Geçmişte de görüldüğü gibi, Türkiye PKK'yı askeri operasyonlarla yok edemiyor. Örgüt ciddi zarar görse bile, Avrupa'daki destekçileri sayesinde toparlanabiliyor. Operasyonlar kültürel ve siyasi gelişmelerle desteklenmedikçe, bu mesele Türkiye'nin gündeminden çıkmayacak
Türkiye geçen günlerde PKK'nın Kuzey Irak'taki üslerine askeri operasyonlar düzenledi. Bu bölgelerde PKK unsurlarının bulunduğunu düşünen Türkiye, Kuzey Irak dağlarının PKK savaşçılarına güvenli sığınak sağladığını, bu bölgenin PKK yönetiminin karargâhı olduğunu ifade ediyor.
Türkiye bu saldırılarla örgüte ağır darbeler vurduğunu belirtirken, operasyonlar bu sunum hakkında birçok soru işareti oluşturuyor. Çünkü bu Türk sunumu zımnen örgütünün Türkiye'ye karşı yarattığı tehlikenin geçmiştekiyle aynı oranda olmadığı anlamına geliyor.
Ordu-AKP çekişmesinin rolü var
Söz konusu soru işaretleri, Türkiye'nin PKK'ya destek vermekle suçladığı ülkelerle defalarca yaşadığı krizlerden sonra yaptığı açıklamaların ışığında önemli. Zira, 1990'ların sonlarında Şam'la benzer bir kriz yaşandı ve şimdi de Bağdat'la yaşanıyor. Bu durum, birbirine yakın zamanlarda tekrar üretilen bir krizin var olduğu anlamına geliyor ve Türk çevreleri her seferinde örgütün zayıflatıldığını, altyapısının ortadan kaldırıldığını veya güçsüzleştiğini ilan ediyor. Ancak bir sonraki halka bu açıklamanın kesinlikle doğru olmadığı yönünde geliyor.
Türkiye'nin PKK tehlikesini bitirmekteki güçsüzlüğü iki temel etkene dayanıyor. İlki, Ankara'nın PKK'yla krizini diğer bölgelerde yaşanan krizlerle karıştırması. Suriye'yle krizini Ortadoğu kriziyle ve Araplarla İsrail arasında yaşanan gelişmelerle karıştırdı. Bu kez de krizi, gelecek dönemde Ortadoğu'nun geleceğinin bel bağlayacağı Irak'ta yaşanan gelişmelerle karıştırıyor.
İkinci etkense, Kürt sorununun ısıtılmasının arkasında, orduyla hükümet arasındaki çekişmenin veya bölge ülkelerini bölgesel boyuta sahip adımlar atıp önlemler almaya mecbur bırakmak gibi iç veya bölgesel başka dosyaların gizlenmiş olması. Bizler hali hazırdaki krizi Kuzey Irak'taki gelişmelerden ayıramayız; bu gelişmelere, Kerkük'ün gelecekteki statüsünü belirleyecek referandumun, askeri operasyonların başlamasından sonra altı aylığına ertelenmesi de dahil.
Referandumun ertelenmesi, Türkiye'nin operasyonlarının bu gelişmeyle bağlantılı olduğunu teyit ediyor. Keza Kuzey Irak'ı hedef alan operasyonların bölgenin temel yapısını etkilemesi kaçınılmaz. Bu durum Irak Kürtlerinin kendileri için bağımsız bir devlet kurma niyetlerini de etkileyecektir.
Diğer yandan, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta düzenlediği yeni askeri operasyonları, Türk ordusuyla İslamcı köklere sahip iktidardaki AKP arasındaki çekişmeden de ayırmamız mümkün değil. Türkiye'de meydana gelen gelişmelerle ilgilenen gözlemciler, askeri kurumun bu son çatışmayı kızdırdığı konusunda neredeyse hemfikir ve bu durum askerin iki hedeften birini gerçekleştirme niyeti olduğunu gösteriyor. Bunlardan ilki, AKP'yi çatışmaya sevk etmek. Yani, AKP'nin seçim kampanyası sırasında Kürt sorunu ve başta Irak olmak üzere komşu ülkelerle ilişkilerine dair açıkladığı değişmezleri bırakması.
Böyle bir durum partinin seçmenleri karşısındaki dürüstlüğünü etkiler.
İkinci hedefse, ordunun ilk hedefi gerçekleştirmekte başarısız olması durumunda devreye giriyor ve kendisini, parti askeri operasyonların yapılmasını reddettiğinde, kamuoyu baskısında bulunulmasında gösteriyor. Şöyle ki, böyle bir durumda parti zayıf görülecekti. Parti doğal olarak askeri kurumun planının farkına vardı ve askeri operasyon kararını tereddüt ettikten sonra verdi. Ancak gerek halk desteğini korumak gerekse de Amerika'yla ilişkiler bağlamında beklenenden daha fazlasını kazandı. Zira haber ajanslarının aktardıklarına göre, bu operasyonlar konusunda Türkiye'yle ABD arasında son yıllarda iki ülke ilişkilerine hâkim olan durgunluğa son verecek türden güçlü bir işbirliği var.
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, ABD'nin Kuzey Irak'tan harekete geçen silahlı Kürt güçlerin tehditlerine son vermek için Türkiye'ye desteğini artıracağına yönelik açıklamaları bir yana, Türkiye'nin ABD büyükelçisi, ülkesinin Amerika'dan aldığı istihbaratın Türk hava kuvvetlerinin Kuzey Irak'ta yaptığı saldırılar için şart olduğunu ifade etti.
PKK her seferinde diriliyor
Bu durum, geçmişte ABD'yi PKK'yı Kuzey Irak'ta ortadan kaldırma amaçlı çalışmada işbirliği yapmamakla eleştirmiş Türkiye için önemli bir gelişme. Türk büyükelçi, hükümetinin son istihbarat işbirliğinden hoşnut olduğunu ifade etti.
Fakat diğer yandan, PKK'nın bu operasyonlardan sadece geçici olarak etkilendiği anlamına gelen birçok noktaya işaret etmemiz gerek. Örgüt, içinden geçtiği krizlerde sürekli olarak her dönemin taleplerine uyumlu koalisyonlar kurma gücünü ve esnekliğini teyit ediyor.
Keza PKK Avrupa'daki güçlü lobiye de bel bağlıyor. Bu durum ABD'deki Türk büyükelçisini, Danimarka, Fransa ve Avusturya gibi Avrupa ülkelerinin PKK'nın faaliyetlerini frenlemek için daha fazla çalışması gerektiğine dair bir açıklama yapmaya sevk etti. Büyükelçi, topraklarında PKK lehinde haberler yayımlayan bir televizyon kanalına izin veren Danimarka'ya işaret ediyor.
Avrupa'dan para akıyor
Örgüt ayrıca sırtını Avrupa'daki sempatizanlarına dayıyor. Bu ülkelerdeki bazı Kürtler, aynı anda birçok Avrupa başkentinde gösteriler düzenleyebilen güçlü lobi kanalıyla örgüte siyasi destek sağlıyorlar. Bunun yanı sıra, Avrupa'daki işçiler örgüte ihtiyaç duyduğu mali bütçeyi korumasını sağlayacak biçimde mali destek temin ediyor.
Bu noktadan hareketle, Türkiye'nin PKK'ya muamelesi siyasi ve kültürel gelişmelerle desteklenmedikçe, Kürt meselesinin birkaç yıl içinde tekrar ortaya çıkacak biçimde Türkiye'nin gündeminden uzun süre çıkmayacağı söylenebilir. Türkiye bu tür adımlar atmazsa, PKK tehlikesi kesinlikle bitmeyecek.
Kaynak: Radikal