Nuray Mert hepinizin tanıdığı Radikal gazetesi yazarlarından ve aynı zamanda bir akademisyen. 26 Temmuz 2007 Radikal gazetesinde yayınlanan yazısıyla başörtüsü meselesi ile ilgili düşüncelerinde gerçeklerle örtüşmeyen yaklaşımını sizlerle paylaşmak ve bu hususu irdelemek istiyorum.
Sayın Mert’in yazısındaki ifadeleri aynen şöyle:” Ben diyorum ki, madem ki başörtüsü bu ülkede bir semboller savaşının konusu haline gelmiştir ve de AKP hükümeti bu konuda gerilim yaratmaktan kaçındığı için başörtüsü sorununun çözümünü zamana yaymak gibi bir siyaset izlemiştir, o halde, söz konusu cumhurbaşkanlığı olduğunda bu tutum neden terk edilmektedir?
Madem gerilimden kaçınmayan bir siyaset izlenecekti, neden aynı ısrar sorunun çözümü konusunda sergilenmedi? Bu başörtülü kadınların mağduriyetleri konusunda çok büyük bir haksızlık olmuyor mu?
Benim mantığıma ve adalet duyguma göre, önce cumhurbaşkanlığı, sonra başörtüsü sorununun çözümü olmaz, doğru ve adil olan önce bu sorunun çözümüdür.
Öncelikle başörtüsü dolayısıyla bir çok haksızlığa uğramış kızlarımızı on beş yıldır savunduğunu her konuşmasında ve her fırsatta gündeme getiren Sayın Mert’in bu yazısındaki görüşlerine cevabımız şudur.
1-Başörtüsü meselesi hem onu savunuyor görünenler hem de ona karşı çıkanlar tarafından siyasi bir rant aracı olarak kullanılmıştır ve halen kullanılmaktadır.
2-Başörtüsü bireysel ve evrensel bir insan hakkıdır. Başörtüsünü savunmak bir ayrıcalık değildir. Önemli olan bu bireysel hakkı kısıtlayanlara karşı mücadele edebilmektir.
3-Sayın Başbakan bugüne kadar konu ile ilgili yaptığı tüm açıklamalarda toplumsal mutabakatın olduğunu;ancak kurumsal mutabakatın sağlanamadığını belirtmiştir.
Kurumsal mutabakatta Cumhurbaşkanı ile başlar.
Sayın Mert’inde bunu bilmesi gerekir.
4-Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına muhalefet; temelinde gizli bir başörtüsü aleyhtarlığına dayanmaktadır.
5-Nuray Mert’in yaptığı; üvey annenin üvey çocuğunu seviyormuş gibi bağrına basarak , etini mıncıklayarak, canını yakmasına benzemektedir
6-Her katıldığı programda belli bir kesime mesaj verircesine , tekrar tekrar tüm ailesinin fanatik CHP’li olduğunu belirtmesi , Aydın olarak 1950’den bu yana 57 yıldır halkın iktidara getirmediği bir partinin neden halkın teveccühünü kazanamadığını en yakınlarına dahi anlatamadığı gerçeğini açıklamaktan öte bir anlam taşımamaktadır.
6-Size Nuray Mert’in durumuna güzel örnek olacak bir anekdot anlatmak istiyorum.
Geçenlerde AKP’li bir ağabeyin , seçim öncesi siyasi bir konuşma sırasında, karşısındaki CHP taraftarıyla olan konuşmasına şahit oldum. Konuşurken CHP taraftarıymış gibi partiye sahip çıkan tutumu ve beraberindeki eleştirileri beni fazlasıyla şaşırtmış ve bunun hikmeti nedir? diye merak ederek kendisine sormuştum.O ağabeyimizin verdiği cevap çok ilginçti;
“Bir partiye ya da lidere yaptığın eleştirinin yerini bulmasını ve karşındakini etkilemesini istiyorsan , ancak o partinin taraftarıymış gibi görünmek suretiyle eleştirirsen etkili olabilirsin.”
Sayın Nuray Mert’in başörtülü hanımları savunduğunu söyleyerek, hanımı başörtülü olan Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına karşı çıkması bu duruma çok benziyor.
Kurumsal mutabakatın en başı olan Cumhurbaşkanlığı makamının bu problemin çözümüne katkısı olabileceğini görmemek ya da görmek istememek; bilinç altında bu meseleye ne kadar sahip çıkıldığının göstergesidir.
Seçim sonuçları halkımızın Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı olarak görmek istediğini aleni olarak göstermektedir.
Bu duruma rağmen, hiçbir yasal engel mevcut olmadığı halde sadece eşi başörtülü bahanesiyle Abdullah Gül gibi donanımlı ve liyakat sahibi ideal bir adayı desteklemek, öne sürülen engele karşı duruş sergilemek, gerçek demokratım diyen herkesin asli görevi olmalıdır.
Asıl büyük haksızlık; milletin istek ve iradesine rağmen Abdullah Gül’den bu haktan feragat etmesini istemektir.