Kızgın sıcağın altında kumları yara yara çıkageldi Evadi. Bir bebeği sırtlanmıştı. Kendisi daha 7 yaşında bir çocuktu. Belindeki tülbentten kuşağı çözüp bebeği annesi Münire’nin kollarına bıraktı. Münire gölgesine sığındığımız ağacın çaycısı. 0.3 cüneyhe kerkede (kuşburnu benzeri bir çay), hilbe (nane çayı) ve cebene (kahve) satıyor. Günlük kazancı 20 cüneyh. Her haliyle muhafazakâr. Göğsünü açıp bebeği emzirmeye başladı, hiç sakınmadan. Evadi çekip bir tabureyi yanımıza oturdu, merakla baktı biz ‘havacelere’ yani yabanilere. Gözlerinin içi parıldıyordu. Kardeşini emzirmeye getirmişti ‘uf’ demeden. Fotoğraf makinesini verdik eline, iştiyakla kareledi bizi. “Oyuncağın var mı” diye sordum, “Hayır” dedi. “Peki mutlu musun” diye üsteledim; tereddüt etmeden yanıt verdi: “Mutluyum.” Afrika’nın kördüğümü çözüldü zihnimde. Baktım o yakıcı güneşin altında, toz duman arasında bütün çocuklar mutluydu.
Çay kardeşliği
İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın (TİKA) desteği ile yürüttüğü katarakt ameliyatı projesi kapsamında yeni bir merkezin açılışı vesilesiyle Sudan’ın sancılı Darfur bölgesindeki Cenine’deyiz. Çad sınırına 25 km ötedeki Cenine, 1 milyon nüfuslu Batı Darfur eyaletinin başkenti. Senede 2-3 kez yağan yağmurun suyuna hasret kıpkızıl bir vadinin kenarına kurulmuş. Bütün Sudan kentleri gibi burada imtihan ‘su’dan. Münire bardakları küçük bir leğende yıkıyor, hiç suyu değiştirmeden. Ceninelilere göre Münire tutumlu, biz ‘havacelere’ göre ise pisti. Nitekim bütün beyaz adamlar gibi yaptık, ısmarladığımız çaylardan bir yudum almadan parasını ödedik, İHH Koordinatörü İhsan Özyürek hariç. O buralarda epey pabuç eskitmiş, onlarla hemhal olabilmiş. Münire için her damlanın hesabı yapılmalıydı; içilmeyen hatta yarım kalan çayları demliğe geri boşalttı. O demlikten içeceklerle ‘çay kardeşi’ olmuştuk böylece. Sudan laf açılmışken 2 anekdotum daha var: Cenine Araştırma Hastanesi’nde katarakt operasyonlarının yapılacağı bölümün açılışı için bir çadır kuruldu. Protokol koltuklara kuruldu. Davetsizler ve çocuklar da önümüz sıra yere oturup bizi izlemeye koyuldu. Soğuk meşrubat ikram edildi. Program bitti, yetkililer davetlilerle tokalaşırken çocuklar sehpalara üşüştü, yarım kalan bütün şişeler birkaç saniyede kayboldu. 2. anekdot İHH temsilcisi Serhat Orakçı’dan: “Darfur’da aptest almak için 0.5 litrelik pet şişeyi kesip suya daldırdım. Hemen yanıma biri oturup kollarını sıvadı. Ardından üçüncü, derken dördüncü ve beşinci kişi suya ortak oldu. Azcık suyla 5 kişi aptest aldı.” Hartum sokaklarında sebil vazifesi gören küpler, Cenine’de ise insanların yanından ayırmadığı ibrikler dikkat çekiyor. Uçağa binen yaşlı adamın elinde su dolu ibriği görünce güvenliğe takılır diye yanıma alamadığım şampuan ve sivrisinek kovucuya yandım.
Sabır en büyük azık
Derinlemesine kazılan kuyular bu coğrafyanın hayat damarı. Eşek sırtında kilometrelerce mesafeden su taşınıyor. Sırtlarınavurulmuş siyah su heybeleriyle eşekler sendeleye sendeleye meydandan geçiyor. Koro denilen eşek arabaları da küçük tanklarla bu işi görüyor. Cenine’nin meydanına çıkan daracık yollar insana zaman tünelinde yolculuk yaptırıyor. Filmin makarası yüzyıllarca geriden sarıyor. Derme çatma çardak altında şifa dağıtan ‘eczacılar’, kömürcüler, etleri sineklerin insafına bırakmış kasaplar, dericiler, patates, yerelması, fıstık, mango satan manavlar vs. Yiyecek kıt olsa da bu diyarın ‘tefaddal’ (buyur) diyeni bol. Yani ‘buyur, yemeğe ortak ol’. Hele ‘futur’ vaktiyse eğer, eşek baklasından yapılan milli yemek ful’a davet çok oluyor. Herkes ortak kaptan parmaklarını bandırarak yiyor, tabii bizi ‘hijyen kaygısı’ sarıyor. Sudanlılar sabah sadece sütlü çay içiyor. İngiliz sömürgecilerden kalma bir âdet. Saat 11’de yani futur vaktinde ‘ful’ yeniliyor. Devlet dairelerinde de herkes mola veriyor. Duruşmada yargıç ara verip mideyi ‘ful’luyor. Futurdan taviz yok. Akşam yemeği ise gece 10’dan sonra. Genelde et yeniliyor. Et en kolay bulunan besin. Nüfusun 4 katı büyükbaş hayvan var. Çölde sürüleri görmek şaşırtıyor. Türkiye kadar ekilebilir alanı var. Sudan bütün Afrika’yı besler ama ah Nil, bir değil bin Nil olsa. insanların en büyük azığı ise sabır. Sabır taşının ne denli çatlamaz olduğunu Sıbaira Havaalanı’nda gördüm. Uçaktan bavullar pikapla aheste aheste taşınıyor. Kimse şikâyetçi değil. Herkes yakıcı güneşin altında üzerlerine ‘Sabr-ı Cemil’ yazılı pikapları bekliyor.
Türkiye, Afrikalıların kör gözünü açıyor
İHH gönüllüsü sağlık teknikeri Ercan Kayrak’ın hikâyesi çarpıcı: “Hartum’da 7 yaşında bir kız çocuğunun gözlerini açtık. Doğuştan katarakttı. Anne, baba ve kardeşlerini ilk kez görüyordu ama tanımıyordu. Kimin kim olduğunu ellerine dokunarak çıkardı. Bu annem, bu babam diyordu...” Bu minik kız gibi 3 yılda 27 bin insan İHH’nin ameliyat masasında körlükten kurtuldu. Hartum’daki ameliyathane Sağlık Bakanlığı ile yapılan anlaşma gereği yerel hastaneye devredildi. Operasyonlara artık burada yetişen doktorlar devam edecek. Halihazırda İHH’nin Niyala’da bir katarakt tedavi merkezi mevcut. Cenine’de açılan yeni ameliyathanede de İHH’nin getirdiği doktorlar 3 bin ameliyat yaptıktan sonra görevi yerli doktorlara devredecek. İlk ekip Cafer Ziya Alyamaç ve Ercan Kayrak’ın yerini 10 gün sonra başka bir ekip alacak. Bu şekilde bayrak yarışı en az 9 ay sürecek. Daha şimdiden Çad’dan bile insanlar gelmeye başlamış. İHH Katarakt Projesi Koordinatörü İhsan Özyürek’e göre tüm Afrika kıtasında 50 bin katarakt tedavisi yapıldı. TİKA Sudan Koordinatörü Enver Arpa, Cenine’deki açılışta “Batı Darfur’a güvenlik nedeniyle birçok sivil toplum örgütü ulaşmakta zorluk çekiyor. Ama TİKA ve İHH çalışmalarını burada da sürdürebiliyor” vurgusu yaptı. Türkiye’nin özel bir yeri var. Özellikle okumuş kesimden “Yine mi geldiler” diyerek Osmanlı rahatsızlığını açığa vuranlar çıksa da genelde Türk deyince kapılar kolayca açılıyor. Batı Darfur Sağlık Bakanı Ebul Kasım el Emin Baraka’nın mesajı da şu: “Buraya gelmekten çekinmeyin. Burası Türkiyeliler için emin bir yer. Sudan sizinle birlikte istikrara kavuşacak.”
Değneği bol köyler
Sudan Sağlık Bakanlığı Körlükle Mücadele Birimi Başkanı Kemal Haşim’e göre ülkede 500 bin görme sorunu olan insan var. Bunların yüzde 60’ı katarakt. Hastalığın en büyük müsebbibi dik açılı güneş ışınları ve toz. İHH gibi Kızılay ve Kimse Yok Mu Derneği de bu konuda seferber. Türkler dışında Suudi Arabistan ile Carter Center da çalışıyor. Certer Center özellikle trahom ve nehir körlüğü ile mücadele ediyor. Nil’i besleyen nehir kenarlarındaki bazı köylerde halkın yüzde 20’si kör. Nehrin hızlı aktığı yerlerde sivrisineklerin taşıdığı parazitler insanı körleştiriyor. 10 yılda dağıtılan ilaçlarla bu konuda kayda değer bir mücadele verilmiş. İlaçlar 15 yıl boyunca hastalığı önlüyor. Hartum’da İHH ekibini kabul eden Türkiye’nin Hartum Büyükelçisi Ertuğrul Kök de bu denli büyük bir göz sorunu olan Sudan’da yapılan çalışmaları takdir ettiklerini söylüyor.
Kaynak: Radikal