Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un dün Diyarbakır'da söyledikleri, tıpkı önceki gün yaptıkları gibi iddialı bir çıkış sayılabilir. Önceki gün bölgenin sorunlarına çözüm için Diyarbakır'daki bazı sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelen Başbuğ, dün de yanında kuvvet komutanları olduğu halde yaptığı basın açıklamasında önemli sözler söyledi.
Başbuğ'un açıklamaları genel olarak terörle mücadele üzerineydi, ama odağında Diyarbakır vardı. Diyarbakır'a verdiği önem 'bölgenin kalbi', 'en önemli şehri' tanımlarıyla anlaşılıyordu gerçi, ama yalnız onlar değildi.
Başbuğ'un "İlk yapacağımız buradan aldığımız görüşleri, önerileri, izlenimleri, hükümet başta olmak üzere ilgili makamlara aktarmaktır. Gerekli konuları elbette MGK toplantılarında kurul üyelerine de aktaracağız" cümleleri üzerinde özellikle durmak gerekiyor.
Hükümet partisi, AK Parti aslında bölgenin sorunlarını yakından izliyor. Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, aylardır bölge illerinde yaptığı toplantılarda ekonomik ve sosyal yönden yapılması gerekenlerin envanterini çıkarıyor. Diğer Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek zaten aynı zamanda Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nun da başında.
Aslına bakarsanız, 29 Mart 2009'daki yerel seçimlere şurada yedi aydan az süre kalmışken, fiilen bölgede DTP'nin yanı sıra ciddi siyasi varlık gösteren tek parti AK Parti. Bunu en iyi bilenler, güvenlik nedeniyle bölgeyi karış karış tarayan askerler. Dolayısıyla Başbuğ'un Diyarbakır ziyareti şekil ve içerik bakımından ayrı bir anlam taşıyor. Askerlerin Diyarbakır başta olmak üzere, doğudaki belediyelerin DTP elinden çıkmasını arzuladıkları sır değil. Bu belediyeleri DTP kaybederse, çoğunun AK Parti'ye gideceği de sır değil.
Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanı iken defalarca, kendilerinin aslında teröristlerle mücadele ettiğini, terörle mücadelenin ise yalnızca güvenlik değil, hukuki, sosyal, ekonomik ve psikolojik boyutları olan bir çaba olduğunu vurgulamıştı. Dün Diyarbakır'da da benzer şeyleri söyledi; o sözleri dinledikten sonra arşivi taradım.
Arşivden çıkan kararlar
MGK, 20'nci yüzyılın son toplantısını 29 Aralık 1999'da yapmıştı. Abdullah Öcalan yakalanmıştı, ancak toplantıda PKK tehdidinin Irak'ın kuzeyinde "4 bin militan durdukça" ortadan kalkmayacağı saptaması yapıldı. Tehdidin salt asayiş tedbiriyle ortadan kaldırılamayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Cumhur Asparuk'a 'bölgenin sosyal ve ekonomik kalkınması için neler yapılabileceğinin araştırılması' talimatı verdi. MGK'nın 25 Şubat 2000 tarihli toplantısında görüşülen Doğu ve Güneydoğu Anadolu Eylem Planı, 9 Mayıs 2000'de merhum Başbakan Bülent Ecevit tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi.
Asparuk, eylül ayında bir grup gazeteciyi makamına davet ederek bu planı açıkladı. O gazeteciler arasındaydım. Eylem planının 47 maddesi ekonomik kalkınma, 30 maddesi idarenin yeniden yapılanması, 17 maddesi eğitim, 13 maddesi de sağlık konularına ayrılmıştı. Plan 14 Eylül 2000 tarihli gazetelerde '107 maddelik eylem planı' başlıklarıyla yayımlandı.
Hemen söyleyelim ki, aradan geçen sürede özellikle AB uyum reformları, sağlık ve eğitim alanlarında azımsanmayacak mesafe alındı. Ama Başbuğ'un dediği gibi, PKK'ya katılımlar azalmadıkça sorun çözülemiyor.
O zaman 'isim vermeyelim' kısıtlaması nedeniyle yazamamıştık, şimdi yazabilirim. O 107 maddelik eylem planının hazırlanmasından sorumlu olan ve o gün bize Asparuk'un talimatıyla sunumu yapan kişi, MGK Genel Sekreter Birinci Yardımcısı Korgeneral İlker Başbuğ idi.
Başbuğ, sekiz yıl sonra Genelkurmay Başkanlığı görevini devralırken yaptığı konuşmada, Irak'ın kuzeyindeki PKK'ya karşı ABD ile yürütülen işbirliğini 'mükemmel' sözleriyle tanımlayacaktı. Dün Diyarbakır'da bu işbirliğinin başladığı 'geçen yıl aralık ayından bu yana' 'TSK'nın bölücü terörle mücadelesinde yeni bir sayfanın açıldığını' ilan etti.
Bu işin asayiş boyutudur. Diğer boyutlarında yapılması gerekenleri askerin de, hükümetin de gayet iyi bildiğini artık varsayabiliriz. Yapılan açıklamalardan Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un en azından bu konuda aynı frekansta olduğu kanısına varmak mümkün.
Genelkurmay'da Başbuğ dönemi Doğu ve Güneydoğu'da da ayrı bir rüzgâr estirecek gibi görünüyor.
Kaynak: Radikal