ABD-Pakistan ilişkilerinin on yıllardır süren problemlerinden biri de her iki tarafın fırtınalı bir ilişki yaşayan bir çift gibi sebâtkâr ve güvenilir bir bağı korumak yerine aşka düşme-aşkı tüketme meylinde olmaları. Dolayısıyla da yeni bir stratejik hamle hakkında yapılan son görüşmeleri ihtiyat ve şüpheyle karşılamak akıllıca olacaktır.

Beyaz Saray'ın neşeli versiyonuna göre Obama yönetiminin yeni Afganistan politikasının birinci en büyük başarısı Helmand eyâletinde bulunan Merca'daki çatışmalarda değil İslamabad'da gerçekleşti. Yetkililer Afgan Talibanı'nın üst düzey liderlerinin yakalanmasında Pakistan'ın CIA ile işbirliğinden ve Pakistan'ın Hindistanla yeni bir diyaloğundan bahsediyorlar.

Pakistanlı yetkililer halet-i ruhiyede olumlu bir değişimin yaşandığında mutâbıklar. Obama yönetiminin ABD'nin Pakistan nükleer silahlarını gaspetme derdinde olmadığına ve Amerikalı taşeronlar kisvesi altında Pakistana örtülü operatörler sokmaya çalışmadığına dair İslamabad'ı temin etmek için sessizce adımlar attığını söylüyorlar. Pakistanlı bir yetkili “karşılıklı güvene geri dönülmek üzere” dedi.

Fakat her iki taraftaki askeri ve istihbari yetkililer bu yeni ortaklıktan çok şey bekleme hususunda sakınganlar. Daha fazla güven var çünkü yetkililer birbirlerini daha iyi tanıyor diyorlar. Amerikalı bir yetkili, Obama'nın Beyaz Saray'a yerleşmesinden bu yana Pakistan'a 25 üst düzey ziyaret gerçekleştirildiğini söylüyor. Bağımsız düşünce kuruluşu Atlantic Konseyi'nden Şuja Navaz Ama gene de “bir miktar güvensizlik bâkiyesi var” diyor.

Amerikan yönetiminin kilit yetkililerinden biri ilişkileri şu şekilde niteliyor: “Stratejik bakış açılarındaki farklılığı azalttık ve bu, taktik düzeyde daha fazla işbirliği imkanı yarattı.” Fakat bunu Beyaz Saray'daki bazı yetkililerin yaptığı gibi “stratejik yeniden ayarlama” diye nitelemeye gelince, sakıngan davranıyor.

İlişkilerin inişli çıkışlı tarihi CIA analistleri tarafından son bir raporda ele alındı. Med cezirlerin kısmen her iki taraftaki şahsiyetlerden kaynaklandığını fakat Pakistanlıların başta Hindistanla tarihi çekişmeleri olmak üzere her daim stratejik çıkarlarını akılda tuttuklarını kaydettiler.

Hindistan'ın Pakistan güvenlik hesaplarındaki merkezi yerine bakınca, geçen ay Hindistan-Pakistan arasında üst düzey diyaloğa kaldığı yerden başlaması Amerikalı yetkilileri yüreklendirdi. Obama yönetimi bu temasları beslemek ve her iki tarafa güvence vermek için perde arkasında çalışıyor.

Temaslardaki X-faktör, Hindistan Başbakanı Manhoman Sing; komşuyla daha iyi ilişkiler kurmanın güçlü bir savunucusu. Amerikalı yetkililer Pakistan'a kendi kanaatlerine göre Sing'in Yeni Delhi'de kapalı duran kapıları açabilecek, fevkâlade uzak görüşlü, bir lider olduğunu söylediler.

Hindistanlılar ise Pakistan istihbaratının oluşumunda katkısının olduğu Laşkar-i Tayyibe gibi Keşmirli militan grupları dizginlemediği takdirde ilişkilerde gerçek bir ilerlemenin olmayacağında ısrar ediyorlar. Bir Pakistanlı “konuyu kavradık” diyor. Fakat Hindistan'a güvence sunacak pek az şey gerçekleşti.

Obama yönetimi, Pakistan'ın güvenlik kaygılarına hitap etmek üzere çok az dikkat çeken birkaç adım attı. Bunlardan biri, Pakistan'ın statüsünü ilan edilmiş nükleer silahlı devlet olarak zımnen kabul etmek ve bu sûretle de ABD'nin Pakistan nükleerlerini ele geçirmeyi tezgahladığı şeklindeki komplo teorilerini göğüslemek.

Obama, Pakistan'da yayınlanan Dawn gazetesine geçen Haziran ayında “Pakistan yönetiminin nükleer cephaneliğini koruyabileceğinden eminim. Pakistan'ın nükleer cephaneliği bu” diyerek erken bir hamle yapmıştı. Yetkililer benzer özel güvencelerin verildiğini söylüyorlar.

ABD, Pakistan'daki örtülü Amerikan askeri ve istihbari faaliyetleri hakkındaki korkularla da savaşmaya çalışıyor. Pakistan büyükelçisi Hüseyin Hakkani, resmi kargoların daha açık sınıflandırılması gibi daha şeffaf tebdirler için görüşmeler yapıyor. Yönetim, Obama'nın “Pakistan'a Amerikan askeri gönderme niyetimiz yok” güvencesini yineledi.

En incelik isteyen mesele Afganistan. Pakistanlılar Molla Abdulgani Baradar'ı yakalayarak geçen ay önemli yardımlarda bulundular (bu kişinin Taliban'ın 2 numaralı adamı olduğunu ne ABD ne de Pakistan bilmediği için kısmen bir kazaydı). Amerikalı bir yetkili, Baradar, Taliban'ın levazım ve ikmal şefiydi, dizüstü bilgisayarı ve bilgisayar kayıtları vardı ve bu yüzden de operasyon “altın madeni” hükmündeydi diyor.

Fakat bu ilişkide üzüntü duymak için her zaman yeni bir şeyler var. Pakistanlılar, ABD'nin Afgan Talibanı ile kendilerini aracı olarak dışarıda tutan barış müzakerelerine başlayacağından endişe ediyorlar. Bir Pakistanlı “uzlaşma müzekerelerinde Pakistan masada olmalı” ısrarında. En büyük problem bu olursa şanslıyız demektir.


Kaynak: Washington Post


Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı