ABD'nin 'savaş çarı' General Lute, Bush'a acilen şöyle bir not yazmalı: 'İran'ı bizzat biz güçlendirdik. Tahran ve Hamas'la diyaloğa yanaşmazsanız Irak, Lübnan, Gazze ve Afganistan'da çok uzun bir süre daha savaşacağız'
Başkan Bush geçen hafta, Irak ve Afganistan'da yaptığımız her şeyi denetlemesi için General Douglas Lute'u 'savaş çarlığı'na atadı. Peki bu işi bugüne kadar kim yapıyordu? Yanıt, şaşırtıcı biçimde, hiç kimse. Açıldıktan beş yıl sonra, hatta müşterilerinin çoğunu kaybettikten sonra bir şefi işe almanın iyi olabileceğine karar vermiş bir restoran gibiyiz.
Hiç olmamasındansa geç olması daha iyi tabii. Lute'ın zeki ve güçlü
biri olduğu söyleniyor. Ne güzel. Umarım başkana yazacağı ilk bilgi notu şöyle başlar:
Sayın başkan, bölgeye şöyle bir bakarsanız, tecrid etmeye çalıştığımız
herkes, yani İran, Hamas, Hizbullah, Iraklı direnişçiler ve Taliban, bugün iki yıl öncekine göre daha güçlü. İşe Ortadoğu'daki jeopolitik durumu temelden değiştirdiğimiz gerçeğiyle yüzleşmekle başlayarak stratejimizi yeniden değerlendirmeliyiz.
İran'ın etrafındaki güçlü duvarları Taliban ve Saddam Hüseyin'i devirerek yıktık. Sonuç olarak bugün karşımızda, Farsçanın konuşulduğu Batı Afganistan'da ve Irak'taki ekonomik, kültürel ve jeopolitik etkisini bizim yaptıklarımızdan yararlanarak genişleten, cesaretlenmiş ve dirilmiş bir İran var.
İran'ın yardımlarını unuttunuz
Saddam'ın yokluğunda, hiçbir Arap ülkesi İran'ı dengeleyecek kadar güçlü değil.
Hepsi de ya çok zayıf ya da çok işlevsiz. Bu da karşımızda iki seçeneğin bulunduğu anlamına geliyor. İran'ı dengeleyen bölgesel güç biz olabiliriz; ki bu, bölgede sonsuza dek binlerce asker bulundurmayı gerektirir. Veya Irak ve Afganistan'a istikrar getirmek yönündeki ortak çıkara odaklanarak, Tahran'la üst düzey diyaloğa girmeliyiz. Sayın Başkan, bir seçim yapmak durumundasınız: Siz Irak ve Afganistan'daki savaşlarımızın ve enerji konusundaki açgözlülüğümüzün İran'ı güçlendirdiği gerçeğiyle yüzleşmezseniz, ben işimi yapamam.
İran'la savaş kaçınılmaz değil. Size İranlılarla Afganistan'da ne kadar iyi çalıştığımızı hatırlatmama izin verin. Hatırlayacağınız
gibi, Kâbil'deki elçilerimiz arasında düzenli olarak yararlı diyalog kurulmuştu.
İranlılar bize Kuzey İttifakı'nın kurulmasında yardım etmişti. Sonrasında, Herat'taki en sevdikleri savaş ağası olan İsmail Han'a verdikleri mali desteği, Amerikan yanlısı Afgan hükümeti orada etkisini artırabilsin diye kesmişlerdi. 2002 başında onlara Meşad'daki bir Kaide grubunun üyelerinin isimlerini verdiğimizde, bu kişileri yakalayıp Afganistan'a giden bir uçağa koymuşlardı. İşler kötüleşene kadar bundan daha fazlasını da yaptılar.
İlişkilerdeki kırılmadan kimin sorumlu olduğunu bilmiyorum; İranlılar bize
bu kadar yardım etmelerinden sonra sizin onları 'şer ekseni'ne yerleştirmenize işaret ediyorlar. Biz de onların Suudi Arabistan'da 2003'te gerçekleşen bombalamalarla ilişkisinden dem vurabiliriz. Fakat son birkaç yıldır onlarla Soğuk Savaş yaşıyoruz ve bugün onların uzantıları, bizim Lübnan, Gazze ve Irak'taki uzantılarımızı yeniyor.
'Şii Dirilişi' adlı kitabın yazarı Veli Nasr şöyle diyor: "Ortadoğu'da istikrar, artık ABD-İran ilişkileriyle ilgili ve Kahire-Riyad-Amman ekseninin bizim için bölgeyi yönettiği eski günlere dönebileceğimizi düşünmek bir fantezi." İran kendi çıkarları korunmazsa ve Irak'ta Şii-Kürt çoğunluğa dayanan yeni güç dengesi tanınmazsa istikrarlı bir Irak'ın yaratılmasına izin vermeyecek.
Sünni iktidarı Irak'a geri gelemez
Evet, Suudiler çıldıracak ama bir de onların neler yaptığına bakın: Gizli çevrelerde bize Irak'ı terk edemeyeceğimizi söylüyorlar, sonra kralları 'yasadışı' olduğu gerekçesiyle işgalimizi ulu orta kınıyor. Tabii ki Suudileri korumalıyız. Fakat onlar ve Irak'taki Sünni müttefikleri yeni gerçekliği kabul etmeli ve Şiilere daha aşağı seviyedeki insanlarmış
gibi davranmayı bırakmalı. Ancak bundan sonra en iyi anlaşmaya varabiliriz. Bunu yapmazlarsa da tek başlarına kalırlar. Askerlerimiz, Irak'ta Sünni azınlığın yönetimini yeniden tesis etmek için ölmeyecek.
Ayrıca, Hamas'la diyalog kurmalıyız; örgütü kucaklamak için değil, İsrail'le ilişki kurması yolunda doğal bir yol haritası hazırlamak amacıyla. Columbia Üniversitesi'nin Filistin uzmanı Raşid Halidi'nin dediği gibi, "Filistin Yönetimi'nin yok olmasına izin verirsek ve bizim desteklediğimiz demokratik bir seçimi kazanmış olmasına rağmen Hamas'ı tecrid edersek, bugün Gazze sokaklarında gördüğünüz, hiçbir otoriteyi kaale almayan 'sert çocuklar'la, yani çetelerle karşı karşıya kalacağız."
İran ve Hamas'ı tecrid etmenin işe yaradığını düşünseydim bu siyaseti sürdürürdüm.
Fakat bu açıkça işe yaramıyor. O yüzden ya onları yanımıza çekmenin bir yolunu buluruz, ya da onlarla ve sert çocuklarla, Irak, Lübnan, Gazze ve Afganistan'da çok çok uzun bir süre daha savaşırız.