Tahrir Meydanında olanlar, geçtiğimiz Cuma günü yapılan milyonluk gösterinin ardından insanlarda bu tür gösterilerin bir işe yaramadığı şeklinde ortaya çıkan Mısır’daki siyasi tıkanıklığın farklı bir şekilde ifadesi olabilir. Bir başka ifadeyle, göstericiler seslerini ne hükümete ne de yüksek Askeri Konse’ye duyuramadıklarını düşünüyorlar.
Milyonluk protestoya katılan göstericilerin iki konuda talepleri vardı, birincisi, geçtiğimiz dönemde yapılan referandumla birlikte meydana gelen anayasal değişikliklere de uygun bir şekilde seçim takvimine uygun hareket etmek ve yönetimin sivillere tesliminde ağırdan almamak. Bu, geçiş sürecinin önümüzdeki sene Nisan ayından sonraya uzatılmaması anlamına geliyor. İkinci talep ise Dr. Ali es-Silmi’nin gündeme getirdiği, bazı siyasi partilerin Mısır Genel kurmayı başkanı Sami Anan’la yaptıkları toplantılarda kabul ettikleri anayasada yapılacak değişikliklerle ilgili teklifin reddilmesiydi. Daha hassas bir ifadeyle, silahlı kuvvetlerin Mısır siyasi hayatı üzerinde herhangi bir etki icra etmesinin kabul edilmemesi, silahlı güçlerin, Halk ve Şura meclislerinde temsil olunan halk denetimi dışında silahlı güçlere herhangi bir ayrıcalık tanınmamasıydı.
Tehlike sadece geçiş sürecinin uzatılmasıyla ilgili değil, aynı zamanda bu ucu açık ve ne zaman biteceği belirsiz olan geçiş süreci müddeti boyunca meydana gelecek olaylarla da ilgili biraz da. Zira İslamcıların parlamentoda tam anlamıyla hakimiyet kurmamaları için diğer siyasi partilerin hazırlık aşamalarını tamamlamaya fırsat vermek ve islamcılarla, yani Müslüman Kardeşler hareketiyle rekabet edebilmek için aydınlar ve kanaat önderleri içerisinde sürecin uzatılmasını destekleyenler oldu. Devrim sürecinde bile halk ile ordu karşı karşıya gelmekten kaçındılar, bu tür bir olayın önüne geçilmesinde Allah’ın da yardımıyla şimdiye kadar muvaffak olundu. Şayet çatışma meydana gelseydi Mısır, Arap devrimleri içerisinde bir istisna teşkil etmez, Yemen’de, Libya’da ve Suriye’de yaşanan kanlı olaylar, Mısır’a da bir şekilde dayatılmış olurdu.
Amerikan basınında çıkan bazı haberler, Mısır’ın (aslında kaçınılması mümkün olan) bu türden kanlı çatışmalar için uygun hale geldiğini ima etmekte. Örneğin Foreign Policy Dergisi, Mısır’da geçtiğimiz Cuma yapılan milyonluk gösterinin Yüksek Askeri Konsey’e demokrasiye geçiş sürecinin ertelenmesinin mümkün olmadığını içeren mesajlar vererek, olağanüstü halin kaldırılması ve askeri yargılamaların durdurulmasını talep etiklerini kaydetmiş. Haberde diğer partilerin İslamcılardan duydukları korku neticesinde meydana gelen kutuplaşmanın ülkedeki partiler arasındaki bölünmeyi daha da keskin hale getirdiği ifade edilmekte. Newyork Times gazetesi ise söz konusu milyonluk gösterinin devrimden bu yana Yüksek Askeri Konsey’e karşı yapılmış en büyük meydan okuma olduğuna yer verirken Wall Setreet Journal ise, bu gösterinin İslamcılarla ordu arasındaki işbirliğinin sonu anlamına geldiğini belirtmiş.
Bütün bunlara, halkın eski düzenin başının ve yandaşlarının yargılanması, eski düzen mensuplarının temizlenmesi, ekonomik sıkıntılar vb. gibi hassas konularda hükümetin yeterli performansı gösterememesi, halkın umut kırıklıkları yaşaması ve siyasi sürecin tıkandığına ilişkin düşüncelere sahip olmasına neden olduğunu da bütün bunlara eklediğimizde, sadece orduyla halk arasında değil halkın kendi içinde; ordunun siyasi hayatta etkin olmasını isteyenlerle onun rolünün sınırlandırılması, sivil bir devlet isteyenlerle buna karşı çıkanlar arasında yaşanacak çatışmalara kapı aralanarak sosyal patlamanın altyapısını hazırlayan bir tuzağa dönüşmesine zemin hazırlanacaktır. Ayrıca Mısır’ı (tuzağa düşürmek için) kollayan, Arap devrimleri içerisindeki kanlı senaryolar bakımından istisna teşkil etmesini istemeyenleri de bu listeye eklemek gerekir. Zira bu tür kanlı senaryolar, Mısır’ın üzerinde hakimiyet kurulması güç, boyun eğdirilmesi zor ve başta Amerika ve İsrail gibi ülkelerin elinde kukla olmaktan çıkmasını imkansız kılacak en önemli garantidir. Bazen İslamcıların güçlenerek iktidara gelmeleri bazen de askerlerin iktidarda kalmasının tehlikelerine değinen haberlerin Amerikan ve siyonist basınında hiç eksik olmadığını görüyoruz. Washington Times, geçtiğimiz Ekim ayında Dış İlişkiler Konseyi yetkilisi Steven Cook’tan naklen, Yüksek Askeri Konsey’in hiç bir şekilde Tahrir Meydanındakilerin taleplerini karşılama gibi bir eğilim içerisinde olmadığını ifadeye çalışıyor. Yediot Ahronot gazetesinde yayınlanan bir makalede ise yazar Elics Fishman, Mısır’ın karşı karşıya kaldığı gerçek tehlikenin ne ekonomik sıkıntılar ne de Sina yarım adasındaki güvenlik sorunu olmadığını, gerçek tehdidin Mısır’ın İslami fanatizm sorunuyla yüzleşmesi olduğunu söylüyor. İsrail’in bu yaftalamalarının amacı, Yüksek Askeri Konsey’in kafasına en önemli tehdidin İslami fanatizm olduğu algısını yerleştirmek. Bunun yanında Mısır’ın aslında bataklığa saplanmış ve kurtulmak için sürekli debelenen bir dinazora benzeterek, Mısır’da merkezi otoritenin çöktüğünü, sonuç olarak Mısır’ın İslam dünyasının liderliğinin bir hayal olduğunun altını çiziyor.
Bu tür yorumlar gelişigüzel yapılmış yorumlar olamaz. Bilakis üzerinde düşünülmüş ve planlanmış olup Mısır’da yapılacaklarla ilgili hazırlıkların altyapısı oluşturulmaya çalıştırılmaktadır. Seçimlerin zamanında yapılmasını engellenmesi ya da bunun ertelenmeye çalışılması, geçiş döneminin uzatılması, bu süreçte yönetimi üslenecek geçici bir yönetim oluşturulması gibi konuları gündeme getirmek, iyi niyetli içtihatlar olabilir. Ya da en azından toplumsal tabanlarının zayıf olması nedeniyle kendilerini siyasi sürecin dışında kalma tehlikesiyle karşı karşıya gören bir takım siyasi aktörlerin seçim sonuçlarından kaçma çabasıdır. Ama aynı zamanda bu tür amaçları olan kişiler arasında ülkede orduyla halk arasında çatışma çıkmasını isteyen kesimler de vardır ki bunlar diğerlerine nazaran çok daha tehlikelidir. Bu yüzden yapılması gereken, yönetimin en kısa zamanda sivillere devredilmesi için sınırları ve tarihleri açık bir takvimin belirlenmesi, anayasal ilkeler vesikasının içeriğiyle ilgili bir konsensus oluşturulması, Mısır’ı kanlı senaryolara sürükleyerek ülkeyi siyasi bir açmaza götürmek yerine, parlamento seçimlerinin bir an önce yapılmasını temin ederek istikrarı sağlamaktır.
Dünya Bülteni için çeviren: Faruk İbrahimoğlu
Kaynak: El-Ehram gazetesi