ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın 22 Nisan'da Senato Dış İlişkiler Komitesi'nde söyledikleri, Obama yönetiminin hâlâ karışık ve belirsiz olan politikalarının bazı yönlerini ortaya çıkarıyor.

Obama şu ana dek açık bir strateji izlemedi. Bunun sebebi, kendisinin, yönetiminin ve bir bütün olarak ABD'nin çukurda olması. Bu derin çukur Bush yönetiminin Afganistan ve Irak'taki savaşlarının yanı sıra, ABD'nin, Lübnan ve Filistin'deki Siyonist saldırılara katılması, Rusya'nın güçlenmesi, Çin, Hindistan ve birçok başka ülkenin kalkınması, Avrupa'nın da büyük ekonomik ve siyasi rolüne dönmesinden dolayı uğradığı bir dizi başarısızlığın sonucu olarak geldi.

Çukura düşüşün işaretleri daha belirmeden ABD'de mali kriz patlak verdi ve küresel kapitalist sistemde yayılmaya başladı. Krizin boyutları, sonuçları, durgunluk ve işsizlik krizine dönüşmesi açısından geçmişte benzeri görülmemiş olmasından dolayı, Obama ve devletinin içinden nasıl çıkılacağı bilinmeyen bir çukurda olduğu söylenebilir. Bunun ne kadar süreceği de bilinmiyor.

Pakistan'ın egemenliğini tehdit etti

Dolayısıyla Obama yönetiminin şu ana dek yaptıkları deneme ve yanılma kapsamına giriyor, ilkeleri belirli açık bir stratejiye ulaşmak için geçiş süreci gerekiyor. Müzakere ve açılım söylemi şu an için Bush'un haşin söyleminden farklılığı dışında bir şey ifade etmiyor.

Clinton'ın Senato'daki açıklamalarını irdeleyenler Amerikan politikalarındaki değişim yanılgılarını ortadan kaldırmalı. Tabii, Bush'un üslubu ve kendisini ifade etme şekillerine kıyasla bir değişim söz konusu.

Clinton İslamabad'a Pakistan Talibanı'nın nüfuz bölgelerini genişletmesinin ülkenin varlığı için tehdit oluşturduğu uyarısında bulundu ve Pakistanlıları, hükümetin aşırılıkçı İslami hareketin taleplerine boyun eğme politikasına karşı çıkmaya çağırdı.

Bu durum ABD'nin Pakistan'ın varlığını tehdit etmeye çalıştığı anlamına geliyor. Zira sorun sadece 'tutum değerlendirmesi' değil, Pakistan'a yönelik Amerikan tavrının da belirlenmesidir. Kendi tabirleriyle 'aşırılıkçı İslami hareket' meselesiyse, Pakistan'ın varlığını tehdit etme hedefini gerçekleştirmek için bir gerekçe sadece. Bu durum Obama yönetiminin Pakistan'ın varlığını tehdit etmeye yönelik eski stratejiyi sürdürdüğü anlamına geliyor. Bush yönetimi 'Kaide'yle savaş' gerekçesiyle bombaladığı Pakistan'ın egemenliğine saldırdı. Bombardımanın rejimi sarsacağını ve birliğine zarar vereceğini bildiği halde bunu yaptı. Obama yönetimi de Pakistan'daki Amerikan hava saldırısı politikasının bu ülkeye zarar vereceğini düşünmedi; Pakistan'ın varlığının tehdit edilmesi bu yönetimin de stratejisinin parçası oldu. Dolayısıyla hiç kimse ABD'nin sunacağı gerekçelerle aldanmasın.

Clinton Tahran'ın nükleer programıyla ilgili girişimleri reddetmesi durumunda İran'a 'çok sert' yaptırım tehdidinde de bulundu. Keza Filistin konusunda da. Yani Obama yönetimi İran konusunda Bush yönetiminin stratejisini sürdürüyor. Clinton Filistin konusunda da Bush yönetimi politikalarının dışına bir nebze bile çıkmadı. Zira ABD'nin Hamas'ı kapsayan ve dört şartı yerine getirmeyen bir Filistin hükümetiyle ilişki kurmayacağını belirtti.
(Katar gazetesi Arap, 28 Nisan 2009)

Kaynak: Radikal