Neyine yollara düşmek, eyvah!
Neyine ham iken pişmek, eyvah!
Neyine kalmış yareni deşmek, heyhat…
Var git gönlüm, var git durma sürgüne,
Mecnun gibi vur sevdanı çöllere…
Yollar ince, yollar uzun… Yollar ıssız, yollar yorgun…
Herkes yolunu tutmuş,
Bir ben divane, bir ben yollara vurgun…
Yolları yolcusuz neylersin?Peki ya şu çakıl taşlarını nasıl yok edersin?. Şu toz bulutunu,puslu sisli havayı nasıl temizlersin?Ne yapsak? Mizacımızı direk gibi diksek mi en önce?İnancımızı demir gibi tavında dövsek mi, en sağlam oluncaya kadar?.Emeğimiz,ekmeğimiz kadar kutsal mı olsa?Hayallerimiz, en masumundan çocuklar gibi saf ki ne saf..Birde etrafımızda dostların en güzeli, şems-i Tebrizi tadında..Ve sağlam bir yoldaş, bu afaki yolculukta..
Eh, gönül başka ne ister a dostlar, yollar bahane..
Zaten yollara da bahane çok,yoldaşların ihanetine alışkın söyleyişlerle devam eder durur,oyalanmalara karnı tok…
Ne yollar, ne yoldaşlar ayrılır birbirinden.Ta ki biri diğerine kalleşlik yapıncaya kadar.Şiddetin en utanmazcasını,Yaradan’ın emanetine sarf edinceye kadar…Sözlerini,diktatörlük sevdasıyla emir buyurup,sevgilinin yüreğini ilmek ilmek kanatıncaya kadar…Kendi nefsine kılıf bulup,başka gözleri arayıncaya kadar…Cahil sanıp, unutur sanıp,anlık kızgınlık sanıp,ya da hak etti sanıp, yanılsamaların en anlaşılmazıyla kendini kandırma yoluna sevdalanıncaya kadar …Oysa bilmez midir ki, kanayan yara akar durur gönüllerde,çağlayanların, şelalelerin bembeyaz köpüklerine inat, kıpkırmızı…Kan kırmızı…
Bizi en mükemmel yaradan Yaradan’a isyan değil midir,bu hor görmelerin en vehametlisi?
Nedir bu kendine tapmalar,helvadan put yapıp, acıkınca yeme hissi?
“Nasıl huzurda kabul göreceğiz?” endişesizliğiyle kul hakkına burun kıvırma iradesizliği…
Ah, böyleleri yok mu,gözünün içine baka baka dolaşır,arz-ı endam eder,yüzsüz suratıyla sinsi sinsi…
Hiçbir kadının sevmediği…
Kendini kayıran edasıyla boş koltuklardan yer kapmaya çabalar,ancak kendine terbiyesizliği…
Bir de bunlar memleketleri yönetmek istemezler mi?Bakan olup,vekil olup,atını itini nallayıp yapışmazlar mı tepemize? Paçalarından akar beceriksizliği…
Sen millete faydalı işi nereden bilirsin be ahmak!Çocukların bile ti ye alırken seni…
Seçen de kabahatli seçtirende…
Bilen de kabahatli, bilip de söylemeyen de…
AYIKLAMALI ÇAKIL TAŞLARINI YOLLARDAN…
İstemiyoruz öylelerini..
Er meydanında yeri yok, kadınlar diskalifiye etti top yekun cümlesini..
Bir yoldaş uyarmış diğerini…
Böylelerini almayalım aramıza…
Biraz geç kalınmış bir uyarı ama neyse, yollar umursamaz nasılsa, ne yaparsın kahrolası bir alışmışlığın seviyesizliği…
Ah, keşke yolu da yoldaşı da bir olan o ütopyayı keşfedebilse şu müneccimler,boşa kürek sallamasa o ucuz kehanetleri…