Irak'la ilişkiler PKK ipoteğinden çıkarılmalı. Talabani'nin Ankara ziyareti yeni işbirliği kapıları açabilir

Dün bu yazı yazıldığı saatlerde dahi, Irak Cumhurbaşkanı'nın yarın Ankara'ya yapacağı ziyaret kesinleşmemişti. Bu Türkiye ile Irak arasındaki ilişkilerin PKK nedeniyle ne kadar hak etmediği ölçüde zehirlenmiş olduğunu gösteriyor. Talabani'nin gelişiyle işte en çok bu siyasi-psikolojik eşik aşılmış olacak.

Çünkü Talabani, Irak cumhurbaşkanı seçilmeden önce, Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri sıfatıyla Ankara'yı komşu kapısı yapmıştı. Yıldız'da, Turan Güneş Bulvarı'nı tırmanırken solda bir apartman dairesi dahi almıştı kendine; ikinci eviydi Türkiye.
Irak cumhurbaşkanı seçilmesi ardından en çok Ankara'ya gelmek istiyordu. Bunu Bağdat'a giden Türk heyetlerine "Irak'tan herkesi çağırdınız, bir tek bizi çağırmadınız" sitemiyle dile getirdi. Kuşkusuz Türkiye'nin son yıllarda, dün Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in NTV'de ifade ettiği gibi "Irak'ın kuzeyinde, ortasında, güneyinde her grupla teması olmasını" kastediyordu. Ama tablo ne Çiçek'in çizdiği kadar pürüzsüz, ne de Irak Kürtleri açısından tatminkârdı.
Çünkü hükümet ne kadar ilgisi olmadığını söylerse söylesin, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Talabani'nin Ankara ziyaretini PKK'ya bağlı nedenlerle veto etmesinden bu yana yaygın kanı Türkiye'nin Irak cumhurbaşkanını sırf Kürt kökenli olduğu için davet etmediği yönünde oluştu.
Üstelik, hatırlayalım, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün "Aşiret lideri görüyorduk, şimdi cumhurbaşkanı. Irak'ı tanıyorsak, değişen koşullara göre hareket edeceğiz" demesine karşın Sezer vetosunu kullanmıştı. Bu veto, Muhalefetteki CHP ve MHP'den destek bulmuştu.
Türkiye, bütün bir dış politikasını PKK ile mücadele ipoteği altına sokan tutum nedeniyle, 2005'ten bu yana Irak liderliği konusunda Özkök'ün dediği gibi "değişen koşullara göre hareket edemedi".
Çiçek'in söylediği "kuzeyle ilişkiler" açısından da durum farklı değil. Sezer'in başkanlığında bir MGK'da konuşulduğu üzere, Başbakan Tayyip Erdoğan talimatıyla gidip Kürdistan Bölgesel Yönetimi (ve KDP) lideri Mesud Barzani ile görüştü diye, MİT Müsteşarı Emre Taner topa tutulmadı mı? Oysa Irak Kürtlerinin istediği ilişki istihbarat örgütleri aracılığıyla görüşmek değil. Evet, en son Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın da haklı kuşkusunu dile getirdiği gibi PKK o bölgede KDP'nin, yani Barzani'nin desteği olmaksızın bir gün tutunamaz. Peki bu sorunu aşmanın en kısa, en düşük maliyetli ve en kansız yolu, Irak Kürt özerkliğini yoksamak, onları siyaseten muhatap almamak mı? Ankara'nın bunları konuşma ve harekete geçme zamanı geldi de geçiyor bile.
Ankara ideolojik ve psikolojik eşiklerini aşmaya çalışırken, diğer bütün ülkeler mesafe alıyor. Ankara henüz Erbil'le siyasi düzeyde konuşup konuşmamayı düşünürken, Rusya'dan Fransa'ya, Çin'den İran ve hatta Güney Kore'ye dek pek çok ülke Erbil'de konsolosluk açtı, çıkarlarını koruyor.
Türkiye'nin kara kara düşünmekle geçirdiği bu üç yıl içinde Talabani üç kere Tahran'a gitti. Sonunda İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecat, kendisini düşman sayan ABD'nin koruması ve hatta teşviki altında Bağdat'a gitmedi mi? Üstelik Bağdat'ta ABD işgaline karşı ağzına geleni söylemedi mi? Söyledi. Peki o zaman ABD bu ziyaretten neden memnun oldu? Çünkü yönetimine modern zihniyetin hâkim olduğu devletler, övgüler duymaktan çok kurdukları sistemin işlediğini görmek istiyor.
Oysa bir yandan ilişkiler gelişiyor. Geçen hafta sonu İstanbul'da yapılan 1- Türkiye, ABD, Irak ve 2- Irak'a komşu ülkeler enerji işbirliği toplantılarında ciddi mesafe alındığı bilgisi var. Türkiye-Irak ticareti, (İran'ın beş gümrük kapısına karşın) tek başına Habur kapısına rağmen yılda 3.5 milyar dolar seviyesine ulaştı. Irak petrol yasasının kabulü ardından Irak gaz ve petrolü Ceyhan'a akmaya başlarsa, bu Türkiye'nin terörle mücadele alanında da Irak ve Irak Kürtleriyle daha iyi işbirliğine yol açmaz mı?

Ama bırakalım Erbil'i daha Bağdat'ta en üst düzeyde bulunamadık. Türk bakanlar, diplomatlar, işadamları gidiyor, ama en üst düzeyde temsil, ülkeler arasındaki ilişkilerde her zaman yeni kapıları açıcı unsur olmuştur. Talabani'nin Ankara ziyareti, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Bağdat ziyaretine kapı açacaktır.

Kaynak: Radikal