Anayasa değişiklik görüşmeleri sürüyor. İlk görüşmenin sonuna geldik.
19 Nisan’da başlayan görüşmeler, 23 Nisan özel oturumu dışında, dün akşama kadar aralıksız dokuz günde bitirilecek görünüyor. Dokuz birleşimin aralıklarla yaklaşık 15-20 saatini televizyondan izledim.
Muhalefet teklifin görüşmesini uzatmak, teklif sahiplerinin direncini kırmak için içtüzüğün verdiği imkânları kullandı, kitapta yazmayan yeni yöntemler de aradı, bulduklarını da uyguladı. ‘Engelleme’nin, teklifin geri çekilmesiyle sonuçlanması zaten nadiren görülür; ölçülü ya da ölçüsüz engellemelere karşın bu teklifin de Meclis’ten geçeceği anlaşılıyor.
Anayasa değişikliği konusu konuşulmaya başlamasından bu yana, bana doğru veya yanlış gelen birçok düşünce okudum, dinledim. Bunların içinde en yanlışı ‘uzlaşma’ üzerine söylenenlerdir.
Özellikle Anayasa gibi konularda siyasal eğilimler arasında uzlaşmayla sorunların çözülmesi istenir, çözülmesi gerekir. Son günlerde, 2002 öncesi Anayasa değişiklikleri hatırlatılmakta, o günlerdeki hükümetlerin çözüm yöntemlerini bugünkü iktidarın uygulamaması eleştirilmektedir. Unutulan, o zamanki hükümetin üçlü koalisyon olduğu ve uzlaşmanın Anayasa’ya özgü olmayıp, her kanun için zorunlu olduğudur!
2002 seçimleri sonrasında Anayasa değişikliği iktidarın, söylesin ya da söylemesin hep önemli konularından biri olmuştur. Seçim sonrasında hükümet, ele aldığı yönetim reformuyla Anayasa konusuyla karşılaşmıştı, sonra da her adımında Anayasa’yı unutmadan bugünlere gelindi.
Uzlaşma sağlanan Erdoğan’ın milletvekilliği engeli (4777 sayılı kanunla değişen 76ıncı madde değişikliğiyle) kaldırıldıktan sonra altı değişiklik daha yapıldı. Bütün bu değişiklikler öncesinde, sırasında ve sonrasında muhalefet liderlerinin tutumları ve sözleri, yeni bir Anayasa için uzlaşmayı zorlaştırmıştır.
Geçen haftalarda, 2002 seçiminden bu yana Baykal’ın konuşmalarını gözden geçirdim; buraya koysam inanamazsınız!
Parti iç işleyişini hepimiz biliyoruz.
2008 Eylül’ünde, Meclis Başkanı Köksal Toptan’ın girişimine partilerin verdiği cevapları unutmayanlarınız vardır.
Bunları bir tarafa koyup, son bir ayda söylenenleri hatırlayınız. Bütün bunları gözden geçirince, bu liderlerle darbe anayasasından, yeni anayasa yaparak kurtulmamız umuduna kapılamıyorum, şimdilik bölük pörçük devam edilecek!
Kim ne derse desin ben; siz bu yazıyı okurken birinci görüşmesi bitmiş olacak değişiklik teklifinin, mevcut Anayasa’dan daha ileri olduğuna inanıyorum. Daha ilerisini veya yeni bir Anayasa bekleyenlerin, -ben de bunlardan biriyim- teklifi eleştirmelerini, hele şunu niçin getirmemişler diyenleri anlayamıyorum.
Laik düzenin geleceğinden endişe duyanların ve daha çok kurulu düzen yandaşlarının inanılmaz çabalarla engellemek istedikleri teklifin yürürlüğe girmesi, demokrasimize inancı artıracak, halkımıza rahat nefes aldıracaktır.
Haklı endişelerimizi unutmadan, Anayasa teklifini hakkâniyetle düşünelim! Demokrasi olmadan laiklik olmaz; tıpkı laiklik olmadan demokrasinin de olmayacağı gibi.
Teklif, demokrasiyi güçlendirecektir.
Yargının siyasal iktidarın eline geçmesinin niyet okuma dışında, somut bir delil gösteren bilmiyorum!
Kaynak: Radikal