El Kaide’ye yakın isyancılar Güney Mali’de bir taarruz düzenlediler. Fransa, taarruzu bertaraf etmek için asker gönderdi ve hava saldırıları başlattı. İslamcı militanlar Cezayir’de (bu ülke hükümeti, Fransa’ya hava sahasını kullanma izni verdi) doğalgaz tesisine el kodular ve ikisi Amerikalı en az 20 Batılıyı rehin aldılar.
Bin Ladin öldü. Afganistan’dan çekiliyoruz; isyancı savaşlarından eliğimizi eteğimizi çekmeyi istiyoruz ama görünene bakılırsa onlar bizden ellerini çekmiyorlar.
O halde ne yapmalı? Kim yapmalı?
Birincisi, gerçi bu karşılaşma sinir bozucudur ama satışı fazla yapılmamalıdir. Mali isyancılarıyla bağlantısı olan cihatçı kol, Mağrib El Kaidesi’nin bin Ladin dönemindeki gibi bir gücü veya küresel erişimi yok. Ayrıca bu isyancıların hepsi cihatçı değildir: Bir çoğu suçludur, uyuşturucu kaçakçısıdır veya fırsatçılık yaparak savaşa katılmış savaş ağlarıdır. Dolayısıyla da savaştan çekip çıkarılabilirler.
İkincisi, bu model yeni değildir. O veya bu cins İslamcılar uzun zamandır Mali’de varlık gösteriyorlar; ülkenin kuzeyini altı ay önce kontrolleri altına almışlardı. Çok az kişinin dikkatini çekti.
Üçüncüsü, Cezayir’deki doğalgaz tesislerine yapılan saldırının Fransa hava saldırılarıyla veya el Kaide’yle bir ilgisi olmayabilir. Batılı rehinleri serbest bırakmak için fidye istenmesi, bu dehşet verici grupların büyük bir gelir kaynağıdır ve bölgede iş yapan Batılı ülkelerin veya şirketlerin iyi bildiği bir şeydir.(17 Ocak güncellemesi: Rehine olayınde eski bir el Kaide üyesi Muhtar Belmuhtar’ın başı çektiği ortaya çıktı. Fidye ve cihat karşımı bir amacı olabilir. Cezayir ordusu doğalgaz tesisini kuşattı ve bu sabah Belmuhtar ve adamlarına karşı bir saldırı başlattı. Teröristler ve rehineler arasından yaralılar olduğu söyleniyor ama tafsilat pek yok.)
Son birkaç günün olayları – militanların kontrollerini başkent Bamako’nun güneyine genişletme teşebbüsleri, ardından Cezayir’deki rehine olayı, Fransa ve yollarına çıkan her ülke için cehennemin kapılarını açma tehdidi en hafif tabirle endişe vericidir.
Dolayısıyla Fransa Cumhurbaşkanı Hollande saldırıyı durdurmak için hızla asker ve uçak sevketti. Birçok Malili geçmişin sömürge işgalcisi Fransa’ya karışık duygular besleseler de müdahaleyi minnetle karşıladılar. Fransa’nın müdahalesi olmasaydı yakalanıp tedhiş edileceklerdi.
Ancak bu noktadan sonra gidişin nereye olduğu belli değil. Fransa, askeri harekâtını komşu uluslar (Batı Afrika Devletleri Ekonomi Topluluğu) bir ittifak oluşup yaklaşık 3.000 asker konuşlandırana dek kısa vadeli bir kurtarma operasyonu olarak görüyor. Fakat ne kadar süreceği veya geldiklerinde ne kadar iyi savaşacakları belli değil.
Bu nedenden dolayı Fransa ABD yardımını istedi. Yardım etmeli miyiz? Eğer edeceksek nasıl etmeliyiz?
Bu tür çatışmalar için Obama doktrini diye bir şey var. Bir yanda terörle savaşı, kötü adamları öldürmeyi yahut yakalamayı – özellikle de müttefiklerimiz yardımımızı istediklerinde ve onlarla savaşta olduklarında - el Kaide gibi grupları dağıtmayı, bu grupların genişlemesini kuşatmayı kabul eder. Diğer yandan şunu beyan eder: Artık daha fazla Irak ve Afganistan’a hayır. Obama bir yıl önce Pentagon’daki basın toplantısında stratejik bir gözden geçirme çalışmasının sonuçlarını duyurmuştu: Asker botlarının eşlik ettiği uzun vadeli ulus inşasının son bulduğu. Obama ve Savunma Bakanı Leon Panetta’nın imzaladığı resmi belgede şöyle kaydedilmişti: ABD, güvenlik amaçlarımıza ulaşmak için yenilikçi, düşük mâliyetli, küçük çaplı askeri varlık bir yaklaşım geliştirecek.”
Obama yönetiminin (bazen bizatihi başkanın) yüksek öncelikli hedeflere karşı komando baskınları veya drone saldırısı emri verdiği sıcak çatışma noktaları var dünyada. Libya’da Nato askeri harekâtına katıldı (Arap Birliği talep etti ve BM Güvenlik Konsey onayladı) fakat başı çekmedi. ABD, bunun yerine, savaş cephesine “eşsiz kabiliyetlerini” - keşif-gözlem yapan ve akıllı bombaları bırakan drone’ları, hava yoluyla uzun menzilli ikmal-lojistik ve olay yerinden istihbarat - sundu. Bazılarının hoşgörüsüzce “geriden liderlik” dediği budur ve başarılı olmuştur.
Mali’de yapacağımız ve yapmamız gereken de muhtemelen budur şayet Fransa operasyonu tehdidi bertaraf edemezse. Bu bile göründüğü kadar kolay değildir: Hava üsleri çok uzaktadır; drone operatörleri, kameraları nereye çevirecekleri ve neye baktıklarını söyleyecek yerlilere ihtiyaç duymaktadır. Lojistik ve istihbarat ağı oluşturulmalıdır. Obama daha fazlasını yapmaya eğilim gösterse bile – diyelim ki asker göndermek – (ama kesinlikle olmayacak) bir darbe sonucu iktidara gelen yabancı hükümete yardım amacıyla asker gönderilmesini yasaklayan kanundan dolayı bunu yapamayacak. Kaydetmekte fayda var, Mali’nin demokratik yolla seçilmiş hükümetini deviren subay, Amadou Sanogo Amerikan ordusunun eğitim programlarını katılmış vaatkâr bir öğrenciydi.
Askeri harekâta katılmamızı savunan herkesi durup düşündürmelidir bu. Ülkeyi/sahayı bilmiyoruz, oyuncuları tanımıyoruz, kimin destek vermeye değer kimin değmez olduğunu bilmiyoruz. Bilenler var; çatışmada kazanacakları veya kaybedecekleri çok şeyleri de var onların. Son on yıldan (ve öncesindeki yardım yüzyıldan) çıkaracağımız derslerden biri de karanlıkta olduğumuz bu tür vakalarda, eğer işin içine girmişsek, fazla dikkat çekmememiz gerektiğidir.
Kaynak: Slate
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı