Genelkurmay Başkanı dün öğlen saatlerinde, kızgınlığını sesine yansıtarak, Balıkesir'de basına tek konulu bir açıklama yaptı. Sayın Başbuğ'un konumu, tavrı ve sözleri üzerine düşüncelerimi yazmak istiyorum.
Önce, açıklamaya neden olan haber ve tutuma bakalım: Taraf gazetesi evvelki gün, bir
istihbarat birliğinin raporuna dayanarak, Aktütün karakolu baskınında komutanlığın kusurlu olduğunu, olay sonrası yapılan Genelkurmay'ın açıklamalarında çelişkiler bulunduğunu
gösteren geniş bir haber yayımladı.
Taraf'ın yayımladığı rapor ve bilgileri eline geçiren her gazeteci yayımlar. Günlerdir kamuoyunun üzerinde durduğu bir konuda, komutanların en azından ihmaline işaret eden bir belgeye kimse kayıtsız kalamazdı. Ancak, haberdeki yorum ve değerlendirme cümleleri, haberin eleştirme kararıyla hazırlandığı izlenimini verdiği de bir gerçektir.
Özetle bir gazete, eline geçirdiği belgeyi Silahlı Kuvvetler Komutanlığı'nı eleştirerek habere dönüştürmüştür; Genelkurmay Başkanı da, haberin içeriğini yalanlamak istemiştir.
Buraya kadar olayımızda bir yanlışlık yoktur. Gazete görevini kendi anlayışı içinde yapmıştır, değerlendirme okuyucusuna aittir.
Olayımızın ikinci yanı Genelkurmay açıklamasının biçimi ve içeriğidir. Önce biçimiyle ilgili iki soru sorup cevaplarını arayacağım:
Ordumuzla ilgili haberlerin tekzip yeri hangi kurumun hangi katı olmalıdır? Tekzibin sözcülüğünü hangi görevli üstlenmelidir? Maksatlı haberlerin tekzibi yeterli görülmüyorsa eski deyimle 'tedip etme' (terbiye etme, uslandırma, yola getirme) görevi, yargı dışında bir makamca üstlenilebilir mi?
Gazeteler, halkın tükettiği bir üründür. Bu ürünün kalitesini değerlendirecek olan halktır, halkın kurduğu kurumlardır. Devletle ilgili bir düzeltme gerekiyorsa, gazetenin muhatabı halk adına devleti yönetenler, siyaset adamlarıdır. Yani, orduyla ilgili haberleri Milli Savunma Bakanı veya onun görevlendireceği bir memur vermeli veya düzeltmelidir. Küçük büyük harekât sırasında ise, harekâtı yöneten birliğin bir biriminin veya komutanının bilgi vermesi doğaldır.
Sorulara cevaplarımı yanlış bulanların arasında, 'orduyla ilgili her haberi Genelkurmay Başkanı cevaplamalıdır' diyeceklerin çok olmadığını sanıyorum. Herhalde bakanlığın, eğer bakanlık yeterli görülmüyorsa(!) Genelkurmay sözcüsünün Taraf'ın sorularını cevaplaması uygun olacaktı.
Sayın Başbuğ'un açıklamasının kabul edilemez tarafı saklayamadığı, belki saklamak istemediği duygularıdır. Genelkurmay Başkanımızın bu kadar kızmasını da, halkın izlediği bir sırada kızgın görünmesini de göreviyle bağdaştıramıyorum.
Ordumuzun herhangi bir harekâtının komutasında hata görenlerin, bu harekâtın karşısındakileri başarılı gördükleri söylenebilir. Aktütün baskınında, hata yapıldığını iddia edenler doğal olarak baskını yapanları o gün için başarılı tarafa koymuşlardır. Böyle düşünenleri, PKK'yı başarılı ve haklı bulduklarını kabul etmek ne büyük haksızlıktır. Oysa onlar, PKK'nın başarısını övmüyorlar, tam tersine, onun karşısında hata yapılmamasını istiyorlar.
Sayın Başbuğ, 'Bölücü terör örgütünün yaptığı eylemleri başarılı gibi gösterenler, akan ve akacak olan her damla kanın sorumluluğuna ortak olurlar' kanısındadır ve 'Bunu herkesin iyi anlamasını istiyorum' demektedir. Bunu anlayamadığımı açıkça yazıyorum; ordumuzun herhangi bir harekâtını kusurlu bulmanın, dökülen kanların sorumlusu olabileceklerini anlayamıyorum.
Ordunun yaptıkları doğrudur, eleştirilemez deniliyorsa onu tartışalım! Ordu eleştirilemez olmadığına göre, her eleştiriden 'kutsala aykırılık' çıkarılamaz, çıkarılmamalıdır.

Kaynak: Radikal