Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın başlattığı "dinler arası diyalog" çalışmasının gerisinde Batı'dan gelen bir takım talepler var mı? Bundan önceki iki yazımda Kralın inisiyatif kullandığını yazmıştım, çünkü Kral Abdullah, hem Suudilerin ve İslam'ın imajını düzeltmek hem de bölgesel konumunu takviye etmek istemektedir. Bu bize bütün dünyada süren diyalog çalışmalarının hiç de dış yüzüyle göründüğünden ibaret olmadığını, siyasetle şu veya bu düzeyde ilişkili olduğunu göstermektedir.

Bu durumda Katolik Kilisesi'nin başına yeni geçen Papa 16. Benedickt'in Kral Abdullah'ı niçin Ekim-2007'de kabul ettiğini ve aslında hiç hazzetmediği diyalog çalışmalarına destek veriyormuş gibi göründüğünü anlamamız lazım.

İslam, Kur'an ve Hz. Peygamber (s.a.) konusunda papadan farklı düşüncelere sahip olmadığını bildiğimiz Kardinal Jean Louis Tauran'ın  açıkladığı bazı "ilginç düşünceleri"ne bize bir ipucu verebilir: "Kuran'ı Allah'ın birebir kelamı olduğuna inanmaları ve bunu tartışmaya açmaktan kaçınmaları nedeniyle Müslümanlarla gerçek anlamda bir diyalog mümkün değildir!"

Bu sözlerin Hıristiyan teolojisi açısından tabii ki bir anlamı vardır. Teolojinin üzerine bina edildiği temellerden biri vahyin sadece ve sadece İsa'nın bedeniyle sınırlı olması, dolayısıyla Hz. Muhammed (s.a.)'in hiçbir şekilde vahy alan peygamber kabul edilmemesi inancıdır. Durum böyle olunca Katolik Kilisesi'nin İslamiyet'i "bir din" değil, diğer inançlardan herhangi bir inanç olarak kabul ettiği anlaşılıyor. Buna rağmen Kilise, Kral Abdullah'ın diyalog çalışmalarına 'destek' veriyorsa, bu desteğin bir bedeli olması normaldir. Bunun ne olduğunu anlamak için yine Kardinal'in açıklamalarına müracaat etmemiz gerekir.

Kardinel Tauran 30 Kasım 2007 tarihinde İtalyan "Efniri" gazetesine yaptığı açıklamada şöyle demişti: " Müslümanların artık hiçbir kimseyi bir dinin gereklerini yerine getirmeye zorlamama veya bundan mahrum bırakmama ve bir taraf için mübah olan şeyin karşı taraf için de mübah olacağı ilkelerini keşfetmeleri gerekmektedir. Bu ilkeden hareketle nasıl ki Müslümanların Roma'da büyük ve güzel bir Camileri var ise, Hıristiyanların da Riyad'da böyle bir kiliseye sahip olmaları normal ve hatta zaruri sayılmalıdır!"  Kardinal Tauran günlük Fransız Katolik gazetesi "La Karva" ya yaptığı açıklamalarda da şöyle diyordu: " 138 Müslüman din adamının çağrısı ile yapılacak bu diyalog toplantısında, İslam Dünyasında kilise yapımına yönelik kısıtlamaların da gündeme getirilmesi gerekir Ancak Müslümanların Kuran'ı harfi harfine Allah tarafından yazdırıldığına dair dogmaları nedeniyle onlarla dinin yapısı üzerine derin bir diyalog yürütmek imkânsız gibidir. Şu gerçeği de göz ardı edemeyiz. Müslümanlar bizim ülkelerimizde diledikleri gibi camii ve mescitler inşa ederken, birçok İslam ülkesinde kilise yapımının önüne türlü engeller çıkarılmakta veya yasaklar getirilmektedir!"

Bu konuda Aynu'ş Şems Üniversitesi Fransız Uygarlığı Öğretim Üyesi Dr. Zeyneb Abdulaziz şöyle demektedir: "Söz konusu diyaloga başkanlık edecek olan Kardinal Touran, mescide karşı kilise yaklaşımının Müslüman çoğunluğa sahip ülkeler ile yapılacak diplomatik görüşmeler ve bu ülkelerdeki Vatikan büyükelçiliklerinin çabalarıyla etkin bir şekilde gerçekleşebileceğine işaret etmektedir. Müslümanlarla diyalog ile Papalığın gerçekleştirilmek istediği asıl büyük maksat, Katolik Kilisesinin aydınlanma çağının baskıları ile sonuna kadar yürümek zorunda kaldığı yola İslam'ı da çekmektir. Bir diğer amaç da, Papa'nın 'Allah ve insan sevgisi' olarak sloganlaştırılan sözünün, bireylerin inanç özgürlüklerini tam olarak sağlayan bir prensip olarak herkesçe kabulünü sağlamaktır. Bunun için Kur'an'ın Allah tarafından indirilmiş bir vahiy olduğu hakikatinin tartışılmaya açarak, Hıristiyanlaştırma çabalarının önündeki en büyük engeli aşmak istiyorlar. Vatikan'ın amacı tıpkı kendilerinin bir zamanlar aydınlanma döneminin baskıları ile Konsil kararları yoluyla Hıristiyanlığın yapısında yaptıkları bir takım reformların aynısının, Müslümanların İslam'a uygulamasını sağlamaktır. Böylece İslam dinini bir reform sürecinden geçirmeye çalışmaktır. Bu fikri, diyalog yoluyla Müslümanlara aşılamayı ümit ediyorlar. Böylece reformdan geçmiş İslam, çağın şartları ile daha uyumlu olacaktır!"

Bütün bunlar bize işin rengi hakkında bilgi veriyor. Uzun vadedeki hedef, Kur'an'ın vahy kitabı olmaktan çıkarılması için genel bir anlayışın yaygınlaştırılması, kısa vadedeki hedef ise Roma'ya karşı Riyad'da bir kilisenin inşasının sağlanması.