Barack Obama Türkiye'nin AB'ye girmesi için kampanya yapmakla klasik ABD duruşuna sadık kalıyor. Bu duruş, adı Barack Hüseyin Obama bile olsa, Amerikalı bir başkanın Avrupalılardan başkasını alakadar etmemesi gereken bir karara, ölçüsüzce burnunu sokmasına şaşıran herkesi rahatsız ediyor. ABD'nin, bölgedeki öneminden kimsenin şüphe etmediği Türkiye'ye ihtiyacı olmasını anlıyoruz.

Obama'nın ilk Avrupa gezisinin sonundaki İstanbul ve Ankara etapları, Washington'ın İran'la köprü kurabilecek olan ve İsrail, Suriye ve Filistinliler arasında şimdiden aracılık yapan bir ülkeyle ilişkilere verdiği önceliği açıkça gösteriyor.

Yeni NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'e Türk vetosunun kaldırılmasıyla ilgili pazarlıkların şekli, Erdoğan hükümetinin ülkenin jeopolitik durumunun meyvelerini toplama kapasitesini gözler önüne serdi. Irak'ta ABD askerlerinin geçişine karşı çıkmış Ankara, şimdi bu askerlerin çekilmesinden bile çıkar elde ederek, kendisini Irak'ın toprak bütünlüğünün garantörü olarak gösterecek.

Amerikalıların tüm cephelerini açtığı bir sırada Türkiye'de de dayanak noktası bulmaya çalışması normal. Başarılı olacakları da belli. Obama Ankara'da, AB müzakerelerindeki hayal kırıklıklarını ABD'yle yaşayacağı yeni bir balayıyla telafi etmeye can atan bir ortakla karşılaştı.

Gelgelelim Obama, Ortadoğu politikasını sağlama almakla kalmayıp, ABD'nin AB'yi ne şekilde tasavvur ettiğini de hatırlatıyor. Buna göre AB büyük bir oyuncu olması beklenen siyasi bir varlık değil; dünyaya açık büyük bir pazar olmayı isteyen, belirli bir kimliği bulunmayan, mümkün olduğunca geniş alana yayılmış bir ülkeler topluluğu olmalı. Bu genişleme nasıl olsa olacak diye düşünülüyor. Sınırlarına ulaşabileceği, vatandaşların onayına sunulma ihtimali hesaba katılmıyor, reddedilmesi abes olur diye düşünülüyor.

Obama'nın farklı düşünmesi için de sebep yok. G20, dünyanın bir başka örgütlenmeye doğru gittiğini ortaya koydu. Yeni ortaya çıkan büyük ülkeler, dünya yönetiminde söz talep ediyorlar zaten. Şimdi bir de 500 milyonluk nüfusuyla Avrupa'nın, ABD ve Çin'e rakip bir siyasi iradeyle ortaya çıkması işlerine gelmiyor... Obama'nın gelecek vizyonunun böyle olması doğal. Avrupalıların üzerine düşen, farklı bir vizyon edinmek. (Başyazı, 7 Nisan 2009)

Kaynak: Radikal