Açık Radyo Genel Yayın Müdürü Ömer Madra, yakın dostlarımın en yakın olanıdır. Şimdilerde işlerimizin yoğunluğu nedeniyle ancak arada sırada görüşebiliyoruz.
Geçenlerde bir öğlen yemeğinde buluştuk. "Evet" dedi, "AKP ve Ergenekon davalarına gösterdiğin ilgiyi anlıyorum. Bu davalar Türkiye'de demokrasinin geleceği açısından fevkalade önemli... Ama emin ol küresel ısınmanın insanlığın geleceği için arzettiği tehlikenin yanında, bunların zerre kadar önemi yok. Eğer gereken önlemler hemen şimdi alınmazsa, insanlığın sonu yakındır..." Ardından NASA'nın Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü Başkanı, Columbia Üniversitesi Yer Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi ve küresel ısınmayla mücadelenin en önde gelen isimlerinden biri olan Dr. James Hansen'in son konuşmasına dikkatimi çekti. Birkaç gün sonra da söz konusu konuşmanın Açık Radyo web sayfasına da konulan Türkçe çevirisini gönderdi.

Ömer Madra, toplumun meselelerini kendine dert etmesiyle temayüz eden bizim kuşağın, '68 kuşağının bir mensubudur. Son yıllarda kendini, çok haklı olarak, çevre sorunlarına verdi. Ve bu sorunlar konusunda bilinçlenmeye çok takdire şayan bir katkısı oldu. Karşılıklı muhabbetimizi hiçbir şey sarsamaz, ama Ömer son yıllarda bana hafif bozuk. Sebebi, genel olarak çevre sorunlarına ve özel olarak da küresel ısınma-iklim değişikliği sorunlarına, onun istediği ölçüde ilgi göstermeyişim. Küresel ısınmaya karşı yürüyüşlere neden eşimi, çocuklarımı ve torunumu alıp katılmadığıma kızıyor. O hemen her zaman yanımda olmuşken, bu konuda benim onu yalnız bıraktığımı düşünüyor. Ona Hansen'in konuşmasını hemen okuyacağıma ve bir yazımda değineceğime dair söz verdim.

Öncelikle, küresel ısınmanın arzettiği tehlikeyi mükemmel bir şekilde anlatan konuşmayı okumalarını bütün okurlarıma kuvvetle tavsiye ediyorum. En karamsar anlarında, artık çok geç kalındığını, insanlığın sonuna tanıklık edecek kuşak olduğumuzu ileri süren Madra'dan farklı olarak Hansen o denli umutsuz değil. Şöyle diyor: "Evreni ve üzerinde uygarlığın geliştiği gezegeni korumak için reformlara acilen ihtiyaç var. Ne var ki, Washington'a ve diğer başkentlere hükmeden, kısa vadeli kârlara odaklanmış özel çıkarlar her türlü reformun önünü kesmekte. Şunu iddia ediyorum ki, bizi enerji bağımsızlığına ve daha sağlıklı bir çevreye götürecek yol, kıtı kıtına da olsa, hâlâ önümüzde. Ama, bunun için, gelecek yıldan tezi yok, Washington'da dönüştürücü bir yön değişikliği gerekiyor... Zamanımız çok kısıtlı. 2008 seçimleri tüm gezegen için fevkalade kritik. Eğer Amerikalılar en dinozor kongre üyelerini emekliye ayırırlar, Washington da iklim değişikliğini dikkate almaya başlarsa, çocuklarımız ve torunlarımız için hâlâ büyük umutlar besleme şansı olabilir."

Hansen'in konuşmasını okuduktan birkaç gün sonra, 15 Temmuz günü yaptığı önemli konuşmayı televizyondan izlerken, ABD başkan adayı Barack Hüseyin Obama'nın şu sözleri özellikle dikkatimi çekti: "Bu sadece bir ekonomi ya da çevre sorunu değil, bir ulusal güvenlik sorunudur... Bir daha asla kenarda durup bu küresel sorunla başetmek için yürütülen küresel çabalara seyirci kalmayacağız. Karbon gazları salınımının başlıca sorumluları olan ülkelerin liderlerini, iklim değişikliği ile mücadele için imzalanacak protokollerin temellerini atacak Küresel Enerji Forumu'na katılmaya çağıracağım... Önümüze 2050'ye kadar bu gazların salınımını % 80 oranında azaltma hedefini koyacağız. Yeni temiz enerji türlerinin geliştirilmesine öncülük edeceğiz ve bu teknolojileri dünyanın bütün devletleriyle paylaşacağız. Bu, bütün dünyanın yararına olan işlere önderlik etme geleneğimizin bir gereğidir..."

Bazı dostlarım, eğer Obama seçilmeyi başarsa bile, dünyadaki kötü imajının düzelmesinden öte ABD'de hiçbir şeyin değişmeyeceğini, bunun da iyi olmayacağını düşünüyor. Ben onlara katılmıyorum. Obama'nın seçilebileceğine ve küresel ısınma dahil çok şeyi değiştirebileceğine dair temkinli iyimserliğimi koruyorum.

Kaynak: Yeni Şafak