Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Rusya Devlet Başkanı Valdimir Putin 10-11 Ekim 2007'de Moskova'da bir araya geldiler. İki devlet işbirliği yaptığı ve birlikte hareket etmeyi kararlaştırdığı takdirde dünya politikasında oynayabilecekleri rol göz önünde bulundurulduğunda bu iki liderin görüşmesi son derece önemli bir zirve olarak değerlendirildi. Hiç kimse zirvenin Putin ve Sarkozy arasında stratejik bir antlaşmayla sonuçlanacağını beklemiyor, ancak en azından Rus tarafının üzerinde önemle durduğu müşterek noktaların pekiştirilmesinde yeni bir aşama katettiklerini gösteriyor. Ekonomik alanda olan bu gelişme iki ülke arasındaki anlaşmazlık konularında karşılıklı anlayış için sağlam bir temel oluşturma amacını taşıyor. Tabi ekonomi konusu iki tarafın da çok önem verdiği bir konu, ancak bu tek başına ikili ilişkilere hükmedecek bir seviyede değil. Uluslararası, Avrupa, siyasi ve askeri özelliği olan stratejik konular öncelikli olarak kalmaya devam edecektir. Çünkü bu konular çözüldükten sonra ekonomik konulara sıra gelecektir. Ama söz konusu alanlarda bir tökezleme ya da kriz yaşanırsa hem ekonomi hem ekonomi dışı alanlarda bir çıkmaza ve krize girilir.

 

Ancak ekonomik alanda ortaya çıkan anlaşmazlık Putin'in, Sarkozy'nin Fransız şirketlerinin Rus Gaz şirketlerine ortak olma isteğine verdiği cevapta saklı: "Tabi Rus şirketleri de Avrupalı petrol firmalarına aynı oranda ortak olmalarına izin verilmek şartıyla neden olmasın" Tabi bu konu tamamen çözümlenmiş değildir. Çünkü batılı ülkeler Sovyetler birliğinin çökmesinden sonra Rusya'ya tek taraflı bir çıkar ilişkisi kurmaya alışmış, çift taraflı değil. Dolayısıyla Putin'in ekonomik açıdan da olsa "ortaklık ve karşılık" esasına dayalı işbirliği aşamasına taşıdığı Rus stratejisini Avrupa'nın kolaylık hazmedebileceği bir şey değildir. Üstelik Putin-Sarkozy görüşmesindeki gelişmeleri büyük bir dikkatle izleyen Amerika'nın bunu içine sindirebilmesi hiçte kolay değildir.

 

Moskova açısından birinci stratejik problem Kosova problemi ve bağımsızlığı konusudur. Sarkozy, Güvenlik Konseyinde bağımsızlık lehinde bir karar çıkarsa Rusya'nın veto hakkını kullanmasının önüne geçmeye çalışıyor.

 

Bu problemle ilgili zirveyi değerlendirenler iki liderin aralarında bir yakınlaşma olmadan kendi görüşlerini birbirlerine aktardığını söylüyor: Putin Kosova'nın bağımsızlığını reddederek sırtını kuvvetle duvara dayamıştır. Burada geri adım Sarkozy'den bekleniyor. Ancak bu geri adım gerçekleşmedi ama ileride olması hiçte uzak bir ihtimal değildir. Çünkü Kosova'nın bağımsızlığı Batı tarafından Rusya'yla çıkar çatışması amacıyla kullanılıyor.

 

İkinci husus ise İran'a yaptırımlar konusunda Rusya-Batı çekişmesiyle ilgilidir. Sarkozy döneminde Fransa'nın siyaseti Dışişleri Bakanı Kouchner sayesinde "uranyum zenginleştirme faaliyetini tümüyle durdurmaması halinde İran'ı bir savaşın beklediğini" ilan edecek kadar sertleşti. Ancak Putin, özellikle uluslar arası nükleer enerji ajansıyla imzaladığı anlaşmadan sonra İran'a karşı yaptırımları artırmak için ikna edici bir neden görmeyen eski tavrını korudu.

 

Bazı yorumcular Fransa'nın beklentisi tam karşılamasa da Rusya'nın kısmi bir geri adım atması sayesinde iki lider arasında konuyla ilgili olarak kısmi bir yakınlaşma olduğunu batının bu konuda stratejik olarak daha büyük bir ödün verdiği takdirde bu geri adımın aşılmaya müsait olduğunu, buna örnek olarak İran'a uygulanan ilk yaptırımlarda görüldüğünü söylüyorlar. Her ne kadar iki taraf ta yaptırımlar konusunda imzalandığında eski güvenlik konseyi kararının geçmesini sağlayan Rus-Çin uyuşması anlaşmasına benzer bir anlaşmanın olmadığını itiraf etse de

 

Mevcut durum Rus-Amerikan ve Rus-Avrupa ilişkileri konusunda geçen altı yıla göre çok daha içinden çıkılmaz bir hale geldi. Amerika, Arap ve İslam ülkeleri hakkında bir strateji uygulamaya konsantre olduğu için güvenlik konseyinde ya da G-8 zirvesinde İran, Lübnan, Irak, Sudan ve Filistin aleyhinde "dörtlü kararlar ve kuşatma"  karşılığında Rusya ve Çin'le ilgili bir çok konuda taviz vermiştir.

 

Ancak "Büyük Ortadoğu" yaratma stratejisi başarısız olunca, Rusya eski güçlü devlet imkânına kavuşup uluslar arası siyasette batıyla ortaklık talebinde bulunup özellikle Avrupa ve Asya'da kendi ulusal güvenliği konularında yapılan ihlallere karşı artık suskun kalmayacağını açıklayınca anlaşmazlık en üst seviye çıktı. Bu konu, Demokrat olsun Cumhuriyetçi olsun yeni ABD Yönetiminin çözmek zorunda kalacağı en önemli  "önceliğe" dönüşebilir. Onun için Rusya'ya sunulması istenen karşılık artık kolay değildir.

 

Yinede mevcut aşamada bu konu  "öncelik" olarak kalmaya devam edecektir. Fransa uranyum zenginleştirme faaliyetini tümüyle durdurması için İran'a baskı yapmayı tercih ederken Amerika savaşın siyasi iklimini hazırlamak için yaptırımların artırılmasını istiyor. Bu İran konusunda Putin'le Sarkozy arasındaki kısmi yakınlaşmanın nedenini açıklıyor.

 

Özet olarak Rusya-Fransa zirvesi Putin ve Sarkozy arasında her ne kadar stratejik bir anlaşmayla sonuçlanmadıysa da iki lider arasında dostane ilişkileri güçlendirmiş ve bu ilişkileri bir adım ileri taşımıştır.

 

 

 

Bu makale Mehmet S.Direk tarafından Dünya Bülteni için çevrilmiştir.