Bundan önceki yazıda Gülay Göktürk'ün "kadın hareketi ve özgürlük anlayışı"yla ilgili görüşlerini özetleyip, kendisiyle yapılan bir konuşmada, "batıda çıkan özgürlük anlayışının evrensel" olduğunu öne sürdüğünü zikretmiştim. Gülay'ın görüşlerini beş ana noktada toplamıştım. Bu yazıda söz konusu beş noktayı tek tek ele almaya çalışacağım:
1) Dünyanın her yanında kadın hareketinin öne çıkardığı temalar anneliğin kutsanışına karşı çıkmak değildir. İslam dünyasında kadının uğradığı mağduriyetlere karşı mücadele verilirken, annelik merkezi önemini korumaktadır. Kadının annelik üzerinden "eve hapsedilmesi" batılı feminist bir okumadır. Geleneksel toplumda ev hapishane değildir, avluya, sokağa, mahalleye ve şehre açılır. Apartman hayatında ev ile dış dünya arasındaki seyyaliyet zorlaşmıştır ama kadının hayatını ev merkezli kurması, toplumsal hayattan tecridi ve dört duvar arasına hapsolunması anlamına gelmiyor.
2) Söz konusu özgürlük anlayışının evrenselleştirilmesi, batının kendi değerlerini, tarihî tecrübesini ve bu tecrübe sonucunda geldiği formasyonu bütün evrene empoze etmesidir ki, bu tarihî kökleri itibariyle Katolik Hıristiyan hidayetinin evrenselci Aydınlanma ile kendini yeniden üretmesinden başka bir şey değildir. Mümkün olan tek özgürlük anlayışı batınınki değildir.
3) Felsefî ve entelektüel zenginlik ile yeni özgürlük arayışları bizi çok daha demokratik ve çoğulcu bir dünyanın yeni kapıları önüne götürecekse, bu birden fazla özgürlük tanımı ve temasının özgürce benimsenmesi, müzakareci siyaset zemininde tartışılması, interaktif ilişki içinde bir arada yaşama sanatına sahip olunmasıyla mümkün olacaktır. Batı üretecek biz tüketeceğiz, Batı yazacak biz tercüme edeceğiz, Batı icad edecek biz aktaracağız. Bu, insanın küresel düzeyde yaşadığı sorunlara bizim herhangi bir katkı sağladığımız anlamına gelmez.
4) Birden fazla anlayışı kabul edilmediğinde, Gülay Göktürk'ün haklı olarak işaret ettiği üzere "pek konuşacak bir şeyin kalmaması"na sebep oluyor. Ama bu, sadece kendi özgürlük anlayışının doğruluğundan kuşku duymayanların kendi sınırlı dünyalarında monologa düşmelerine yol açar sadece. Doğru olan diyalog, müzakereci siyaset ve gerçekliğin hiçbir tanım ve tema tarafından sınırlandırılmayacak kadar çok boyutlu bir zenginliğe sahip olduğu düşüncesidir.
5) Kadının aslî işi ve varlık sebebi nedir, diye sorulduğunda Müslüman bir kadının vereceği cevap bellidir. Hiç kuşkusuz, aslî iş ne anneliktir ne iş hayatıdır; fakat Allah'a kulluktur. Bu üst referans çerçevesi gibi görülse de, annelik ve tarihte alternatifi olmayan ailenin kendini devam ettirmesinin önşartı olan ev-kadın ilişkisinin sağlığı bununla ilgilidir.