Türkiye kışkırtıcı iç gündem ve Arap Baharı hengâmesiyle iştigal ededursun NATO kalkanına bağlı radar Malatya'nın Kürecik köyüne kuruldu. Buna karşı birkaç cılız ses de boğuldu. Test edilen sistem yeni yıla operasyona hazır halde girecek. Sistemin uzun vadede kimlere odaklanacağı tartışılır ama yakın projeksiyonda hedef net: Hükümet kabul etmese de radar İran'a karşı 'muhtemel bir savaş' için yürütülen hazırlıkların parçası. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy "Biz kediye kedi deriz, bugünün tehdidi İran'dır" derken gayet açık sözlüydü. Malum Başbakan Tayyip Erdoğan da "Biz de kediye kedi deriz ama böyle bir hedef konmadı" yanıtını vermişti. Ne var ki 8 Aralık'ta Brüksel'deki NATO zirvesinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da kediye 'kedi' dedi: "Kalkan Rusya'ya yönelik değil. Açıkçası bu İran'la ilgili." Bu sözler uzun vadeye odaklanıp "Sözler uçar, askeri teknik kalır, yazılı garanti isteriz" diye tutturan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'a yanıttı.
Rusya neden alarmda?
Rusya'nın kalkanı kendisine tehdit olarak algılayıp Kaliningrad'daki füze rampalarını Avrupa başkentlerine çevirmesi Soğuk Savaş artığı bir histeri olarak yorumlandı. Ama Rus stratejik aklının çizdiği çerçeve, bunun basit bir tepkisellik olmadığını gösteriyor. Bu yüzden Türkiye'nin nasıl bir trene bindirildiğini anlamak için Rusya cenahına bakmak zihin açıcı olabilir. Nezavisimaya Gazeta'ya göre Kremlin, İran'ın nükleer tesislerine yönelik eli kulağında olan Amerikan destekli İsrail saldırısından haberdar edildi. "Yakın bir gelecekte herhangi bir günde ani bir saldırı olacak. İran karşılık verecek ve savaş yayılacak. İran işgal edilirse Rusya, sessiz kalamaz, askeri yardımda bulunur." Peki, bu öngörüye Rusya'nın yanıtı ne oldu? İşte alınan tedbirler:
* Ermenistan'daki 102. askeri üs ekim-kasım itibariyle tamamen modernize edildi.
* Erivan yakınındaki askeri birimler Türkiye sınırına yakın Gümrü'ye transfer edildi.
* 1 Aralık'ta Abhazya ve Güney Osetya'daki askeri üsler alarma geçirildi.
* Karadeniz Filosu'ndaki gemiler Gürcistan sınırına yakın yerlere konuşlandırıldı.
* Dağıstan'ın Hazar kıyısındaki İzberbaş'ta Bal-E füze sistemiyle donatılmış güdümlü füze taburuna savaşa hazır olmaları emri verildi.
* Hazar Filosu'ndaki güdümlü füze gemileri Astrahan'dan Mahaçkale ve Kaspiysk bölgesine sevk edildi. Savaş gemisi 'Volgodonsk' ve füze gemisi 'Dağıstan', filonun amiral gemisi 'Tataristan'a katıldı.
* Krasnodar'a İskender-E füzeleri yerleştirildi. (Menzilinde Malatya da var.)
* Bir de Suriye'ye karış müdahaleye gözdağı olarak da yorumlanan Kuznetsov'un seyir defteri var. Kuzey Filosu'ndaki uçak gemisi Kuznetsov'in Tartus'a hareketi hem Suriye'ye destek hem de ABD'nin İran'a karşı olası savaşında farklı bir yerden pozisyon almak anlamına geliyor.
Kuzey de ısınabilir
İran'daki yangın Türkiye'yi kuzeyden de yakabilir. Ruslar Azerbaycan'ın ortalığın ısınmasından istifade ederek Karabağ'ı geri almak için askeri hamle yapabileceğini hesaba katıyor. Rusların Karabağ'da ne yapacağı meçhul ama Ermenistan vurulursa iş değişir. Çünkü Rusya, Gümrü Üssü'nün sözleşmesini uzattırırken Ermenistan'ı koruma sözü verdi. ABD-İran savaşında Rusya, Ermenistan'daki askeri varlığının kadük kalmasından da korkuyor. Bunun nedeni Gürcistan'ın Ermenistan'a askeri sevkıyata izin veren anlaşmayı sonlandırmış olması. Ama Ruslar gelişmelere göre Gürcü ambargosunu çiğnemeyi de göze alabilir. Moskova bu karmaşada Azerbaycan'daki Gebele radarını da garantilemeye çalışıyor. Üssün sözleşmesi 2012'de bitiyor. Bakü kirayı yıllık 7 milyon dolardan 100 milyona çıkarmak isterken bir yandan da bunu Karabağ'da kendi lehinde bir çözüm için pazarlık konusu yapıyor. Gebele, ABD'nin niyetleri açısından turnusol kâğıdıydı. 2007'de Bush yönetimi radarı Polonya ve Çekya'ya kurmak istediğinde Rusya "İhtiyacınız radarsa gelin Gebele'yi birlikte kullanalım" demişti. Amerikalılar 'teknik' bahanelerle yanaşmadı. Gebele'de ortaklık, Amerikan müdahaleciliğini frenleyebilecek bir açılımdı. Gebele, Hint Okyanusu'na kadar 6 bin kilometrelik alanda bütün Ortadoğu ve Afrika'yı dikizleyebiliyor. Mesele 'haydut' devletlerden gelecek füze tehditleriyse Gebele bu işi için yeterli. Ama niyet farklı. Zihinleri ayarlama enstitüsü ha bire, 'İran, NATO ülkelerini tehdit ediyor' hissi yaratıyor.
Hükümetin hesabı
Türkiye bu algıya karşıymış gibi yapsa da Clinton'a "Hayır, hedef İran değil" diyemedi. Daha endişe verici olan şu: Diplomatik çevrelerde "Devletler arasında ebedi dostluk ve düşmanlık olmaz" sözü Türkiye'nin 300 yıldır barış içinde yaşadığı İran için döndürülmeye başladı. İster istemez gidişat nereye diye sormak gerekiyor. Belki radar hükümet açısından iyi bir manevraydı. Ankara radarı kabul ederek eksen kayması tartışmalarının önünü aldı, İsrail'le bozuşmaktan kaynaklanan baskılardan kurtuldu ve ABD ile stratejik ortaklık etrafında oluşan bulutları dağıttı. Anlaşılan Washington'da radara biçilen kıymet çok büyük. Artık arka kanallarda diplomatik suflörün "Bakın İsrail'e kalkan oluyoruz, kendimizi feda ediyoruz" dediğini duyar gibiyiz. Peki, kalkanın Türkiye'nin bölgesel güç olma hesaplarını bozan bir etkisi yok mu? Sonuçta Türkiye, Soğuk Savaş'ta NATO'nun biçtiği rolün 'update' edilmiş halini üstlenip ona göre tepkiler geliştiriyor. İran'la kalkan gerilimi, müdahil olduğumuz Suriye'deki isyan ve taraf tuttuğumuz Irak'taki Şii-Sünni hesaplaşması derken Türkiye, bütün komşularını düşman saydığı günlere dönüyor. Komşulukta hazan mevsimi yaşanıyor.
Kaynak: Radikal