Başkan Barack Obama İran'la temas kurmak konusunda yeni bir yapıcı ton tutturdu. Bir televizyon kanalına şunu söyledi: "İran gibi ülkeler yumruklarını gevşetmek istiyorsa, bizim elimizi açık bulacaklardır." Ve Bush yönetiminin kibrinin ardından tazeleyici bir tevazu sergiledi: "Amerikalılar düşmanınız değil. Bazen yanlışlar yapıyoruz." Bush'un politikaları İran'ı hem nükleer silah yapmak için gereken yeteneğe sahip olmaya, hem de muazzam bir bölgesel nüfuza yaklaştırdı. Yeni yönetimin İran'ı daha geniş bir bağlamda, yani sadece nükleer meselede değil, Afganistan ve Irak konusunda da dikkate alması gerekecek.
İran'ı nükleer arzularından vazgeçirebilecek girişimlerden veya yaptırımlardan oluşan bir formül olup olmadığını bilmiyoruz. Fakat Bush'un hiçbir zaman böyle bir formül aramadığından eminiz. Bu sadece doğrudan görüşmeler değil, daha ikna edici diplomatik girişimler anlamına geliyor ve geliştirilmiş
ilişkilerle güvenlik garantilerine yönelik muteber bir öneri ortaya konması da dahil. Britanya, Fransa ve Almanya'yla işbirliği -ve Ruslarla Çinlileri aynı noktaya çekmek için çok daha güçlü bir baskı hayati önem taşıyor.
Zorlukları olduğundan küçük göstermeyeceğiz. İranlı bilim insanları nükleer yakıt üretimini, yani nükleer silah yapmanın en zor kısmını öğrenmek için deli gibi çalışıyor. Daha geçenlerde yörüngeye bir uydu yerleştirdiler, ki bu balistik füze programlarının da ilerlediğinin işareti. İran'daki siyasi sahneyi okumak zor, ama sertlik yanlılarının taviz gerektirecek bir açılımı sabote etmeye çalışacakları muhakkak.
ABD'de de tavize karşı, hatta askeri harekâttan yana güçlü sesler olacaktır. İran'ın Hamas ve Hizbullah'a desteği, İsrail'e tehditleri ve vatandaşlarına vahim muamelesi, bu seslerin yükselmesinden başka işe yaramayacaktır. Fakat Bush'un teması reddetmesinin sonuçlarını gördük.
Görüşme gündemi Afganistan ve Irak'ı da kapsayacak biçimde genişletilirse daha kolay olabilir. 1998'de İran'ın köktendinci Şii yönetimi, Afganistan'daki köktendinci Sünni Taliban yönetimiyle neredeyse savaşa girecekti. ABD'nin Taliban'ı devirmesi sonrası İran yapıcı rol oynadı, Kâbil'de yeni hükümet kurulmasına yardım etti. Bu işbirliği çabucak sarpa sardı ve İran, ABD'yi denklemin dışına düşürmek için Taliban'ı desteklemekle suçlandı. Obama İran'a, Taliban'ın yenilmesinin ve Afganistan'a istikrar gelmesinin çıkarına olduğunu hatırlatmalı.
Tahran'ın, kendisiyle ittifak içindeki Şiilerin kilit liderlik mevkilerinde bulunduğu Irak'la ilişkisi çok daha karmaşık. Analizciler İran'ın Irak'ta ne kadar kontrol elde etme çabasında olduğunu tartışıyor. Fakat ABD gibi İran'ın da Suudi Arabistan, Türkiye ve diğer komşuların ABD'nin çekilmesi sonrası Irak'tan parça koparmasını isteyebilmesi söz konusu değil. Obama, Irak'ın istikrarını ve egemenliğini garanti etmeyi amaçlayan bölgesel müzakerelere katılmasının İran'ın çıkarına hizmet edeceği noktasında
etkileyici bir argüman ortaya koyabilir.
Dışişleri'nin ilgili çabalara nezaret etmesi için Dennis Ross'u görevlendirmesi ve bu çabaları, Irak, Afganistan ve bölgeye yönelik daha geniş bir stratejiye entegre etmesi bekleniyor. Ross derin bir tarih kavrayışına sahip ve asla pes etmemesiyle meşhur. İran meselesinin altından kalkabilmek için bunlara ve daha fazlasına ihtiyaç olacak. (Başyazı, 9 Şubat 2009)
Kaynak: Radikal