Okurlarım soruyor: "Laik düzeni savunanlar"a kıyasla AKP'nin daha laik bir tutum sergilediğini yazdınız. Niye öyle?.. Soruya, AKP ile "laik düzeni savunanlar"ın baş temsilcisi CHP'nin laiklik konusundaki tutumlarını karşılaştırarak yanıt vermeye çalışacağım.
Önce "laik düzen"den ne anladığımı belirtmeliyim. Laik düzende devlet ile din birbirinden ayrıdır. Devlet bütün inançlara (ve inançsızlara) eşit davranır. Yurttaşlar, insan haklarıyla çelişmediği ve başkalarının özgürlüğünü çiğnemediği sürece, din ve inanç özgürlüğüne sahiptir. Yasalar dinsel değil laiktir.
Türkiye'de ise laiklik, yasalarda laiklikten ibaret. Devlet - din ayrılığı yok. Devletin gayriresmi bir dini var: Diyanet İşleri Başkanlığı'nın (DİB) temsil ettiği yorumuyla Sünni İslam. Devlet inançlara eşit davranmıyor. Alevilik ve Lozan antlaşmasında adı geçmeyen gayrimüslim inançlar yok sayılıyor. DİB bütün inançlardan yurttaşların ödediği vergilerle finanse ediliyor. DİB İslamı'nın öğretildiği din dersleri zorunlu. Dinî özgürlükler üzerinde kısıtlamalar var. İslam'ın halk yorumları olan tarikatlar yasaklı. Kamu binalarında ve üniversitelerde başörtüsü yasağı var. Din eğitimini tekelinde tutan devletin kendi açtığı imam-hatip okullarının mezunlarına üniversiteye girişte (bütün meslek okulları mezunlarıyla birlikte) ayrımcılık uygulanıyor. Temel eğitimi bitirmeyenler Kur'an kurslarına gidemiyor.
CHP bu düzeni tümüyle destekliyor. Oylarını aldığı Alevilerin taleplerinin karşılanması için hiçbir girişimde bulunmadı. AKP de bu düzene bağlı. Ama hiç değilse üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkmasına, imam-hatip mezunlarına ayrımcılığın son bulmasına, Kur'an kurslarıyla ilgili kısıtlamaların hafifletilmesine çalışıyor. AKP 22 Temmuz'dan sonra Alevilerin taleplerinin karşılanması (Sünni partisi konumundan kurtulma) yönünde bazı girişimler de başlattı.
AKP, gayrimüslimlere ait vakıfların el konulan mallarının bir kısmının iadesini öngören ve mülk edinme haklarını tanıyan kanunu çıkardı. CHP ise bu kanunu engellemek için büyük mücadele verdi. Başbakan Erdoğan geçen nisan ayında Malatya'da üç Hristiyan'ın katledilmeleri üzerine şunları söyledi: "Benim ülkemde sadece Müslümanlar yaşamıyor. Biz hükümet olarak, laikliğin de gereğini yapıyoruz. Hükümet olarak her inanç sahibinin inancına aynı mesafedeyiz. Onları da güvence altına almak bizim için bir görevdir... Avrupa'da 6 bine yakın camimiz var. Sen de burada kilise ve sinagoga aynı güvenceyi vereceksin, kimse rahatsız olmayacak..." (Hürriyet, 23 Nisan 2007) CHP sözcüleri hiçbir zaman bu kadar laik bir tutum takınmadılar.
AKP sözcüleri, Rum Ortodoks Patriği'nin "ekümenik" sıfatını kullanıp kullanmamasının kilisenin iç meselesi olduğunu, Heybeliada'daki Ruhban Okulu'nun açılabileceğini söylüyor. CHP ise bunlara kesinlikle karşı. AİHM ve Danıştay'ın mevcut içeriğiyle din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması yönündeki kararına karşı çıkan DİB Başkanı Ali Bardakoğlu'nu AKP'den Reha Çamuroğlu konunun DİB'i ilgilendirmediğini söyleyerek eleştirdi (Radikal, 9 Mart). CHP'den Kemal Kılıçdaroğlu "şaşırdığını" söylemekle yetindi (Hürriyet, 8 Mart). AKP hükümeti bütün inançlar hakkında bilgi verecek "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersinin zorunlu kalmasını, buna karşılık "Din Dersi"nin seçmeli hale getirilmesini tasarlıyor. CHP'nin bu konuda ne düşündüğü bilinmiyor.
Ben bunlara bakarak AKP'yi görece, nisbeten daha laik bir tutum içinde görüyorum. Ne var ki Başbakan Erdoğan bu tutumda fazla ileri gidildiği sonucuna varmış olmalı ki geçen gün (8 Mart) Şer'î hukuka gönderme yapan şu beyanda bulundu: "Katili af yetkisi maktulün varislerine aittir!" Anlaşılan Türkiye'de laiklik ancak bu kadar oluyor.
ÖZÜR VE DÜZELTME: 11 Mart tarihli yazım üzerine Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek aradı. Celal Talabani için "postal yalayıcı" sözünü hiçbir zaman kullanmadığını, sadece Mesut Barzani için "postal öpücü" dediğini belirtti. Sayın Çiçek'ten özür diler, düzeltirim.
Kaynak: Zaman