İkinci dünya savaşı meydana geliş biçimi ve sonuçları itibariyle yarınlara ışık tutması bakımından içinde çok önemli dersler ve veriler barındıran bir savaş olma özelliğine sahiptir.

 

1 Eylül 1939"da Almanya"nın Polonya"ya girmesiyle başlayan savaşın kaynağına indiğimizde; 1920 yılında itilaf devletleri tarafından Almanya"ya imzalatılan Versay Anlaşması"yla; Almanya"nın Fransa"ya çok yüklü bir savaş tamir tazminatıyla cezalandırılması yanında, ekonomik ve siyasi olarak tamamen kumpasa alınmak suretiyle, adeta bir daha ayağa kalkması mümkün olamayacak bir hale getirilmesi amaçlanmıştır.

 

ABD, Fransa ve İngiltere 14 Maddelik Versay Anlaşması"yla Almanya"yı sınırlamak isterken, onda beklenmedik büyük bir reflekse yol açabileceklerini o gün için hiç düşünememişlerdi

 

Ancak, bu cezalandırma girişimi tüm dünyayı yeni bir savaşa sürüklediği  gibi, milyonlarca insanın hayatına sebep olmuştu…

 

Hitler bu zor koşullarda, umudu bitmiş Alman insanını kolayca tetikleyen, ekonomik bitmişlik ve siyasi yalnızlığı milliyetçi duyguların fitilini ateşlemek için ustaca kullanmıştı.

 

Almanya için artık savaş; kaybettiği toprakları yeniden kazanma, Fransa"ya ödenecek savaş tazminatından sıyrılma, ekonomik olarak halkın fakirlikten ve açlıktan kurtulması ve tekrar siyasi olarak varlık gösterebilmesinin tek yolu haline gelmişti.

 

Hitler ve halkı için zaten her şey kaybedilmişti, artık kaybedecek hiç bir şey yoktu.

 

Yani cezanın dozu kaçınca ceza olmaktan çıkmış, cezalandıranı yeniden küllerinden ayağa kaldıran bir ilaca dönüşmüştü.

 

Almanya"nın ikinci dünya savaşı sırasındaki ruh haliyle bugüne projeksiyon tuttuğumuz zaman; Kuzey Irak"ta Barzani-Talabani himayesindeki Kürtlerin eline benzer bir itici gücü veriyor olduğumuzun kaygısına kapılmadan edemiyorum.

 

PKK"nın sönmeye yüz tutan varlığının bazı dış güçler tarafından hortlatılmasıyla, Türkiye"nin Kuzey Irak"a girmek konusundaki yüksek hevesi, kendi içinde de birbiriyle muhalif olan Barzani-Talabani-PKK üçlüsünün aynı eksende saflaşmasına sebep olacaktır. Barış ortamında kişisel çıkarlar daha ön safhadayken, savaş hali aynı istikamette yarışan bu güçlerin yeniden ittifak kurmalarını kolaylaştıracaktır.

 

Kuzey Irak"a yönelik her türlü zorlayıcı yaptırım içerde Kürt Milliyetçiliğini daha fazla tırmandırmaktan öteye bir amaca hizmet etmediği gibi, Güney Doğu Anadolu bölgesinde de OHAL nedeniyle yaşamı kısıtlayan, özgürlükleri sınırlayan ortam Kürt-Türk ayrışmasını hızlandıran etkilere yol açacaktır.

 

AB yolunda ilerleyen, ekonomik ve siyasi olarak güçlenmiş, insan hak ve özgürlüğü bakımından demokratikleşmiş bir Türkiye, PKK-Barzani-Talabani üçlüsünün dünyada seslendirdikleri hak arama meşruiyetlerini kökünden sarsacak ve tüm siyasi varlık sebeplerini ortadan kaldıran önemde gelişmeler olacağından;

 

Türkiye"nin barışı besleyen bu girişimleri bu üçlünün varlık sebepleri için en büyük tehlikedir. Olası bir savaş hali eski önemlerini yeniden kazanmalarını sağlayacağı gibi kendileri için bulunmaz bir nimet olacaktır.

 

Tüm ekonomik ve siyasi ambargolar, Kürt Milliyetçiliğini tetiklemekten başka bir işleve hizmet etmediği gibi, barışın tesisini de belirsiz bir tarihe erteleyecektir.

 

Tahriklere kapılmadan sabırlı hareket etmek gerek içerde terörü kontrol altına almak bakımından gerekse Kuzey Irak"ta elimizin güçlenmesi açısından daha akılcıdır.

 

Atalarımız boşuna dememiş,

 

Kanı kan ile yıkamazlar kanı su ile yıkarlar.