Üniversitelerde yeni öğrenim yarıyılı 3 Mart'tan itibaren başlayacak. Bu tarihi bir kenara kaydedin. Çünkü Türkiye'nin yıllardır geride bıraktığı üniversitelerde çatışma ortamının geri gelebileceğine ilişkin endişeler üniversite yöneticilerini sarmaya başladı.

Bu konuda görüştüğüm eğitim kaynakları endişelerine iki konuyu dayanak yapıyorlar:
1- Yeni YÖK Başkanı Prof. Dr Yusuf Ziya Özcan'ın daha genel anlamdaki kapı açışı ardından Başbakan Tayyip Erdoğan'ın üniversitelerde başörtüsünün, türbanın serbest olacağı sözleri,
2- Yine YÖK Başkanı Prof Özcan'ın ünversite eğitiminin paralı olması gerektiği yolunda sözleri.

İkincisinden başlayarak şöyle açılabilir:
Üniversitelerin (mevcut kayıt harcı dışında) paralı olması fikri, aslında uzun süredir tartışılıyor. Geçtiğimiz hafta sonu Radikal-2'de Baskın Oran paralı eğitimin fırsat eşitliğini fakir ve başarısız öğrencilere burs imkânı yoluyla sağlayacağını savunanlardan. Ama herkes, özellikle de öğrenci örgütlenmeleri aynı şekilde düşünmüyor olabilir.

Türban serbestisinin fiili durumla sağlanacağı yolunda bir kanı giderek yaygınlaşmaya başladı. Özellikle YÖK'ün yaptırımlar konusunda rolü olmadığının, Rektörlüklerin kararlarını onaylama, ya da reddetme yetkisi bulunduğunun artık kamuoyunda anlaşılmasının ardından, tek tek üniversite rektörleri bu konuda daha büyük baskı altında kalacak. Bu sorunu, örneğin Boğaziçi gibi sessizce geçiştiren üniversiteler olduğu gibi, (Necmettin Erbakan'ın Refah Partisi'nin kapatılma istemleri arasında yer alan 'Rektörler türbanlı kızlara selam duracak' sözünü anımsatacak şekilde) bu işi bir hürriyet gösterisine dönüştürecek okul yöneticileri de çıkabilir. Bir tane çıkması, kütüğe kamanın çakılması için yeterlidir.

Muhabirimiz Betül Kotan'ın saptadığı üzere, eylül ayında 20 üniversite rektörünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ataması yoluyla değişecek olması üniversitelerde yaşanabilecek tartışmaya ilişkin ayrı bir veri sayılabilir.
Haksız çıkmayı ve üniversitelerin gerginlikten uzak bir öğrenim dönemi yaşamasını yürekten dilerim.

Rice Irak'tayken operasyon

Irak Kürt kaynaklarının Türk jetlerinin sınır ötesi harekât yaptığını açıkladığı sırada, ABD Dışişleri Bakanı Bağdat'ta Irak Dışişleri Bakanı Zabari ile görüşüyordu. Rice ve Zabari'nin Irak'ta Şiilerin koalisyona dönüşü ve doğrudan karar sürecinde yer almamış Baas Partisi mensuplarının devlet hizmetine alınmasına kapı açacak açıklamalarından az sonra da Genelkurmay'ın açıklaması geldi. Geçen hafta Kürt kaynaklardan gelen iddiayı yalanlayan Genelkurmay, dün doğruladı ve jetlerin vurduğu noktalarının isimlerini de açıkladı.İşin daha da ilginç yanı, aynı sırada Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Saygun'un da Bağdat'ta Iraklı ve ABD'li komutanlarla görüşüyor olmasıydı. Yani 1- Türkiye'nin Irak'taki harekâtı önünde yalnız fiziki değil, siyasi engel olmadığı sergilenmişti, 2- Türkiye gelişen güven ortamı sonucu ilk kez Irak'ı üst düzey askeri boyutta muhatap almıştı. Erbil'in bundan çıkarması gereken sonuçlar olabilir.

Sinirler gergin olunca

Dün Meclis'te taraf olan herkesi üzen bir durum yaşandı. Parlamento muhabirlerimizden Zihni Erdem bazı meslektaşlarıyla iktidar kulisinde iken DTP Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve beraberindekilerle karşılaşıp selamlaşmışlar, ancak daha sonra haberle ilgili olmayan bir nedenle tartışma çıkmıştı. Tartışmanın Sakık'ın siyaseten yaşadığı gerginliğin de etkisiyle gereksiz boyuta sıçradığı sonradan, Meclis'e giderek yaptığımız konuşmada kendi sözlerinden anlaşıldı.

Durumun, hem iktidar, hem de muhalefetin sıkıntılarının acısını medyadan çıkarmak gibi bir gerekçeden kaynaklanmadığını anlamak bir ölçüde teselli kaynağı oldu. Ancak böyle nahoş bir olay nedeniyle Sakık gibi DTP içinde en diplomatik bildiğimiz bir siyasetçi ile, aralarında o güne dek kendisiyle somut bir sorun yaşamamış Zihni arkadaşımızın karşı karşıya gelmesi üzücüydü.

Yanlış anlamalar, Sakık'ın beraberinde DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ile Radikal Meclis Bürosu'nu ziyaret ederek duruma açıklık getirmesiyle giderilmiş oldu.

Kaynak: Radikal