Sabah sabah Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal'ı dinliyorum NTV televizyonunda, Murat Akgün'ün sorularını cevaplıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün neden Ermenistan'a gitmemesi gerektiğini anlatmaya başlarken üç temel sorun alanından söz etti Baykal. Mealen aktarıyorum: 1. Ermenistan, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımıyor;
2. Daha önce Asala terörüne destek veren Ermenistan, soykırım iddiasıyla Türkiye'yi sıkıştırıyor; 3. Ermenistan, Azerbaycan toprağını işgal altında tutuyor.
Doğru, Ermenistan, Türkiye'nin Doğu Anadolusu başta bazı bölgeleri için 'Batı Ermenistan' nitelemesini yapan bir Anayasa'ya sahip. Ayrıca Türk-Ermeni sınırını belirleyen Kars Antlaşması'nı tanıyıp tanımadığı da net değil.
Ancak unutulmaması gereken bir şey var: Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımayan tek ülke Ermenistan değil. Mesela Suriye, Hatay'ın kendisine ait olduğu iddiasında. Bu iddia var diye Türkiye Suriye ile düşmanca ilişki sürdürmüyor. Suriye, PKK'ya merkezlik yaparken bile Türkiye'nin Şam'daki Büyükelçiliği ve ülkedeki konsoloslukları çalışmalarını sürdürüyordu, Türk Başbakanları bu ülkeye gidiyordu,
Suriye'den de bakan seviyesinde konuklar Ankara'da ağırlanıyordu.
Ermenistan devletinin Asala'ya destek verdiği iddiası benim için yeni. Bugünkü Ermenistan bağımsız olduğunda Asala çoktan dağılmıştı. Baykal'ın kastettiği Ermeni Sovyeti ise o zaman da adres yanlış, bugün Asala'nın bir KGB operasyonu, yani Moskova'dan yönetilen bir operasyon olduğunu herkes biliyor artık. Ama Ermenistan'ın dünya parlamentoları soykırım iddiasını kabul etsin diye çaba gösterdiğine kuşku yok. En azından yakın zamana kadar bu yapılıyordu.
Fakat Abdullah Gül'ün Ermenistan ziyaretini yapılabilir kılan en önemli gelişme, bu ülkenin görüşmek için soykırımı kabul önkoşulunu kaldırmış olmasıdır. Bunu unutmamak lazım.
Türkiye'nin Ermenistan sınırını kapalı tutmasının ve bu ülkeye bir çeşit ticaret ambargosu uygulamasının ardında yatan başlıca sebep bu ülkenin Azerbaycan topraklarını işgal altında tutuyor olması. Dün Baykal, 'Bari iki-üç köyden çekilmesini sağlasaydı Türkiye' diyerek bu seyahatin bir taviz anlamına geldiğini öne sürdü.
Bu, hemen söyleyeyim, epey karmaşık bir sorun olan Karabağ ihtilafını eğer bilmemekten kaynaklanmıyorsa, sorunu çok ama çok hafife almak anlamına gelir ve Deniz Baykal'a yakışmaz.
Esasen, Ermenistan ve Azerbaycan, en üst seviyede bu sorunu konuşuyorlar ve karmaşık meseleye epey karmaşık bir çözüm formülü üzerinde duruyorlar. Bu konuşmalarda, son 12 yılda en az üç kez anlaşmanın eşiğine kadar gelindiğini ama son dakikada Rusya etkisiyle anlaşmanın gerçekleşmediğini bütün dünya biliyor.
Türkiye, bu anlaşma olmamaya devam ettiği halde kendi politikasını değiştireceğini ve mesela Ermenistan sınırını açacağını söylemedi, söyleyeceğini de sanmıyorum.
Ama öte yandan Türkiye'nin iki ülkeyi anlaştırmakta çok yardımcı olabileceğini de görmek lazım. Burada mesele, biraz da Ermenistan'ın Batı ittifak sistemiyle yakınlaşmasının anahtarını Türkiye'nin elinde tutması meselesi.
Yani Ermenistan, Rusya yerine Batı ittifakının kanatlarının altına girmek istiyorsa, aynı anda hem Türkiye hem de Azerbaycan'la anlaşabilir. Mesele bir güvenme meselesi. Şurası açık: Ermenistan, tek başına Azerbaycan'a ve onun vaat edebileceklerine güvenmiyor, o yüzden Rusya'nın sözünden çıkmıyor son tahlilde.
Ama Türkiye ona Batı'yla bağlantı güvencesi verebilirse, o zaman Rusya'yı devreden
çıkarabilir Erivan.
Şimdi Rusya'nın Kafkasya'da ağırlığını hissettirdiği bir dönemde, Moskova'nın Ermenistan kalesini kaybetmesi çok anlamlı olur ve Türkiye'nin burada oynayacağı rol küçümsenmemeli.
Geçen gün Cengiz Çandar da yazdı, Cumhurbaşkanı Gül, doğuya giderken batıyı keşfeden, batıyla karşılaşan Kristof Kolomb gibi olabilir. Ben Türk diplomasisinin bunu hesaplamadığını düşünmüyorum.
Böyle bir adım, Türkiye için sadece bir komşusuyla daha barışma ve yüzyıldan uzun zamana yayılan Ermeni meselesini hal yoluna koyma fırsatı olmakla kalmaz, ülkemizi Batı açısından biraz daha vazgeçilmez kılacak sonuçlara da yol açabilir.
Öte yandan, Abdullah Gül'ün ve dolayısıyla Türkiye'nin maç bahanesiyle yapılacak bir seyahatten ötürü kaybedeceği hiçbir şey olamaz. En fazla, Ermenistan'la zaten başından beri devam eden ilişkisizlik düzeyi devam eder, o kadar.
O yüzden, geziyi eleştirmek yerine, bu gezinin vaat ettiği imkânlara odaklanmak sanki daha iyi. Muhalefet olmak demek her şeye karşı olmak demek olmasa gerek.

 

 

Kaynak: Radikal