Sadr (eskiden Saddam) Şehri: Bu şehir; Irak geleceğinin büyük bir bölümünün şimdiden oynandığı 24 km karelik büyük bir tiyatro, ABD başkanı George W Bush'un operasyonunda hayati bir unsur, Pentagon generallerinin hakimiyetini ele geçirme hayalleri kurduğu bir yer, dünyadaki en geniş ve muhtemelen en fazla dile düşmüş varoş bölgesidir.

Sadr Şehri aynı zamanda, 21. yy.lın savaşına doğru giden Gazze ve Batı Yaka ile birlikte yüksek teknolojiye sahip batıyı, hiçbir şeye sahip olmayan varoş yerleşimli üçüncü dünyaya karşı konumlandırmaktadır. Eğer Bush yönetimi Irak’ta gönülleri ve zihinleri kazanma planına sahip olsaydı, Sadr şehri en zor çabayı gerektiren yer olurdu. Realite düşünülenden farklı şeyler söylüyor.

 

Sadr Şehri; Kuzey Afrika ve Pakistan’daki varoş mahallere benzemeyip toz duman içinde zayıf tarihi binaların bulunduğu Doğu Bağdat’taki büyük bir merkezdir. Gouarder Bulvarı gibi ana caddeler partilerin değil Irak bayraklarıyla süslenmiştir. Birkaç siyah bayrak Hz. Peygamber’in torunlarının evini izhar ediyor.

Rahmetli Ayetullah Muhammed Bakı
r es-Sadr’ın—Saddam Hüseyin’in kiralık katilleri tarafından öldürülen—fotoğrafları cep telefonları ile ilgili reklam bilbordlarını bile doldurmuş durumdadır. Mukteda el-Sadr’ın ofisi; ana kavşağa yakın mütevazı bir binadır—Ocak ayında 250 kişinin öldüğü ve 400’den fazla kişinin yaralandığı korkunç bombalama olayının yaşandığı Pazar caddesine fazla uzak değil. Irak’ta sıradan bir görüntü olarak yaya kaldırımlarında matem çadırları bolluğu var. Belli bazı günlerde Bağdat’taki katliamda ölen mahalleli sayısı düzineleri buluyor.

Yük arabaları
ve pikaplar tabut taşıyıp duruyorlar (Bağdat’ın diğer bölgelerinde özellikle de sabahları pikaplar ceset veya kopmuş kol ve bacak taşıyorlar) tercih edilen radyo istasyonu Barış 106 FM. Tamamen kapalı kadınların yanındaki çocuklar Arjantin takımının formaları içinde caddelerde oynuyorlar (örtüsüz bir kadın görme ihtimali nerdeyse yok). Karaborsada—plastik bidonların içinde kaldırımlarda çocuklar tarafından satılan— benzin çok pahalı: bir litresi 80 Amerikan senti. Caddelerde tahrip olmuş araç bolluğu var; yerel otobüsler hareketli kadavralar gibi görünüyorlar.

İnsanlar her altı
saatte bir saat elektriğe ulaşabiliyorlar; bazen iki üç gün hiç elektrik olmuyor. Nüfusun çoğu büyük jeneratör almaya güç yetiremiyor (bir amperin bedeli 9,000 dinar yani 8 doları). Çözüm; teki 200 dolara satılan Kore yapımı portatif ucuz yakıtlı jeneratörlerdir. Telefon sevisi yok; hemen hemen herkes bir cep telefonu bu
lunduruyor.

Hüseyin el-Muteri; Bağ
dat nüfusunun yarısından fazla olan üç milyon insanın selametinde sorumlu adam olarak Sadr Şehri Belediyesi’nin genel yöneticisidir. Her gün akşam namazından sonra insan yığını onun mütevazı evine yardım veya iş için geliyorlar (“insanlarla sürekli bağlantılıyım”).


Irak’ta işsizlik genelde %60 civarlarında hesaplanıyor. Hüseyin herhangi bir veriye sahip değil fakat Sadr Şehri’nde bu oran daha da yüksek olabilir (“üniversite mezunları
nın bile bir işi yok”). Hüseyin “ben şanslıydım, mezun oldum, bir eve sahip olma şansım oldu” beyanında bulunuyor. Her evde on bir kişinin varlığı—genellikle aynı odada yatan—Sadr Şehri’nin her yerinde bir gerçektir.


Sadr
Şehri dev bir yurttur. Hüseyin “eğer Sadr Şehri’nden insanlar çalışmaya gitmezse Bağdat hayalet bir şehre dönüşürdü” diyor. “Sadr Şehri Bağdat ve Irak için bir istikrar sembolü oldu. Bağdat’taki tüccarların çoğu Sadr Şehri’ndendir” diye eklemede bulunuyor. Toplumsal yaşam gerçekten istikrarlı; burası huzurlu ve ahenkli bir yurt. Hüseyin buraya meskun insanları “saf, her şeyi kabul eden, büyük bir fedakarlık duygusuna sahip insanlar” olarak tarif ediyor. Burada meskun olanlar Sadr Şehri’nde kendilerini güvende hissettiklerini, dışarıda asla bu duyguda olamadıklarını kabul ediyorlar. Şikayetçi olma huyları yok; yaygın deyim; sonunda her şey düzelecek anlamı yüklenen salli ala nebi (“salat peygamberin üzerine olsun”) deyimidir.

Son otuz yı
ldır Sadr Şehri’nde yaşayan Şii Güney Irak bölgesinde bulunan Amare şehrinden olan Hüseyin Mahaidel örneğini ele alalım. Eskiden bir inşaat işçisiydi fakat sırtındaki bir sinir probleminden dolayı 12 yıldır özürlü. Bütün iyi Iraklı doktorlar ülkeyi terk etti dolayısıyla bir ameliyat girişimi başarısız olabilir.


Dokuz ki
şilik ailesini geçindirmek için herhangi bir geliri yok. Sadr Şehri’nde düşük bir miktar olan ayda 100 dolarlık bir yardım Mukteda’nın ofisi tarafından ödeniyor. Mahallede bir evin ortalama aylık kirası 750 dolardır.  

Maheidel ailesi; iç karartan bir fakirliğ
in içinde yaşıyorlar ve küçücük bir oda da yatıyorlar. Fakat evin reisi şikayetçi değil. O çocuklarıyla ilgili “benim gibi işçi olmayacaklar” ümidini taşıyor. Gününü babasına gözcülük etmekle geçiren altı yaşındaki talihsiz kızı dışında hepsi okulda (Maheidel koltuk değnekleriyle yürüyor). Kızın gözlerindeki sınırsız üzüntü insanı derinden sarsıyor. Sadr şehrinde yumuşak gülümseyişler var—fakat bu yabancılara gösterdikleri tepkidir. Üzüntüdeki tevekkül çoğu ergendeki duygu gibi görünüyor.


Maheidel Mukteda’nı
n “iyi bir lider” olduğuna inanıyor. “Amerikalılar gece evlerimize geliyorlar, evlerimizi aramıyorlar fakat saldırmaya hazırlar” diyor. Bulunduğu bölgenin güvenliğini; Mukteda’nın Mehdi Ordusu değil kabile muhafızları sağlıyor. Bölgedeki herkes Sadr Şehri’nin Irak’taki en huzurlu yer olduğu konusunda hemfikir. Büyük kavga başka bir hikayedir—bu kavga Mehdi Ordusu ile Amerikalılar, Sünni gerillalar veya Irak’taki el-Kaide arasındaki kavgadır.

'Her Şeyimiz Eksik'

Hüseyin, başbakan Maliki’nin hükümetiyle iyi geçinmek için biraz zorlanır bir tarzda: "problem; parlamentonun ihtiyaçlarımıza göre Sadr Şehri için pay ayırmamasıdır" diyor. Hüseyin, güvenli bir mahalle olarak ünlenmesinden dolayı Irak’ın diğer bölgelerinden insanların buraya göç ettiğini söylüyor.

Her bölgede iki okul var. Cübbesi içinde çok zarif olan Şeyh Ali Hasan Sadr Şehri’nin bir bölgesinin sorumlusu. Mahallede 100’den fazla okulun olduğunu söylüyor fakat Hüseyin’inde dediği gibi “uygun mekanların kaldırabileceğinden fazla öğrenci var” diyor.

Bir üniversite inşa etme planları var. Belediyenin 300 hektarlık alanı var; onlar aynı zamanda bir tıp merkezi ve bir park inşa etmeyi de istiyorlar. Fakat desteğe ihtiyaçları var ve Maliki hükümetinden hiç destek gelmiyor.

Hüseyin ve Hasan’a göre Sadr Şehri’nde yeterince sağlık hizmeti de yok. 3 milyon insanın sağlığıyla ilgilenmeleri için sadece iki genel hastane (bunlardan biri çocuklar için), bir tane kadın hastahanesi ve birkaç klinik var.  “Doktorlarımız bir araya geldiler ve bazı inisiyatifler başlattılar. Fakat her şeyimiz eksik. Özellikle de bu hükümet döneminde bu böyle oldu çünkü istikrarlı değiller.”

Hüseyin “Saddam’ın düşüşünden sonra pek çok iyi beklenti vardı. Fakat Amerikalılar buraya mimar ve mühendis getirmediler. Onlar istediklerini yapma hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar” diyerek geçmişi anımsayıp bu günün şartlarını dile getiriyor. Hüseyin, Mukteda’nın çağrısı üzerine Kufe’den Necef’e yürüyen milyonlarca insana göndermede bulunarak: “Eğer Amerikalılar en ufak bir hassasiyete sahip olsalardı Irak’ı terk etmiş olurlardı” diyor.

Hüseyin ve Hasan Amerikalıların genellikle “her zaman helikopterlerin gözetiminde gece bazen de gündüz geldiklerini” teyit ediyorlar. Onlar “bazen evleri bombalıyorlar, bazen insanları tutukluyorlar, bazen füze fırlatıyorlar.” Üç ay önce “Sadr Şehri’ni kuşattılar. Bir süre kuşatmaya devam ettiler, birkaç saat kadar sürdü kuşatma.” Hüseyin; çelik gibi duruyor: “Burası tehlikeli bir yer değil. İstediğiniz yeri gezebilirsiniz burada. Burada Sünniler bile yaşıyor. Finans müdürümüz Edhamiye de yaşıyor, buraya çalışmaya geliyor. Bir çok bayan yetkili de. Başka yerlerde bu mümkün olmazdı.”

Mukteda’nın kendisi epey süredir Sadr Şehri’nde bulunuyor. Bölgenin her sakini “o bizim gönüllerimizde” anlamına gelecek şeyler söylüyorlar. Hüseyin “önce Iraklıyım fakat aynı zamanda Sadristim. Mukteda her zaman bizimledir. Biz onun fısıltılarını bile dinliyoruz. O ülkemizde orkestrası başka şeyler çalan tek müzisyendir. O sadece Irak’ın bütünlüğünü isteyenlerin lideridir” şeklinde beyanatta bulunuyor.

Mukteda’nın, Bush’u “milli ve İslami olmayan politik ve mezhepçi bölünmenin duvarlarını” inşa etmekle suçladığı son konuşması; Sadr Şehri’nde çok güçlü bir ses getirdi. Pentagon, Sadr Şehri’ni duvarla kuşatmaya kalkışırsa nerdeyse 3 milyon insanın hepsinin sürekli silaha sarılacağı duygusu var bölgede. Mukteda’nın Bağdat’ta beton blokları taşıyan kamyonlara saldırma emri verdiği söylentileri var. Fakat Sadr Şehri’nde hiç kimse bunu teyit etmiyor.

Soykırım Yoluyla Zafer

Yüksek eğitimli şehirli laik Şiiler bile—ve bazı laik Sünniler de—Mehdi Ordusu’nun en azından Sünni Arap direnişinin aşırılıkları ve bazen de ürkütücü metotları için dengeleyici bir unsur olduğunu kabul ediyorlar.

Hüseyin, Mehdi Ordusu’nu bir hakimiyet meselesi olarak görüyor ve “hem insanlara yardım eden hem de onların pratik problemlerini çözmeye çalışanlar” olarak Mehdi Ordusu’nun sosyal rolünü vurguluyor.

Doğal olarak kendi doğal çevrelerinde Sadr Şehri’nin meskunları Mehdi Ordusu’nun diğer karanlık yönlerini önemsememek için yapabildikleri her şeyi yapıyorlar: mezhepçi katliamlar, “öfkenin zirvesinde silahlı ve tehlikeli bir çete” unsuru olma durumu Mehdi Ordusu için karanlık taraflardır. Öte yandan Sadr Şehri sürekli bomba yüklü korkunç araba ve kamyonlar tarafından saldırıya uğrama korkusu içinde yaşayacaktır. Ve tabi ki bir de Amrika var.


Pentagon şimdi Sadr Şehri’nde, Mehdi Ordusu tarafından ABD’ye karşı kullanılan İran yapımı EFP (delici özelliği yüksek patlayıcı) bombalarıyla yüklü “gizli hücreler” ile ilgili kasvetli hikayeler örüyor. Bölge sakinleri kızgınca bunu reddediyorlar: Amerikalıların başka bir yere değil sadece mahalleye saldırdıklarını ve kendilerinin “İranlılarla” bir işlerinin olmadığını söylüyorlar. Mehdi ordusu bu bombaları karaborsadan elde etmiş olabilir fakat bu onların Tahran tarafından silahlandırıldığı anlamına gelmemektedir.

Temel sorun şii-şii şiddetidir. Irak’ta Yüksek İslami Devrim Konseyi’nin silahlı kanadı olan Bedir Tugayları şimdi Sadr Şehri’nin içinde Mehdi Ordusu’yla çatışma halindedir. Bu durum; iki büyük ailenin arasındaki rekabeti, politik hegemonya için—el-Sadr ve YİDK’nin lideri el-Hekim arasında—kavga düzeyine indirmektedir. Kavga korkunç sonuçları ile birlikte büyüyebilir. Mukteda’nın mesele ile ilgili Mehdi Ordusu’na verdiği emirler; olayları soğutmaya yöneliktir.

Amerika’ya gelince ABD’nin, Bağdat nüfusunun yarısından daha fazla insan arasından birilerinin gönlünü ve zihnini fethedeceği hiçbir yol yoktur. Pentagon çok korkulan “Sadr Şehri savaşı”na girişmeye karar verirse “görev tamamlandı” sloganı atmanın bir tek yolu var o da: toplu bir katliamdır.

 

Bu makale Asia Times'tan Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.