Lübnan’da Maruni Patriği Nasrullah Safir’in gözetiminde toplanan ileri gelen Hıristiyanlar ülkenin tehlike içinde olduğunu vurgulayıp, Hizbullah’a işaret ederek silahların bırakılması çağrısı yaptılar. Aynı tehlikeyi çoğu Lübnanlı da hissediyor; iktidar ve muhalefet arasında biriken anlaşmazlıklar sebebiyle askeri bir patlamanın yaşanmasından endişe duyuyorlar.
İki önemli tehlike
Lübnan hükümeti işlemiyor, iç işlerine yönelik dış müdahaleler devam ediyor. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın Beyrut ziyaretinden ve direnişe mutlak desteğini teyit ettiği ateşli konuşmasından iki gün sonra, ABD Dışişleri yetkilisi Jeffrey Feltman da 14 Mart grubunu güçlendirmek için Lübnan’a geldi.
Lübnan iki önemli tehlikeyle karşı karşıya: Siyasi, dini ve mezhepsel şekiller alan iç anlaşmazlık ve Temmuz 2006 savaşındaki yenilginin intikamını alma amaçlı bir İsrail saldırısına dair ihtimallerin artması. Eski devlet başkanlarından Emin Cemayel Lübnan’ın başarısız bir devlete dönüşmesi ve tıpkı Irak, Somali ve Afganistan’daki gibi milislerin yatağına çevrilmesi ihtimaline karşı uyarıyordu. Cemayel’in endişeleri yerinde, ancak sunduğu çıkış noktaları ikna edici değildi. Silahlı gücün orduyla sınırlandırılması haklı bir talep olsa da Lübnan için uygun değil. Zira Lübnan İsrail’in daimi tehditleriyle mücadele ettiği gibi hassas bir dini ve etnik mozaikten oluşuyor.
Lübnan’ın temel sorunlarından biri de Refik Hariri suikastını soruşturan uluslararası mahkeme. Bu mahkeme, İsrail’in Lübnan’a saldırmasına yeşil ışık yakmak için direnişçi tarafı suçlamayı hedefliyor. Hiç kimse adaletin yerine getirilmesine ve bu suikasta karışanların hüküm giymesine itiraz etmiyor, ancak bu mahkemenin adil olması, intikam almayı hedeflememesi ve siyasallaşmamış olması gerekiyor. Bu kriterler halihazırdaki mahkemede mevcut değil.
Direniş bir şartla korunmalı
Amerikalılar ve İsrailliler, Suriye ve İran’ın yıkıcı bir savaşa girmesi için Lübnan’daki şartları patlatmak istiyor. Bu nedenle bir grubu diğerine karşı kışkırtıyorlar. Bu eğilimi etkin Arap güçleri de destekliyor.
Direniş, İsrail’i Lübnan’dan çekilmek zorunda bıraktı. ABD’yse İsrail’in Lübnan topraklarından çekilmesini öngören 425 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını uygulamak için hiçbir şey yapmadı. Bu nedenle Lübnan’a yönelik yeni saldırı girişimlerine karşı direniş korunmalı. Tabii silahını iç çekişmelerde kullanmaması kaydıyla... (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı, 6 Kasım 2010)
Kaynak: Radikal