Bir yıldan fazla bir süredir Türkiye konularını takip edenler sivil ve askerî kanadıyla laik elitlerin hükümeti ve Parlamento sandalyelerinin çoğunluğunu elinde bulunduran AKP'yle mücadelede yeni bir strateji izlediklerini gözlemleyecektir. 
 
Bu strateji, partiyi, Türk kanunlarını, dinî faaliyetleri ve sembolleri yasaklayan madde ve hükümlerden arındırmayı hedefleyen programını hayata geçirmesine alan vermeyecek şekilde savunma konumuna koymak.

Bu stratejideki son halka ise geçen haziranda çıkan kararın gerekçesinin birkaç gün önce yani ekim ayının sonunda açıklanmasında yaşandı. Türk Anayasa Mahkemesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve iktidardaki AKP içinde birçok bakanın laiklik karşıtı faaliyetlerde bulunduğunu ifade etti. Kararın metni 'dinî meseleler sosyal ayrışmaya götürecek düzeyde siyasette temel sorunlara dönüştü' diyor. Fakat mahkeme, partinin laikliği şiddet yoluyla ortadan kaldırmaya çalıştığının ispatlanmadığını ve bu yüzden nihai kararının partinin bu yıl hak ettiği finans yardımının yarısından mahrum bırakmak olduğunu ifade etti.

Bu strateji doğrultusunda AKP'ye ve liderlerine düşen, günlük olarak Türk vatandaşlara kendilerinin ve partilerinin devletin laikliğine hiçbir tehlike oluşturmadığını teyit etmek oldu. Laik elitlerin bu soygun planı parti liderlerine partinin bir kez daha kapatılabileceği veya ileri gelen liderlerinin faaliyetlerinin yasaklanacağı yönünde baskı yapmaya dayanıyordu. Bu durum onları Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği hukuki düzenlemelerle parti tabanını razı etmeye yoğunlaşmak yerine fiili olarak hükümetten istenen günlük çalışmalara yoğunlaşamaz hale getirdi.

Laik elitlerin bu stratejiyi yapılandırmaya başlamalarından itibaren Türk siyasi hayatına sükunetin hakim olduğu gözlemleniyor. Şöyle ki AKP'nin savunma konumuna getirilmesi ve sonuçları itibarıyla kendi siyasi ve kültürel programını hayata geçirmekte geri kalması Türk siyasetinde kutuplaşmayı kaldırdı. Velhasıl laik elitler bu partiye karşı daha sert önlemlerin alınmasının birçok düzlemde olumsuz etkilerinin olabileceğini gördüler. Bir açıdan bu durum Türkiye'nin dışarıdaki imajı üzerinde etkide bulunacak ve kendisi ile AB'ye üyelik hayali arasında bir engel oluşturabilecekti. Diğer açıdan bu durum parti kapatıldığı veya bazı liderleri yasaklandığı vakit partiye sempati duymayan bazı kesimleri sempati duymaya sevk etmesi dikkate alınarak AKP'nin Türkler nezdindeki halk desteğinin artmasına yol açacaktı.

Olayların siyakından görüldüğü üzere Türk laik elitleri bu stratejiyi tesadüfen ve Anayasa Mahkemesi'nde partiyle ilgili konuları dikkate aldıkları sırada yapılandırdılar. Bu elitler bu sorunları ele aldıkları sırada partinin dinî sembollerin yasaklanmasını sona erdirmeyi hedefleyen hiçbir icraatta bulunmayacağını ve hiçbir atağa dönük adım atamayacağını gördüler.

Dolayısıyla partiyi savunma konumuna koymayı seçtiler ve yeni stratejiyi yapılandırdılar. Bu strateji partiyle mücadelede yıpratma savaşı başlatmayı ve partiyi daimi suretle savunma konumuna koymayı öngörüyor. Bu strateji halihazırda partinin tırnaklarının kesilmesini hedefliyor. Bu ise öfkelenecek, parti liderlerine karşı olumsuz tutum alacak ve partinin propaganda kampanyalarında çalışmaktan imtina edecek olan parti tabanı ve kadrolarını etkileyebilir. Hatta bu taban partiye gelecekte isyan edebilir ve kopabilir. Bu durum uzun vadede partinin halk desteğini etkileyecektir. Laik elitlerin istediği de bu zaten.

Velhasıl Türkiye'de yapılan bütün kamuoyu anketleri AKP'nin halk desteğinin büyük ölçüde gerilemediğini teyit ediyor. Bu durum laik elitleri partinin halk desteğini güçlendirecek veya muhafaza ettirecek yan etkileri olmayan bir strateji yapılandırmaya sevk etti.

Halihazırda bu stratejinin başarı boyutu hakkında karar veremeyiz. Çünkü bunun sadece gelecek seçimlerde görülmesi mümkün. Yalnız bu strateji laik elitler için başarı sağladı. Zira strateji AKP'nin bu elitleri kızdıran kendi programını hayata geçirmesini durdurdu. Laik elitler AKP'yi savunma konumuna koyana kadar her dönem saldırgan adımlar atacaklardır.

Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi El Beyan,

Mısırlı yazar
 
Kaynak: Zaman