Dünyanın pek çok yerinde değişim ve demokrasi rüzgârı eserken, Arapların bundan uzak kalmalarının mümkün olmadığı, geçtiğimiz günlerde Kral Abdullah tarafından ülkesi Suudi Arabistan'da hayata geçirilen son siyasi reformlarla açık bir şekilde görülmüştür.
Suudi Kral, 2004'ten itibaren ülkede gerçek anlamda bir ekonomik, sosyal ve siyasal reform gerçekleştirileceği hususundaki umudunu sık sık dile getirmiş ancak bunun için toplumsal dinamiklerin dışında kalan acele hazırlanmış bir program yerine, değişim ve dönüşüm için zamanın erken olduğu düşüncesiyle yavaş ve kararlı adımlar atmıştır. Abdullah'ın bu tutumu, her ne kadar Suudi Arabistan'da son dönemde giderek artan muhalif sesler tarafından bir yatıştırma hareketi olarak değerlendirilmiş ve yoğun eleştiri almışsa da; bu yaklaşım, her ülkenin kendine göre özel şartlara sahip olduğunu düşünen ve "her siyasi reform kendi süreci içinde olmalı" diyen bir liderin sağlam adımları olarak görülmelidir.
2005 yılında ülkenin altıncı kralı Abdullah, resmî olarak tahtı devralırken, "Çevremizdeki dünya değişirken biz hareketsiz kalmayı göze alamayız. Bu sebeple ölçülü kademeli ilerleme çerçevesinde, ki bu aynı zamanda toplumun istekleri ve İslami yasayla da aynı paraleldedir, Allah'ın izniyle biz ulusal diyaloğumuzu geliştirmeye ve derinleştirmeye, ekonomimizi serbest bırakmaya, yolsuzlukla savaşımıza, rutini sona erdirmeye, hükümetin verimliliğini artırmaya ve çalışan tüm erkek ve kadınların çabalarını toparlamaya devam edeceğiz." açıklamasında bulunarak halkın tamamının desteklediği bir değişim söylemini hayata geçireceğinin ilk sinyallerini vermiştir.
Değişim söyleminin altının doldurulması için Kral yeni projeleri hayata geçirebilecek güçlü, istekli, deneyimli ve en önemlisi şeffaf ve hesap verebilecek dinamik bir yapıya sahip olan geniş tabanlı bir kadronun şart olduğunu görmüştür. Bunun için kabinede ciddi değişikliklere giderek ülke tarihinde ilk kez bir kadını, Nura al-Fayez'i Eğitim Bakanı Yardımcısı olarak atamış, toplumsal reformlara engel olarak gördüğü radikal din adamları arasında yer alan üst düzey iki imamı ise görevden almıştır. Ülkenin yasama organı konumunda olan Şûra Konseyi'nin üye sayısını 120'den 170'e çıkararak farklı seslere kendilerini ifade etme olanağı sunan, yönetimde etkin olan Ulema Konseyi'ne daha modern bir yapı kazandıran, Yüksek Yargı Konseyi'ni hukuksal bir statüye sokan Kral Abdullah bu süreci sağlık, eğitim, adalet ve enformasyon bakanlıklarına değişimi savunan kişiler atayarak tamamlamıştır.
Somut sonuçlar için henüz erken
Pek çok uzman tarafından "küçük bir devrime şahit oluyoruz; atamaların amacı açık: Eğitim ve yargı alanında geleneksel dinî yapının etkisini azaltmak" şeklinde yorumlar yapılmıştır. 2002 yılından beri devam eden bu süreci son derece önemli hamleler takip etmiştir.
Şöyle ki:
- İlk kez bir yerel seçim gerçekleştirmiştir.
- Katı bir şeriat sisteminin uygulanmasına rağmen insan hakları konulu bir konferans düzenlemekten çekinilmemiştir.
- Değişim amacına yönelik defalarca çeşitli yerlerden uzmanlarla fikir alışverişinde bulunulmuştur.
- 2008 yılında eğitim hayatına yönelik 3 milyar doları bulan dev bir bütçe tahsis edilmiştir.
- Muhaliflerin görüşlerini de dikkate almak maksadıyla bir Diyalog Enstitüsü kurulmuştur.
Kral Abullah'ın başlatmış olduğu bu temkinli fakat kararlı reform projesi kendi içindeki başarısına rağmen başta Ürdün, Katar ve bazı Körfez ülkeleri ile yapılan mukayeselerde çok geride görülmesi nedeniyle bazı eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Kral'ın önderlik ettiği bu ağır fakat kararlı süreçte:
- Gençlerin sivil toplum kuruluşlarında ve siyaset dünyasında görev almaya teşvik edilmesi suretiyle çoğulculuğu esas alan bir yapı özendirilmiştir.
- Yargı sistemindeki tıkanıklıkları ortadan kaldırarak yargı bağımsızlığı sağlanmaya çalışılmştır.
- Devlet içinde hantallığa son verilerek aktif ve hızlı bir kurumsal yapı kurulmuştur.
- Ayrımcılığa son verilerek yeteneğin ön plana çıktığı bir bürokrasi oluşturulmaya yönelik çabalarda bulunulmuştur.
- Fikir ve ifade özgürlüğü sağlanarak basının önündeki engeller kaldırılmıştır.
- Mezhepler ve dinî akımlar arasında dinde hoşgörü pekiştirilmiştir.
- Sosyal değişim ile siyasî istikrar arasında bir denge kurarak Arabistanlı vatandaşın hem siyasette hem de gündelik yaşamında yeni bir dönem başlatılmıştır.
- ve en önemlisi Arabistan'da yıllardan beri ikinci sınıf olarak görülen, otomobil kullanmak kadar basit unsurlardan dahi uzaklaştırılan kadına yeni haklar tanınmasıyla birlikte en ciddi sınavından alnının akıyla çıkmayı başarmıştır.
Kral Abdullah'ın bu hamlelerinde, bölgede yaşanan krizler ve sorunların etkisinin büyük olduğu ve özellikle Gazze sonrasında yaşanan gelişmelerin Arap âleminde halk ve yönetimler arasındaki uçurumu daha da derinleştirmesinin beraberinde getirdiği tedirginlikten kaynaklandığı iddia edilmişse de, Kral'ın başlattığı bu yeni süreç uzun zamandan beri fırsat kolladığı göz ardı edilemez. Bu açıdan Abdullah'ın Gazze ile birlikte ortaya çıkan yeni siyasi durumdan faydalandığı kabul edilebilirse de reformların arkasındaki tek nedenin bu olduğunu kabul etmek, Suudi Arabistan'ın açmış olduğu yeni sayfaya haksızlık olacaktır.
Dünyadaki hızlı gelişmelere paralel olarak önümüzdeki yıllarda Ortadoğu'da çok ciddi değişim yaşanacağının altını çizmekten çekinmeyen Kral, bölgemizde yaşanan krizlerden acil bir şekilde ders alarak kendi durumunu gözden geçirme hassasiyetini göstermiştir.
Bütün bu sıkıntılı dönemde Kral Abdullah, Vahhabiliğin en aşırı yorumunu esas alan ve radikal dinî akımları savunan güçlerle, Prens Tallal gibi liberal esaslar çerçevesinde hızlı bir değişim isteyen muhalifler arasındaki çekişmeden hızlı bir biçimde sıyrılmayı başararak tamamen kendine özgü ve halkın taleplerini esas alan bir reform sürecini hayata geçirmeyi başarmıştır.
Kral Abdullah daha 2004 yılında, reformu durdurmak isteyenlerin ve ülkeyi içinde bulunduğu durgun ve hantal yapıdan çıkarmak için ortaya koyacağı politikaları engellemek isteyenlerin karşısında bulunacağını açıklamıştır. Dahası, Kral bu hamlesini ortaya atarken, dışarıdan bir müdahale olduğu için değil, halkın içinden gelen ve tamamen ülkenin çıkarına yönelik olarak bu politikaları hayata geçireceğini açıklamaktan da çekinmemiştir.
Kuşkusuz Arabistan'ın değişiminin tam anlamıyla gerçekleşmesi için hâlâ uzun ve meşakkatli bir yol söz konusu olup Riyad'dan kalkan reform treninin önümüzdeki günlerde hangi istasyonlara ne bırakacağı şu an için bilinmemektedir. Ancak, Kral'ın reform politikasının, siyasetten sağlık gibi kamu hizmetlerine kadar pek çok alanı temelden etkileyerek ülkeyi hak ettiği yere ve değere ulaştıracağı, Kral Abdullah'ın belirttiği gibi "ihtiyaç ve beklentilere cevap verilmediği takdirde bunun alternatiflerinin şiddet ve terör olacağı" kabul edilmesi gereken son derece önemli bir gerçekliktir.
PROF. DR. SAMİR SALHA
Kaynak: Zaman