ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Ankara'da ABD Başkanı Barack Obama'nın bir ay içinde Türkiye'yi ziyaret edeceğini açıklamıştı.

Bu durum Türkiye'nin Obama'nın İslam dünyasına sesleneceği ülke olacağı etrafındaki kehanetlere kapı araladı. Fakat bütün bu kehanetler bir yana Türkiye'nin Başkan Obama'nın önümüzdeki dönemde izleyeceği Ortadoğu politikalarında oldukça önemli görüldüğünü ifade edebiliriz. Zira önceki Başkan George Bush yönetimi her ne kadar Türkiye'yi İslam ülkelerinin örnek alması gerekli bir model olarak görülmesi çabası verse de halihazırdaki yönetim, gelecek süreçte bölgede yaşanacak siyasi hareketlenmelerde Türkiye'nin rol oynaması için çalışacak.

ABD'den beklenen bu Türk rolüne belirgin örnek olarak Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın açıklamalarını gösterebiliriz. Açıklamada Ankara'nın ABD'den Irak'tan güçlerini çekmesi ve bu konunun açıkça ele alınmasıyla ilgili gelebilecek herhangi bir talebi masaya yatırmaya hazır oldukları ifade edildi. İstanbul'da Türk-Amerikan İş Konseyi'nde konuşan Babacan, yeni ABD yönetiminin Türkiye'nin liderliğine, bölgedeki nüfuzuna saygı gösterdiğini ve iki ülkenin birlikte çalışmayı arzuladığını belirtmişti. Türk-Amerikan ilişkilerini dostluk, ortaklık ve işbirliği gibi kelimelerle tanımlaması sonrası demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve açık ekonomi konuları gibi müşterek değerlere ve ideallere işaret etti.

Bu açıklamalarda iki önemli nokta var. İlki, Türkiye'nin ABD'nin Irak'ta mücadele ettiği trajediyi bilmesiyle ilgili. Türkiye kendisini ABD'ye kurtuluş gerdanı olarak sunuyor. Özellikle de Obama 2010 yılı sonbaharında güçlerinin çoğunluğunu çekecekken... İkinci nokta ise Türk Dışişleri Bakanı'nın halihazırdaki Demokrat yönetimin yeğlediği bir dille ABD'ye seslenmeye çalışmasıyla ilgili. Bu dil önceki Cumhuriyetçi yönetimin söyleminden farklı ve bu durum önümüzdeki süreçte yeni yönetimin Ortadoğu politikalarıyla ilgili konularda Türkiye'den destek alma alanlarını genişletmektedir.

Ayrıca Türkiye, ABD yönetiminin Ortadoğu bölgesindeki trajedi ve sorunlarından birinin de İran nükleer dosyası olduğunun farkında. Bağlantı, diyalog ve hatta ABD ile İran arasında bu dosya ve genel olarak ABD-İran ilişkileriyle ilgili olarak müzakere köprüsü olmak için bu alanda çabalıyor. Özellikle de halihazırdaki yönetimin gölgesinde ABD İran'la askerî mücadeleye çalışmamışken...

Bunlara ilaveten Türkiye'nin, Amerikan yönetiminin yapılandırmaya ve istifade etmeye çalışacağı bir başka misyonu daha var. Türkiye, Suriye ile İsrail arasındaki dolaylı diyalogda arabuluculuk rolü oynamada epey mesafe kat etti. Bu dosya rafa kaldırılmış olsa da yeni İsrail hükümetinin kurulması sonrası yeniden başlama imkânı var. Ayrıca Türkiye'nin Hamas hareketiyle iyi ilişkileri bulunuyor. ABD, dolaylı veya direkt olarak Hamas hareketiyle diyaloğa geçmeyi tercih etmesi durumunda bu durumdan istifade etmeye çalışabilir.

Görünen o ki ABD'nin önceki yönetimin politikaları sebebiyle bölgede içine düştüğü bütün sorunlar, ABD'yi onurunu kurtaracak şekilde bu sorunlardan çıkarmak için Türkiye'nin esaslı rol oynamasını gerektirmektedir.

Son olarak İran ve Türk kaynakları, geçen hafta İran'a giden Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, ABD Başkanı Obama'dan İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'a bir mesaj gönderdiğini ifade ettiler. Washington'un, Türkiye gözetiminde Amerikan-İran diyaloğu organize edilmesi yönündeki Türk önerisini kabul ettiği açık. Türkiye Başbakanı Erdoğan da geçen yıl İran'la görüşmelerde ABD'ye yardım önerisinde bulunmuştu.

Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi El Beyan, Mısırlı yazar, 17 Mart 2009 
 
Kaynak: Zaman