Hayal kurmak ne kadar da güzel. Düşünsenize, kimsenin elinin yetişemeyeceği, hiçbir hukuk sisteminin yargılayamayacağı, kural ve kaidelerden muaf, cennetin sanal halini yaşadığınız alan.Yaradan’ın özgürlük adına lutufta bulunduğu, kullarının ruhlarını tatmin etmek için yarattığı, ne kadar özel ve kişisel bir torpil.
Elbette ki her gerçekten önce bir hayal saklanır içerlerde bir yerde. Kimi eksik, kimi fazla olarak doğar gerçeğin dünyasına. Gerçi umut ve ideallerin izdüşümü, hep yanlış tasvirlenir, şu görüntülerden ibaret, yalancı yaşayışlardaki kulların akıllarında . Ama olsun gene de hep istemek, hep gerçeğe dönüştürmek vardır sefil hayallerini, şu adem denen, kendine yenilmeye mahkum insanoğlunun sevdasında..
Peki gerçek nedir? Yada gerçekler doğruya tekabül eder mi?
Yahut doğru, gerçeğin tekamül ettiği yer midir?
Gerçeğin doğru olma oranı yüzde kaç eder?
Peki ya doğrunun gerçek olma ihtimali diğerinden fazlamıdır?
Yok yok her halde gerçek, Eflatun’un ideaları gibi, gölge oyunlarındaki Hacivat ve Karagözdür.
Her ne olursa olsun, her şeyin aslını bir gün öğreneceğimiz bir gün var çok şükür…
Şimdi gelelim fasulyenin faidelerine.
Müneccimlik zor zanaat vesselam.
Kimi el haritanızı çıkarır bakar, kimi suya dalar.
Kimi cam küresine hastadır, kimi de yıldızlara tapar.
Kimi de en azametlisinden, kocaman bir cadı kazanı kurar.
Kurduğu bu kazanda öyle malzemeler vardır ki herkesin dudağı uçuklar.
Merak ettiniz değil mi?
Bilirsiniz meraktan gelir olmaz işler belalar.
Neyse,
Rastladım bir müneccime tesadüf bu ya,
En şöhretlisiymiş, en çok bileniymiş aralarında.
Gel götüreyim dedi, anlatayım sana bir bir,
Bende dayanamadım ısrarlarına.
Vardık o devasa cadı kazanının başına,
Dedi ki, şimdi var elimde yeni bir çalışma,
.
Bakacağım Ayşe ile Ahmet, Fatma ile Mehmet erecek mi muratlarına.
Aldı eline bir tutam dedikodu tozu, fırlattı kazanın en uzaklarına.
Karıştırdı durdu, bir fokurdadı ki kazan düşmanlarımın başına
Sonra paranoya ilacını verdi bana,
Bunu sen koy dedi, bu bizim ilacımız,
Yoksa tutmaz dedi olası sevda.
Bu doğru olmaz dedim,gerçek olmaz o zaman, ihanet olur aşka,
Sen karışma dedi, yoksa nasıl gücümüz yeter bunları bağlamaya.
Yani siz mi seçiyorsunuz ademleri,
Onların aşkı değil mi söyledikleriniz bana?
Gülümsedi,onu da sen anla,
Bu kazan kaynadıkça, olacak onların dertlerine deva…
Dondum kaldım, vesvese otunu atarken kazana
Şaşırdım, yıkıldı dünyam başıma.
Eh böyle dostlar, yalana inanmak boşuna,
Siz siz olun dikkat edin,
Gerçekleştireceğiniz hayallerin sonuna.
Hayal kurun ama, ya birileri hırsızlık yaparsa?
Ya da birileri adınıza aşk ısmarlarsa?
Böyle tuhaf bir sona doğru gidersiniz usulca.
Sizce kimin hayalleri zaten yaşıyordur acaba?
Eh! Şizofrenseniz değmeyin keyfinize, darısı cümlemizin başına….