Bu yılki zorluk fazla bir şey değil. Sekiz sene sonra iftar için akşam 21.00'i beklemek gerekecek. Kameri yani Ay takviminin 355 günlük olması nedeniyle, örneğin 2015 senesi Ramazan'ında bu yılkinden bir saat fazla, yani 16 saat oruçlu kalınacak...

Ortalama bir ömür süresince Müslümanlar ya bir ya iki kez denk geliyorlar yaz Ramazan'ına. Şimdilerde orucun fazla zorlaması iftar vaktinin uzamasından değil günümüzün yüksek tempolu koşuşturma ortamından kaynaklanıyor.

Geçmişin ahesteliğinde Ramazan'ın kış mevsimine denk gelmesiyle yaza kayması arasında fazla bir fark yoktu. Hatta kış aylarında oruç tutmak bazı bakımlardan daha zordu... Zira tiryakilik dışında hayatın olağan akışında daha az değişikliğe sebep oluyordu Ramazan. Erken iftar edildiği için teravih namazı da erken kılınıyor, erken yatılıyor, erken sahur yeniyor, belki biraz gecikmeyle ama genelde her zamanki saatte işlerine güçlerine koyuluyordu insanlar. Örneğin 21 Aralık günü saat 16.30 cıvarında iftar edildiğini düşünün. Ancak her şeye rağmen yani öğlenle ikindi arası kısa olsa da ikindiden sonra zaman sünüyor gibi gelir, dakikalar geçmez bilmezdi.
Yaz Ramazanlarının bundan farkı ise geceyi yaşanır kılmasındaydı. Çok geç saatte biten teravih namazları, cami içinde ve avlusunda uzun sohbetler, kahvehanelerde duraklamalar, evde bir-iki saat uykudan sonra sabah namazı vaktinde sona eren sahur ziyafetiyle noktalanırdı gece. Ve öğlene yakın vakitte ağırlaştırılmış bir tempoyla doğrulup hayata katılış. Çoğu zaman öğlen namazıyla ikindi arası camide akan zaman, kişi dükkân sahibiyse bu aralıkta açılan kepenkler, ikindiden sonra pide, enfiye, tömbeki, tütün, iftar sonrası için sigara sarma telaşı. Ve evde sofraya nezaret.
Elbette saray ve zengin konaklarının sofralarında iftar ziyafetlerini ve teravihin ardından meşki de eklemek lazım bu tabloya.
Belki de bugün en büyük eksiği, imrenilesi hatırasıdır bu. Meşk derken sadece musikiyi kastetmiyorum elbette. Musiki bu davetlerin vazgeçilmezi olsa da dönemin âlim ve üstadlarının hem-hal olduğu şiir ve sohbetin doruğuydu davetler. Yusuf Ziya Ortaç o iklimin gözde simalarından İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ı şöyle anlatıyor:
Bakırcılar'daki sarı boyalı meşhur Emin Paşa konağına davet edildim. Emin Paşa konağı, kendisince Topkapı Sarayı'ndan bile zengin bir sanat ve irfan hazinesiydi. Eşi bulunmaz nadide eserler, el yazması kitaplar, edebiyat ve musiki hayatımızın meçhullerini çözecek vesikalar, çeşm-i bülbüller, eser-i İstanbullar o hazinede toplanmıştı hep. Beni çağırdığı gece bir musiki ziyafeti varmış. Az ışıklı, çok rutubetli bir avludan geçtim. Her basamağı eski bir ses veren merdivenleri çıktım ve huzura girdim. Sedirler, koltuklar, sandalyeler davetlilerle doluydu: Şair Halil Nihat Boztepe, Prof. Mükrimin Halil, Mithat Cemal hatırımda kalanlardır. Bir de gözümün önünden gitmeyen duvarlar var: Sülüs, nesih, ta'lik levhalar ve eski tabaklarla süslü duvarlar... Gösterilen yere oturdum. Âdet böyleydi. Üstad oturacağınız yeri, rütbenize göre seçer, işaret ederdi! Hanende ve sazendeler, emeklilerle heveslilerdendi. İhtiyar seslerle toy sesler... Kendisi başında siyah takkesi, gözleri yarı süzgün, köşesine kurulur ve saz başlayınca, o da dizlerinin üstünde usul tutmaya başlardı...'

Direklerarası'nın dünyası
İstanbul'un eski kalem erbabının dilinden düşürmeyip ballandıra ballandıra anlattığı 'Direklerarası' ise zamanımız ölçüleriyle bakıldığında pek matah bir şey değildi. Günün koşullarına uydurulmuş bekâr erkeklere mahsus içkisiz gazino/tiyatro karması eğlence!
Geniş çevreye mahsus eğlence de değildi üstelik. Ancak Ramazan geldiğinde İstanbul kahvehanelerinin kendi çapında tiyatroya, Karagözhaneye dönüşmesi gibi Şehzadebaşı'nın da tiyatroları, sinemalarıyla eğlence mekânı haline geldiği söylenebilir. Düetler, kantolar, vodviller vs. İtalyanca'da şarkı söylemek manasına gelen 'cantare' kelimesinden Türkçe'ye uyarlanan kantonun gönül yakan isimlerine gelince onlar da peçesiz kadın simasına aç erkek dünyasının peri kızlarıydı. Hayli kısa boylu ve etine dolgun bir kadın olan Peruz'un bir numara olduğu, kuzeni Şamram Hanım'ın Ferah Tiyatrosu'nda sadece Ramazan ayında 60 altınlık kazancıyla ikincilik sırasını işgal ettiği âlemdir bu. Virjin, Amelya, Küçük Virjin, Rozika, Eleni, Viktorya, Mari, Luçika, Teraze diye uzar isim listesi. Amelya Hanım Küçük Virjin'in kızıydı. Ünlü tiyatrocu Naşit'in eşi olan Amelya Hanım, Adile Naşit ve Selim Naşit'in anneleriydi.
Sinemanın, radyonun, televizyonun, internetin, cep telefonunun olmadığı, sıkıntının olur olmaz her şeye öfkeyle dışa yansıdığı ve bunun ' Oruç keyfi' diye adlandırıldığı yıllardan söz ediyorum.

Çerçeve
İslam ve diğer inançlarda oruç
Oruç ya da Kur'ani ifadesiyle 'siyam' hicretin ikinci senesinde farz kılındı. Siyam-Savm Arapça'da tutmak/sakınmak manasına geliyor. Oruç kelimesinin kaynağı ise Farsça karşılığı 'Ruze'den gelme. Sözcük Türkçeye fonetik uyarlamayla oruç olarak aktarılmış. Ve oruç İslam'a mahsus bir ibadet değil. İslam öncesi dinlerde de farklı mahiyette olmakla birlikte oruç var
Aşure orucu dediğimiz ve Hz. Muhammed'in gerek cahiliye döneminde gerekse İslam dinini tebliğe başladıktan sonra tutmaya devam ettiği oruç, Hz. Musa ve kavminin Firavun'dan kurtuldukları günün anısına Allah'a şükranın ifadesi. Keza Museviler Yom Kippur olarak adlandırdıkları dini yeni sene başlangıcında bir günü, yıldız doğumundan yıldız doğumuna yani 26 saat oruçlu geçiriyorlar.
Hıristiyan inancında ise başlangıçta orucun 30 gün olarak tutulageldiği ancak zamanla önce 'yaza denk geldiğinde sıkıntı oluyor' denilerek ilkbaharda sabitlenip 40 güne çıkarıldığı, sonra bir hükümdarın hastalığı sebebiyle eksik oruç tutması üzerine 47 güne, nihayet 'yuvarlak hesap' denilerek 50 günde sabitlendiği söylenir. Ve sonraki asırlarda bunun fazla zahmetli olması dolayısıyla oruç yerine perhiz
anlayışının hâkim olduğu...
Oruç Müslümanlara 624 senesinin muhtemelen ocak ayında farz kılındı. Ancak oruç farz kılınmadan önce de Hz. Muhammed'in pek çok Kureyşli Arap gibi 'eyyam-ı biyz oruçları' denilen, Arabi ayların 13, 14, 15'inci günlerinde oruç tuttuğu, bu âdeti İslam'dan sonra da terk etmediği biliniyor. Eyyam-ı biyz Ay'ın dolunay dönemindeki beyazlığı/gecenin aydınlığını ifade ediyor. Bunların dışında hadis kaynaklarında Hz. Muhammed'in haftanın pazartesi ve perşembe günlerini oruçlu geçirdiği, Kurban Bayramı arifesinde oruç tuttuğu, Şevval ayında altı gün, Zilhicce ayının ilk on gün ve Receb ayı içinde muhtelif günlerde oruç tuttuğu bilgisi mevcut...

 

 

 

Kaynak: Radikal