın Avrupa'daki yaşam tarzını değiştireceği yönünde Avrupa sağı tarafından pompalanan korkular, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini zaten zehirlerken, Erdoğan'ın açtığı tartışmanın büyümesi olumlu katkı vermeyecektir. Bu durum, belki en çok Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Türkiye karşıtı söylemine malzeme verecektir.
3- Ekonomi: Başbakan'ın 'Güç bende' yaklaşımı, şu sıralar küresel ekonomik çalkantıyı atlatmakla meşgul olan yatırımcıların belki hoşuna gitmektedir; önlerinin açılacağını düşünmektedir. Oysa bu yaklaşımın 'önceden kestirilemez' kararlara da yol açma ihtimali, uluslararası yatırımcılar tarafından şimdiden sorgulanmaya başlamıştır.

Türban tartışmasının nasıl sonuçlanacağı Türkiye ile dışarıdan ilgilenenler tarafından da yakından izleniyor ve sonucu merak ediliyor.

Kaynak: Radikal