Davos'ta süremizi 15 dakika aşmıştık ve oturumu bitirmem gerekiyordu. Kendimi kavganın ortasında buldum, herkesin fikrini söylemesini sağlayarak 'orta yol' bulma çabam suratıma çarpıldı. Gazze'de 'orta yol' yok ve ABD Ortadoğu'da, benim Davos'ta yapmak istediğim gibi olmayan bir orta yol arıyor.
Yaklaşık 30 yıl önce Ortadoğu'nun çeşitli savaşan taraflarından aldığım basın referans kartlarını hâlâ saklıyorum: Biri Lübnan'daki solcu bir Dürzi milisten, biri 'Falanj' diye bilinen sağcı Lübnanlı Hıristiyan milisten, biri Filistin Kurtuluş Örgütü'nden, bir diğeri İsrail hükümetinden. Tek ortak noktaları, 30'lu yaşlarının başlarındaki benim fotoğrafım; dağınık, öfkeyle bakan, sırların peçesini kaldırmaya kararlı bir adam.
Aldığım e-postalar hiç hoş değildi
Basın kartları bana Ortadoğu'da tam ortada olabildiğiniz ve bütün tarafları adilce haberleştirmeyi hayal edebildiğiniz bir dönemi hatırlatıyor. Ve ortada dediğimde, neredeyse tam olarak ortada olmayı kastediyorum. 1980'lerin başında sabah Batı Beyrut'ta Filistin Kurtuluş Örgütü'yle söyleşi yapabilir, öğlen vakti 'Yeşil Hat'taki keskin nişancıların önünden sürünerek geçebilir ve ardından Doğu Beyrut'taki İsrail destekli Falanjistlerde görüşebilirdiniz; iki taraf birbirine ateş ederken bile yapabilirdiniz bunu.
Kısa süre önce kendimi, zımni mesajı "Ateş etmeyin; ben gazeteciyim!" olan o eski basın kartlarından birine sahip olmak isterken buldum. Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda Gazze Savaşı'na dair hararetli bir tartışmanın 'moderatörlüğünü' yaparken duydum bu isteği. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'a 'süremiz doldu' diyerek İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in sözlerini yanıtlamasına izin vermemem üzerine Erdoğan sahneyi terk edince, bu toplantı ufak çapta uluslararası bir olaya dönüştü. Hemen sonrasında Erdoğan'ı sansürlediğim ve İsraillileri kolladığım yönünde öfkeli mesajlar yağdı.
Benim gibi Ortadoğu'da yıllarca çalışıp adil olmaya özen gösteren biri için hiç de hoş bir durum değildi bu. Bana güvenin, olayın ardından bana gelen e-postaları ve Türk basınında çıkan yorumları asla okumak istemezdiniz. Olan bitenlere dair sunabileceğim bazı açıklamalar var: Süremizi 15 dakika aşmıştık, her konuşmacı, özellikle Peres kendisine verilen sürenin sınırlarını ihlal etmişti ve organizatörler bana tartışmayı bitirmem gerektiğini işaret ediyordu.
Fakat bu daha genel olan noktanın sadece bir parçası. Ben o tartışma sırasında kendimi bir kavganın ortasında buldum ve bu artık 'ortada olmak' falan değildi. Moderatör sıfatıyla herkesin fikirlerini söylemesini sağlamaya ve bir orta yol bulmaya çalıştım. Ama bu çabam suratıma çarpıldı.
Erdoğan kızgınlıktan 'yanıyordu'
Gazze de orta yolun olmadığı sorunlardan biri. Hem İsrailliler hem Filistinliler sadece kendilerinin haklı olduğuna değil, karşı tarafın ahlaken iflas ettiğine inanıyor. Normalde çok sakin biri olan Peres, Hamas'ın İsraillilere fırlattığı roketler hakkında konuşurken neredeyse bağırıyordu ve onu hiç o kadar sinirli görmemiştim. Bunun karşılığında Erdoğan da Müslüman dünyanın dört bir köşesinde hissedilen öfkeyi dile getirirken kızgınlıktan yanıyordu ve bana fikirlerini tümüyle açıklamasına izin vermediğim için köpürmüş durumdaydı. Bu yaşananları anlamak mümkün. Ancak böyle bir tartışma kimsenin moderatörlük yapamayacağı türden bir tartışma. İşte, Amerika'nın Ortadoğu'da halihazırda içinde bulunduğu duruma baktığımda, korkarım ki benim Davos'taki konumuna benzer bir durum görüyorum: ABD de tıpkı benim gibi ortası olmayan bir yerin ortasını aramaya çalışıyor. (Mayıs/Haziran 2009)
Kaynak: Radikal