Pakistan'daki Taliban liderinin öldürülmesiyle ABD başarı kaydetti. Ancak Pakistan halkının kalbini kazanmış değiliz. Kongre, gerçek istikrarı sağlayacak Pakistan sivil toplumuna yardımı engelleyerek büyük bir hata yapıyor
Taliban lideri Beytullah Mesud'un insansız bir Amerikan uçağı tarafından öldürüldüğü bariz ve görünen o ki, ABD Başkanı Barack Obama'nın Pakistan'a yönelik askeri politikası belli bir başarı kaydetmiş durumda.
Washington'daysa o kadar şanslı değil. Kongre, Amerika'nın Pakistan'a ekonomik ve kalkınma yardımını ne zamandır üç katına çıkarmayı vaat eden yasayı geçirmeden yaz tatiline çıktı - bu yasa, Obama'nın Pakistan halkının kalbini ve zihnini kazanma planının belkemiğini oluşturuyor.
İnsansız uçağın saldırısı, Amerikan ve Pakistanlı istihbarat yetkilileri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesinden aylar sonra gerçekleşti. Mesud ve şebekesi Pakistan'ın dört bir köşesinde kanlı bir terör furyası estiriyor ve eski başbakan Benazir Butto'nun 2007'de suikasta kurban gitmesi, yanı sıra İslamabad'daki Marriott Oteli'nin bombalanıp 50'den fazla insanın öldürülmesinden de onlar sorumlu tutuluyor. Mesud'un sahneden ilelebet silinmesi bariz bir zafer sayılmalı.
Fakat aşırılıkçıları alt etmek için tek başına kaba kuvvet yetmeyecektir. 2008'deki seçim kampanyasında Obama Bush yönetimini Pakistan ordusuna az yatırım yapmakla, ülkedeki sivil toplumun inşasınaysa (istikrar için vazgeçilmez olan okullar, mahkemeler, hastaneler ve yollar) çok daha az yardımcı olmakla eleştirmişti ve haklıydı. Obama Pakistan'a beş yılda 7.5 milyar dolarlık kalkınma yardımı sağlamayı öngören (ve ilk başta o dönemin senatörleri Joseph Biden ve Richard Lugar tarafından teşvik edilen) yasayı destekleme sözü vermişti.
Destek paketi (ve özellikle de vaat edilen beş yıllık kesintisiz yardım) bu kez Washington'ın uzun vadeli düşündüğünü göstermeyi amaçlıyor. Birçok Pakistanlı hâlâ Amerikalıları kendilerini kullanmak ve Sovyetlerin Afganistan'daki yenilgisinin ardından yüz üstü bırakmakla suçluyor. Korkarız ki, vaad edilen desteğin daha da ertelen-mesi, bu kuşkuyu artırmaktan başka işe yaramayacak.
Temsilciler Meclisi ve Senato yardıma yetki veren yasaları geçirebildi, fakat önemli değişikliklerle. Her iki versiyon da yardımın etkinliğini ölçme çabası çerçevesinde katı koşul ve kriterler içeriyordu. Fakat Temsilciler Meclisi bir dizi başka hüküm de ekledi; askeri projelerde Amerikalı müteaahitleri gözetmeyi amaçlayan vurgular ve Pakistan'ın nükleer programına dair kabadayıca bir dil içeren bu hükümler, kaçınılmaz olarak İslamabad'la gerilimi artıracak ve Pakistan kamuoyunu uzaklaştıracak. Pakistan'ın nükleer silahlanma sicilinden biz de derin kaygı duyuyoruz. Fakat meseleyi halletmenin yolunun bu yardım olmadığı da açık.
Afganistan ve Pakistan'a istikrar getirmenin ulusal güvenlik önceliklerinden biri olduğunda ısrar eden Beyaz Saray, izah edilemez bir tavırla liderliğe yasayı neticelendirmek yönünde baskı yapmadı. Müzakereciler zaman içinde bir ulaşma yolu bulmayı başardı, fakat oylama için çok geç kalınmıştı.
Kongre eylülde görev başı yaptığında vekiller ve Beyaz Saray'ın ilk işi yardım yasasını geçirmek olmalı. Kongre ayrıca uzun zamandır sürüncemede kalan, Pakistan'ın belli kesimlerinde istihdam yaratmaya yardımcı olmak amacıyla özel ticaret tercih bölgeleri kurmayı öngören yasayı da geçirmeli.
Obama'nın yardım yasasını savunurken söylediği gibi, "Kaide Pakistanlılara yıkımdan başka bir şey vaat etmiyor. Bizse başka bir şeyi temsil ediyoruz." Pakistanlılara ABD'nin füze saldırıları ve boş vaatlerden daha fazlasını sunabi-leceğini göstermenin vaktidir.
(Başyazı, 11 Ağustos 2009)
Kaynak: Radikal